Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Yasin YALÇIN

Yasin YALÇIN
@bahtlimecnun
Hakkımızda sadece 255 karakterlik bir şeyler mi söyleyebiliyoruz? Bu çok yetersiz...
Yasin YALÇIN bir yorumu yanıtladı.
Bütün gün okulda bu kadar şey yapıyoruz, hangisinin bir amacı var sanki? İnsana yarar sağlayacak ne var içlerinde? Demek istediğim, insanın kişiliğine katkısı olan bir şey...
Sayfa 37 - e-kitapKitabı okudu
Oğuz Aktürk okurunun profil resmi
harbiden mesela lisede dinamik kinetik trigonometri türev falan filan o kadar şey öğrendik ne işime yaradı ki sanki onlar şimdi
7 önceki yanıtı göster
Yasin YALÇIN okurunun profil resmi
Ben de öyle diyordum, sonra üniversite stajımda ilk defa oyun yazarken kendimi arktanjant aldırırken buldum. Oyuncunun ok atacağı açıyı hesaplamaya çalışıyordum. Benimki tamamen mesleki ama hayat işte, büyük konuşmamak gerek :)
3 sonraki yanıtı göster
Reklam
Yasin YALÇIN bir yorumu yanıtladı.
640 syf.
9/10 puan verdi
·
Beğendi
·
8 günde okudu
Kitabın kapağında aynen şöyle yazıyor: Olasılıksız'ın yazarı Adam Fawer'dan. Ve kitap ilerleyiş tekniği bakımından Olasılıksız ile neredeyse aynı. Başlangıçta birçok karakter var, bu karakterlerin başına ilginç şeyler geliyor. Hikaye ilerledikçe karakterlerin hayatı kesişmeye başlarken heyecanın dozajı da gittikçe artıyor ve kitabın sonunda müthiş
Empati
EmpatiAdam Fawer · April Yayıncılık · 201932,5bin okunma
mustafa okurunun profil resmi
Grimes olasılıksızdada vardı değilmi?
Yasin YALÇIN okurunun profil resmi
Olasılıksız'ı okuyalı çok uzun zaman oldu, hatırlayamadım :)
1 sonraki yanıtı göster
Yasin YALÇIN bir yorumu yanıtladı.
Repliği tanıyan?
Köprüyü ve ikinci salonu ele geçirdiler... Kapıları sürgüledik... Ama çok dayanamayacağız... Yer sarsılıyor... Davullar, davullar... Derinden geliyor!.. Dışarı çıkamıyoruz... Karanlıkta bir gölge var! Dışarı çıkamıyoruz... Geliyorlar!
Harun okurunun profil resmi
Aga bee. Okurken resmen onun sesiyle okudum. 👍🏻 Yüzüklerin efendisinin bütün replikleri ezberimde resmen.
1 önceki yanıtı göster
Yasin YALÇIN okurunun profil resmi
Benimkisi Sam'in Hüküm Dağı'nda Frodo'yu sırtında taşıdığı sahnedir. Ağlayasım gelir
1 sonraki yanıtı göster

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Yasin YALÇIN yorumladı.
13. Hikaye Tamamlama Etkinliği
Hikâyemiz hakkında yorum ve görüşler bu ileti altından yürütülecektir. Hikaye Baglantisi: #25030440 Yazım Sırası ve Yorumlar İçin: #25030370 Konumuz oylamaya göre açık ara FANTASTİK :) Hikâye Yazım Sıralaması; Şimal
Hatice
Hatice
NigRa
NigRa
NigRa
Hilal mazlum
Yasin YALÇIN okurunun profil resmi
Epey uzunca bir parça oldu. Yazdıklarımı bitirdikten sonra baştan sona tekrar okumadım. Umarım mantık hatası yapmamışımdır. Eğer yapmışsam da düzeltmeye çalışırım. Hikayeyi de bayağı bir dağıttım haberiniz olsun :)
Hatice okurunun profil resmi
Başdöndürücü olaylar olmuş yasin bey :)) Anti-19 umuz ve jilet sarışın İskender imiz ve hayın 13 numara vatana millete hayırlı olsun :))
1 sonraki yanıtı göster
Yasin YALÇIN yorumladı.
