Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Alışveriş
Keşfet
Kitaplar
Yazarlar
Okurlar
1000Kitap Android UygulamasıÜCRETSİZ – Google Play'den indirin
1000Kitap iOS UygulamasıÜCRETSİZ – App Store'dan alın
ŞartlarGizlilikTopluluk KurallarıHakkımızdaReklam VerinİletişimKütüphanecilerDizinlerÇerez Politikası
©2024 · 1000Kitap Web Uygulaması · 2.37.26
baharsarısı
baharsarısı
@baharsarisi
ellerim toprağa hasret.
Ankara Üniversitesi-İlahiyat Fakültesi
36 okur puanı
Mart 2018 tarihinde katıldı
Şu anda okuduğu kitap
Okuma Hedefleri
İnce Memed denince insanın aklına uçsuz bucaksız ovalar gelir, dağlar, atlar, sevda ve mücadele..
Sevdiğine kavuşamayan Memed’in dağlarda eşkıya olma hikayesi. Nereden bakarsak bir memleketi anlatıyor sanki. Haksız kazanç sağlayan ağalar, ağaların elinde esir olmuş köylü, bir kurtarıcı bekleyen amcalar, kaderine razı olan kadınlar..
Yaşar Kemal hikayeyi o kadar güzel anlatmış ki bir zaman sonra siz de kitaptan bir karakter oluveriyorsunuz. Öyle ki bazen İnce Memed’in Hatçesi ile ağlıyorsunuz sonra kendinizi dağda candarma ile çatışırken buluyorsunuz.
Kitap 4 ciltten oluşuyor, diğerlerini de okumak için çok sabırsızlanıyorum :)
ali şeriati ve kitabı için bir şeyler söylemek istiyorum muhakkak. fakat ne söylesem bir yanı eksik kalacakmış gibi hissediyorum. bu denli önemli düşünce adamlarını okunduğunuzda düşüneceğiz ilk şey "ne kadar donanımlı" "ne kadar kendine has" oluyor.
o'nu bir çoğumuz "sizi rahatsız etmeye geldim." sözüyle biliyor.
"sen onlardan değilsin, Deborah." tüm hikayenin başladığı noktadır burası. etrafından, tüm insanlardan gittikçe izole olan ve bunun yerine kendine daha mutlu bir dünya inşa eden Deborah Blau'nun hikayesi.. O'nun dünyasındaki tek problem varlıkların gerçek dünyada karşılığı olmaması ve gerçek dünya tarafından algılanmaması.. Deborah bir şizofren, Yr adında hiç kimsenin hissetmediği, duymadığı, görmediği bir dünyası var. Bu dünya O'nu acı çektiği, izole olduğu, dışlandığı yerden alıp; kendini daha iyi anlattığı mutlu olduğu bir yere götürüyor.. Fakat daha sonra bu dünya O'nu o kadar içine çekiyor ki beraberinde bir akıl hastanesi yaşamı getiriyor..
bu kitabı okuduktan sonra herkesin bir şizofren adayı olduğu kanısına vardım. çünkü insan bazen etrafındaki her şeyden izole olup kendi dünyasına çekilmek ve orada daha mutlu olmak istiyor. eğer bu işin ucunu kaçırırsak da yarattığımız her şeye inanmaya ve kendimizden bir parça olan varlıklara gerçekmiş gibi davranmaya başlayabiliriz.
şizofren dünyası, akıl hastanesi yaşamı gibi konular ilginizi çekiyor ise mutlaka okumalısınız. bu arada kitabın adı bence bu hikayeye verilecek en güzel addı. okuyanlar ne demek istediğimi anladı zaten :)
Okur Takip Önerileri
her şeye O'nun adıyla..
hayatımızın her alanında bize örnek tek şahsiyet Muhammed Mustafa (s.a.v.).
nasıl bir insan olunur; örnek orada, nasıl bir kul olunur; örnek orada, nasıl bir evlat, nasıl bir yiğen, nasıl bir arkadaş, nasıl bir dost, nasıl bir lider, nasıl bir muallim..
daha öğretmenlik yolunun başında iken örneklerin en güzelinden bir şeyler öğrenmenin bana çok fazla katkı sağlayacağını biliyordum. Nitekim öyle de oldu. O'nun ashabıyla ilişkisini bir de bu boyuttan -yani öğretirken, anlatırken nasıl bir yol izlediği- okumak benim için çok değerliydi. O'nun öğrencisi olmak ne büyük nimetti bir kez daha anladım.
bir öğretmen olarak O'nun yolundan yürüyecek olmak, O'nun uyguladığı metodları uygulayacak olmak kalbimin daha hızlı atmasına sebep oluyor... her daim O'na ve O'nunla..
ve hamdolsun Abdulfettah Ebu Gudde geçmiş bu dünyadan ve hamdolsun Enbiya Yıldırım'dan ders almak nasip olmuş bana..