13. Hikaye Tamamlama Etkinliği
13. Hikaye Tamamlama Etkinliği Hikâyemiz bu ileti altından yürütülecektir. Yazım Sırası ve Yorumlar İçin: #25030370
Yasin YALÇIN okurunun profil resmi
Yüce Üstat’ın bizi, kızım Ilgın’la beraber toplantıya çağırmasından sonraki gündü. Güneş tenimizi yakıyordu ama biz iki-üç arkadaş ormanlık alanın ilerisinde, tepenin aşağısına doğru kurulan deniz manzaralı tenis kortunun tribünündeydik. 2 numara ile 6 numara raketsiz bir tenis maçı oynuyorlardı. İkisi de olduğu yerde durup sadece gözleriyle topu takip ediyor ve telekinezi güçleriyle topa yön veriyorlardı. Koşturmaca olmayınca maçın çok da heyecanlı olduğu söylenemezdi. Bence 19 için yeni tür sporlar icat edilmeliydi. Biz ayakta tribünün önünde duran demirlere yaslanmış, bir yandan maçı izliyor, bir yandan da aramızda konuşuyorduk. Eşlerimiz buraya geldikten sonra epey bir kaynaşmış, evlere gidip gelmeler başlamıştı. Biz ise çok daha önceden beridir tanışıyorduk. 8 numaranın eşi şimdi inanılmaz yetenekli kızıyla bizim evde, benim eşim ve kızımla birlikteydiler. Kızım Ilgın çekiçsiz bir Thor gibiydi adeta. İstediği yerde istediği zaman şimşek çaktırabiliyordu. Ben ise hayvanlarla ilgileniyordum. 7 numara da hayvanlarla ilgileniyordu ama o sadece klasik bir zoologtu. Gerçek yetenekleri başkaydı. Ben ise görünürdeki mesleğim veteriner olmasına rağmen hayvanları kontrol edebiliyor, onlarla iletişim kurabiliyor, onların akıllarındakini okuyabiliyor ve onları istediğim gibi yönlendirebiliyordum. İstediğim an ebabil kuşlarıyla yukarıdan taş yağdırabilir, insanların üstüne Nemrut’a yapıldığı gibi bir sinek ordusu yollayabilirdim. Bir vakitler bunları sadece Tanrı yapabiliyordu. Efendim? Ben mi kimim?. Ben Son Akşam Yemeği’ndeki İsa ve havarilerinin toplam kişi sayısı. Ben Valhalla’daki 12 kişilik yemeğe davetsiz olarak gelen, yakışıklı ve adil Baldr’ı öldüren İskandinav Tanrısı Loki. Ben Albert de Salvo, Charles Manson, Jeffrey Dahmer gibi ünlü katillerin isimlerinin harf sayısı. Ben bu 19 kişilik topluluğa en son dahil olan ve birçok kritik operasyonda başarı sağlamış, birçok kişinin hayatını kurtarmış olmama rağmen bu topluluk tarafından asla kabul görmeyecek olan uğursuzlar uğursuzu 13 numara. Benim, nasıl desem, insanlarla pek aram yoktur. Kızım Ilgın’a da çok iyi rehberlik edebildiğim söylenemez zaten. Eminim çok çalışmayla bütün doğa olaylarını kontrol edebilir hale gelecektir. 8 numarayla 10 numara icat edilebilecek yeni oyunlar hakkında konuşuyorlardı aralarında. 10 numara eski tip sporların tamamen ortadan kaldırılması gerektiğini, artık VR(Sanal Gerçeklik) türü oyunlara yer verilmesi gerektiğini söylüyordu. 8 numara ise itiraz ediyordu. Telepati ve telekinezi yeteneklerimiz bizi zaten fiziksel bir şeyler yapmaktan alıkoyuyordu. Fiziki anlamda güçsüz kalmamak için tekrar sadece bedensel olarak oynanan oyunlara dönmemizi salık veriyordu. Hatta 19 erkek arasından iki halı saha takımı kuramadığı için hayıflanıyordu. Ben pek lafa katılmıyordum. Esasında bilgi toplamak için buradaydım. Sonuçta biz 19 adam, karıları ve çocukları bir aileydik. Dışarıdan herkese böyle göründüğüne emindim. Ama herkesin birbirinden sır sakladığı, herkesin topluluğuna bir gün ihanet edebileceği düşüncesiyle dolaştığı ve aslında kimsenin birbirine güvenmediği bir toplulukta aile kavramından ne kadar bahsedilebilirdi ki? Yeni yeteneklerimiz bize bugüne kadar hiçbir insanın sahip olamadığı şeyler vermişti. Ama aileyi ve arkadaşları yitirmiştik. Hatta belki insan olmayı da, kim bilir… Evet, maalesef 19 kişinin 19’u da birbirine güvenemiyordu. 10 numara hepimizi gözlüyordu. Neyse ki ben ondan, onun da bilmediği ve farkında olmadığı bir teknoloji sayesinde gizleniyordum. Deniz’in onun kızı olduğunu da biliyorum. Çiçeklerle ilgilenen ve bahçe düzenlemelerimizi yapan adam kızını korumak için her şeyi yapar. 9 numarayla bu görevin, bu 19 kişinin bir araya toplanışının, gerçekten de uzun kışın gelip gelmeyeceğini konuşuyorlar. Olası bir isyana ya da firara kalkışabilirler. Kimin neler yapacağı ya da neler yapabileceği hiç belli değil. O yüzden her şeyi gözlemlemeli ve hareketlerimi ona göre düzenlemeliyim. Akşam çöküyordu ve maç bitmişti. Güneş sanki uzun kış hiç gelmeyecekmişçesine hiç acele etmeden batıyor, ortama muhteşem bir kızıllık katıyordu. Bu manzarayı izlerken bu kadar çok zevk almak bile hala gerçekten insan olduğumuzu göstermez mi? DNA’mızla bu kadar çok oynanmışken, diğer insanlardan bu kadar farklıyken yine de bir parçamız alt-insandan besleniyordu hala. Maçı kazanan 2 numara 6 numarayı tebrik ettikten sonra ikisi yan yana yürüyerek sahadan çıktılar. İkisi de duş alma gibi bir ihtiyaç hissetmedi. İkisi de bir gram terlememişti çünkü. 8 numara ile 10 numara da hemen evlerine gidip ailelerini alarak dışarıda bir yere yemeğe gitmek için sözleştiler. Beni de nezaket icabı çağırdılar ama ilgilenmedim. Dünkü toplantıdan sonra Yüce Üstat beni yanına özel olarak çağırmıştı ve bana bir görev vermişti. Onunla ilgilenmem gerekiyordu. 19 kişi arasında hiç kimsenin bilmediği bir şey biliyordum. Biz devlet adına çalışıyorduk ama devlet içindeki bir başka kurum bizi yok etmeye çalışıyordu. Diğerleri herhangi bir durumda devletle muhatap olacaklarını düşünüyordu ama iş sandıklarından çok daha karışıktı. Yüca Üstat beni diğer kurumun içine sokacak ve ben de kendi örgütümüz adına ajanlık yaparak diğer çetenin çökertilmesini sağlayacaktım. Yüce Üstat’ın bana verdiği görev buydu. Eşime ya da kızıma herhangi bir açıklama yapmadan arabamı alarak villalı bölgeden çıktım. Sokaklardaki evsizleri, evlerini su basanları, çamur deryasında yaşayanları görmezden geldim. Bu manzaraları gördükten sonra uzun kışın geleceğine her gün daha fazla inanıyordum. Sonunda geniş ve kalabalık bir caddeye arabamı park ettikten sonra ruhsuz binaya doğru adım adım ilerledim. ************ Ormanlık alanda tek dizimi yere koymuş, ne yapacağımı düşünüyordum. Yoğun telepatik iletişimden dolayı başım ağrımaya başlamıştı. Aslında serin bir yaz akşamıydı. Ama görevin ve ne yapacağımı bilememin verdiği heyecandan dolayı sıcak basmıştı. Kenardan bir yerden bir ağustos böceğinin sesi geliyordu. İnsanların, hayvanların, bitkilerin ve neredeyse bütün canlıların DNA’larıyla oynanmış, beyinler yıkanıp zihinlerle oynanmış, devletin içinde devlet, örgütün içinde örgütler kurulmuştu. Tanrı’m. Ölü ruhlarla konuşan bir kız bile vardı. Buna rağmen doğa hiçbir şeye aldırış etmeden sakince akışına devam ediyordu. Her zaman yaptığı gibi her şey kendi kontrolündeymiş gibi davranıyordu. Her şeyi insan eliyle yapılmış olan şu ormanlık alanda öten bu ağustos böceğinin doğa ananın bir evladı olduğuna emin gibiydim. Gerçi o takıntılı mimarı düşündüğümüzde o bile insan eliyle yapılmış olabilirdi. 