Bir Eğitimci Olarak Hz. Muhammed (SAS) ve Öğretim MetodlarıAbdulfettah Ebu Gudde · Takdim Yayınevi · 20231,351 okunma
"İnsanın elinden tutuyor, adeta çağa çıkartarak yürüyüşe alıştırıyordu. İnsan; arttığını, çoğaldığını duyumsuyordu O'nun yanında.." diyor Nuri Pakdil Fethi Gemuhluoğlu için.
Bir insanın başka bir insan için böyle bir cümle kurmasının kolay olmadığı zannındayım. Fakat Fethi Gemuhluoğlu bu sözü öylesine hak ediyor ki..
Dostluk Üzerine yazdığı ayrı bir kitabı var fakat benim okuduğum bir konferanstan yazıya aktarılmış bir risale özelliği taşıyor.
Risalenin adı Dostluk Üzerine olunca akla ilk gelen beşeri dostluk oluyor. Fakat Fethi Gemuhluoğlu birden fazla dostluk sayıyor konuşmasında; fikre dost olmak, tarihe dost olmak, coğrafyaya dost olmak,vakte dost olmak, kendine dost olmak ve en sonunda ölüme dost olmak..
İnsanın kendine dost olması beni en çok etkileyen kısım oldu. Çünkü burada yatan, 'kendini sev ve olumlama'dan çok daha öte bir mesaj içeriyor. Bu mesajı konuşmadan bir kısımla iletmek isterim; " Gönlümüze dost değiliz Gönlümüz Beytullah değil Kan deveran ettiren -ettiriyor mu, ettirmiyor mu benimki; o da meçhul- bir uzuv. Biz uzuvlarımızın hakkını vermiyoruz. Uzuvlarımıza da dost değiliz. Çünkü kendimize dost değiliz. " İnsanın kendine dost olması ancak yaratılış nedenini icra ederek mümkün olur.
Dost kişiden bahsettiği bir kısmı ileterek yazımı noktalamak isterim; " Dost ol kişidir ki, öldürülmesi muhakkak ve mukarrer olan gecede Peygamber-i Ekber'in yatağında yatar Şah-ı Velayet'tir. Dost ol kişidir ki, mağara arkadaşıdır. Yar-ı Gar'dır, Ebu Bekr'dir. Ve bütün delikleri tıkadıktan sonra, yılan gelmesi muhtemel son deliği tabanı ile tıkar ve oradan Onu yılan ısırır."
" bence biz kör olmadık, biz zaten kördük, Gören körler mi, Gördüğü halde görmeyen körler."
kitabın son sayfasında yer alan bu karşılıklı konuşma aslında kitabın ne amaçla yazıldığını ve ne mesaj verdiğini o kadar güzel anlatıyor ki..
bir dünya düşünün, körlüğün bir salgın hastalık olup herkese yayıldığı.. ne düzenin ne vicdanın ne insanlığın kaldığı bir dünya. insanların birbirinin kurdu olduğu bir dünya..
aslında körlük dünyasına bakınca bizim şu an yaşadığımız dünyadan çok da farklı olmadığını görüyoruz. evet bir kaos var, evet cinayetler var, evet tecavüzler var.. evet insanlar açlıktan ölüyor, evet masum çocuklar kurşuna diziliyor. ve bizler gözleri gören insanlar hepimiz seyirciyiz. körlük dünyasından bir tek farkımız var onların gözleri görmüyor fakat bizimkiler her detayı görecek kadar sağlamlar...
burada hz.peygamberin bir hadisi şerifini paylaşmadan geçemeyeceğim; "körlüğün en şerlisi kalp körlüğüdür." buyuruyor.
gördüğü halde görmeyen körlerden olmamak duasıyla..
Doğumdan ölüme kadar kendini gerçekleştirme gayesinde olan insanın önündeki en büyük duvar; var olmak.. var olmak nedir, insan nasıl var olur, varlığını nasıl devam ettirir? Aslında tüm hayatımız bu sorulara cevap aramakla geçiyor. Bu sırada karşınıza bir kitap çıkıyor ve bu sorularınıza cevap yollarını gösteriyor.
Nurettin Topçu'nun okuduğum ilk kitabı olması sebebi ile bende yeri çok özel olarak kalacaktır. Kitabın hayatınıza ilişkin birçok cevabı bulacağınıza, birçok konuya başka başka pencerelerden bakmanıza sebep olacağına inancım tamdır.