19 hakkında epeyce bilgim vardı. Devletin içindeki en iyi elemanlarımız, siber güvenlik ve siber saldırı uzmanlarımız aylarca çalışmış ve sonunda 10 numara olan Kuzey YILMAZ’ın savunma sistemini aşmayı başarmışlardı. Kuzey kendisi hariç bütün 19’u yani 18’i dinliyordu. Hatta liderleri olan Yüce Üstat’ı bile dinliyordu. Onun bütün bilgilerini böylece almış olduk. Arada sırada ben bu ormanlık alana gelerek uzaktan telepatik yollarla konuşmalarını dinlemiştim. Kimse hiçbir şey fark etmemişti. Daha da önemlisi içeride bir adamımız vardı. Bu adamın kim olduğunu ben bilmiyordum. Bilse bilse 19’la iletişim kurma görevini bana veren Mustafa Bey biliyordur. Bana sorarsanız Mustafa Bey 19’la savaşmak için yeterli bir adam değildi. Devlet ona bu konuda yetki vermişti ama buraya torpille geldiğini düşünmeden edemiyordum. Asıl operasyonun başında ise bambaşka bir adam olduğunu biliyorduk. Kendisini hiç görmemiştim ama ona İskender diyorlardı. Başbakandan daha çok şeyden haberi olduğu söyleniyordu. Bu kadar beklemek yeterdi. Çömeldiğim yerden kalktım. Derin bir nefes alarak işe koyulmaya karar verdim. İlk olarak etrafında gerçekleşen her şeyi sorgulayan 9 numarayla başlayacaktım. Bizim tarafa çekilmesi en muhtemel adaylardan biriydi o. Ama bizi de sorgulayıp 19’da kalması işten bile değildi. O yüzden dikkatli olmalıydım. Tam 9 numarayla telepatik olarak konuşmaya başlayacaktım ki telefonum çaldı. Mustafa Bey arıyordu. Telefonu açar açmaz konuşmama bile fırsat vermeden acele acele şunları söyledi. “Acil karargaha gel, bütün planlar değişti.” Onu dinlerken arkada bağıran ve onun sesini bastıran kuvvetli erkek sesini duymazdan gelmeye çalıştım. Keşke 1 numaranın oğlu Doğan gibi bir anda karargaha dönebilseydim. Bana tahsis edilen arabayla karargaha dönmem trafik yüzünden 1 saatimi aldı. Hem fiziki, hem siber anlamda bir kale olan bu karargahtan devletin içindeki pek az birimin haberi vardı. Bu bina öyle bir teknolojiyle donatılmıştı ki 19’un içindeki telepatların bile burayı dinlemesi imkansızdı. Karargahı tarif etmeye gerek bile yok. İçi de dışı da sıradan bir belediye binası gibi ruhsuz görünüyordu. Hemen ikinci kata, Mustafa Bey’in odasına çıktım. İçeriden hala bağırma sesleri geliyordu. Kapıyı tıkladıktan sonra girdim. İçerdeki manzara beklediğim gibiydi. Mustafa Bey resmi makamının önündeki koltuklardan birine oturmuş, mahzun mahzun önüne bakıyordu. Kafasının üstündeki dökülmüş saçları, bıraktığı ince ve kır bıyığı bende emekli bir amca izlenimi uyandırıyordu. Bakacak başka yer bulamadığı için halıya bakıyordu ve o bakışlar da emeklilik zamanının gelmesini bir an önce istediğini belli ediyordu. Ayakta, camın önünde ise sarışın, uzun boylu, jilet gibi bir takım elbiseyle çakı gibi bir adam duruyordu. Bağırışlar ona aitti. “Bundan böyle bu kurumda benden habersiz tek bir adım dahi atılmayacak. 20 numarayı benden habersiz harekete geçirmen sana yapma hakkı verdiğim son hataydı. Seni görevden alıyorum. Bundan sonra operasyonu ben yöneteceğim. Çık, defol buradan.” İnanmaz gözlerle bakan Mustafa Bey hiçbir şey demeden, diyemeden odayı terk etti. Ayaktaki adama bakar bakmaz onun kim olduğunu anlamıştım. Sizler de anlamışsınızdır. Demek bu yüzdendi. Kariyerinde çok hızlı ilerlediği, genç yaşında çok iyi yerlere geldiği için ve sarı saçlarından dolayı ona İskender diyor olmalılardı. Belki de gerçek adı da İskender’di, bilemiyorum. Şimdi odada o, ben ve Mustafa Bey’in daimi yardımcısı vardı. İskender kendini tanıtmaya lüzum görmeden lafa başladı. “Mustafa seni yanlış yönlendirmiş 20 numara. Seninle ve diğer 19’la ilgili daha farklı planlarım var.” Mustafa Bey’in yardımcısı Salih bir baş işaretiyle harekete geçti. Mustafa Bey’in masasındaki bilgisayar ekranını bana doğru çevirdi ve bir video başladı. Videoda her zaman Youtube’da yayınlanan komando eğitimlerine benzer bir eğitimden geçen askerler vardı. Yatıp kalkıyor, sürünüyor, suya atlıyor, kütük kaldırıyorlar, atış yapıyorlar, halatlardan tırmanıyorlardı. Soru sormama fırsat bırakmadan İskender açıkladı. “Kim olduklarını merak ediyorsun. Onlar senin takımın olacak. 19’u tek bir kişi alt edemez. O kişi sen olsan bile.” İskender’in niyetini anlamıştım. “Bunlar ülkemizin koşulsuz en iyi askerleri. Onlara fiziksel anlamda güçlendirici serumlar verildi.” Aynı Captain America gibi diye düşünmeden edemedim. “Hepsi de sahada çok tecrübeli askerler. Ama 19’la savaşmada yetersiz kalacaklardır. 19 yüzünden duygu değiştirebilir, telekinezi etkisine uğrayabilir ya da telepati yoluyla zihinleri bulanabilir. Onları her ne kadar buna karşı uyarsak ve tedbir almaya çalışsak da bunu engelleyemeyiz. Burada da sen devreye giriyorsun. Kendi gücünü 10-15 metre gibi kısa mesafeli alanlarda yayabiliyorsun. Onları 19’un saldırılarından koruyabilirsin. Daha fazla asker bulmak isterdim ama maalesef çok zamanımız yok. Takımın tam 47 kişiden oluşuyor. Şimdi takımının başına geç ve Anti-19’un lideri ol.” Adamın güçlü ve buyurgan sesi o kadar kuvvetliydi ki kendimi 19’dan birinin etkisi altında hissediyordum. Tek bir soru sormadan ve hiç itiraz etmeden eski zamanların krallarına boyun büken köleler gibi önünde diz çöküp eğildim. Emirlerine sonuna kadar itaat edecektim. Hiçbir yemin etmeme gerek kalmamıştı. İskender bunun böyle olacağını zaten biliyordu. Kapı çaldı. İçeriye saçları geriye doğru taranmış, gri gözlü, orta yaşlı bir adam girdi. Pek sevimsiz, pek uğursuz bir görünüşü vardı. Gelir gelmez İskender’in önünde hafifçe eğildi. “Hoş geldin 13 numara.” dedi İskender. O böyle söyleyince beynimin ucunda ufak bir ampul yandı. Bu adamı tanıyordum elbette. İskender’in yanında olmanın verdiği heyecandan olsa gerek unutmuştum. Bu örgütün içindeki 13 numaraydı, hayvanları kontrol edip onları istediği gibi yönlendirebiliyordu. “Hoş bulduk. Güzel haberler getirdim.” dedi 13 numara. İskender’in işaretiyle oturdu. İskender de önceden Mustafa Bey’in oturduğu makam koltuğuna oturdu. Benim için de ayağa kalkma vakti gelmişti sanırım. Ben de Salih’in yanına geçtim. Demek içerdeki adamımız 13 numaraydı. Diğerlerine nazaran çok daha sessiz sakin bir tablo çiziyordu. Zaten böylelerinden korkmak gerekirdi. 13 numara devam etti. “Üstadına kurumumuz hakkındaki bilgileri verdin mi?” diye sordu İskender gülümseyerek. “Evet, elbette. Ne söylediyseniz onu yaptım. Ona sadece kendisi için çalıştığımı ve sizi nasıl kandırdığımı anlattım. Siz beni kendiniz için çalışıyorsunuz ama aslında Yüca Üstat, örgüt ve 19 hakkında sizi yalan yanlış bilgilerle donatıyor, aynı zamanda sizin hakkınızda bilgi topluyorum.” Kafamın karıştığını görünce ekledi. “Yani o ihtiyar böyle sanıyor.” dedi bana dönerek. Tekrar İskender’e döndü. “Ama asıl amacım kardeşlerimi ve 19’u o iğrenç Örgüt’ün ellerinden kurtarmak. Beni aydınlattığınız ve bana gerçeği gösterdiğiniz için size ne kadar teşekkür etsem az. Yakında kardeşlerim de beyinlerinin yıkandığını ve ne kadar kötü bir amaç için kullanıldıklarını anlayacaklar.” İskender övgülerle şımaracak bir adam değildi. Yüzünde tek bir kas dahi oynamadı. Beni işaret etti. “Sana bahsettiğim 20 numarayla tanış. O da senin kardeşlerinden biri olabilirdi ama onu bari olsun elimizde tutabildik. Anti-19 timine liderlik edecek. Harekete geçmek için senden haber bekliyoruz.” 13 numara resmen insanı rahatsız eden bir şekilde gülümsedi. Gülümsemesi sırıtışa döndü. Aynı Terminatör 2’deki Arnold Schwarzenegger gibi gülüyordu. “Bunun için fazla beklemeyeceksiniz. Yönlendirdiğim bir karınca sayesinde Yüca Üstat ile 1 numara arasındaki bir konuşmaya şahit oldum. Bizden şüphelenmedikleri için karıncalara ya da sineklere ya da bitlere karşı herhangi bir önlem almamışlar. Yüce Üstat 19’un eşlerini ve Deniz’i öldürmek için bir plan yaptı. 1 numaraya öldürücü bir kimyasal hazırlatıp bunları takılara enjekte etti. Bu takılar bizim tarafımızdan eşlerimize verildikten sonra acil toplantıya çağrılacağız. Böylece toplantı odasındaki karanfiller sayesinde Yüce Üstat’ın söylediklerini sorgulamadan kabulleneceğiz.” Durum hakkında bilgi verdikten sonra sırıtmayı kesti ve analiz eden bir yüz ifadesine büründü. Düşünceli görünüyordu. “ Eşlerimizin ölümünü daha sonra öğreneceğiz. 19 kişinin hepsinden eşlerine ve çocuklarına bağlanmaması istenmişti. Ama herkes ben ya da 1 numara kadar başarılı olamadı. Bunu öğrenirlerse duygusal bir çöküntü yaşayacaklar ve Örgüt’e karşı nefret dolu olacaklar. Yani zayıf olacaklar.” “Bunun için tek bir yol kalıyor.” dedi İskender, 13 numaranın aklındakini anlayarak. “19 kişi hediyeyi verir vermez evden çıkıp toplantı salonuna gidecek. Biz onlara eşlerinin öldüğünü yoldayken telefonla arayarak haber vereceğiz. Hepsi evi, eşlerini gerek telepatiyle, gerek arayarak kontrol edecek ve öldüklerini anlayacak. Böylece Yüce Aptal’ın etkisinin altına girmeden onları gerçeklerden haberdar edip Örgüt’e düşman olmalarını sağlayacağız.” Sonra bana döndü. “Anti-19 ise her halükarda acil müdahale için hazır bekleyecek.“ Tekrar 13 numaraya döndü. “19’u kendi tarafımıza çektikten sonra örgütün işini bitirmek çok kolay olacak.” 13 numaranın gözünden şüpheli ışıltılar geçti. “O 19 kişiye ne olacak?” dedi İskender. İskender kendine güven içinde konuştu. “Beyinleri temizlenecek. Örgüt’ün onlara verdiği zararı telafi edeceğiz. Tekrar devlet için çalışacaklar. Ve uzun kışın gelişinin yaklaştığı şu dönemde insanlığın son silahı olacaklar. Kadınları da kurtarmak isterdik ama 19’u Örgüt’e düşman etmek için gerekli bir hamle bu. Sen şimdi evine dön 13 numara. Devlet bu yaptıklarını ve fedakarlıklarını unutmayacaktır.” 13 numara övgüye karşılık hiçbir şey demedi. Bu adamı hiç sevmemiştim. “İyi akşamlar.” diyerek odadan çıktı. O çıkar çıkmaz telepatiye karşı etki alanımı genişlettim. İskender’in ve yanındaki Salih’in bu telepattan etkilenmesini istemiyordum. “Hiç sevmedim bu adamı.” dedim gayriihtiyari bir şekilde. Sonra bunu söylediğime pişman oldum. İskender kızacaktı. Ama beklediğimin aksine İskender beni terslemedi. “Onu kimse sevmiyor. Uğursuzun, güvenilmezin biri o. Ekibindekiler hatta Yüce Üstat’ı bile güvenmiyor ona.” “Peki ya biz güvenebilir miyiz?” “Şimdilik evet. Ama çift taraflı ajanların kime hizmet ettiği sona kadar asla bilinmez.”
279 öğeden 1 ile 5 arasındakiler gösteriliyor.