Tam elinden tutup bir başka odaya sokmayı başardığınızda, tedaviyi kesmişti. Bana bunu anlattığınızda, onu, iyileşmenin bu kadar yakınına getirdikten sonra kaybetmenin sizin için ne kadar acı olduğunu düşünmüştüm.” Breuer sabırsızca baş salladı; ne demek istediğini anlamamıştı, demek istediği bir şey varsa tabii. “Yani?” “O zamanlar siz çok güzel bir şey söylemiştiniz. Demiştiniz ki, hayat uzun, hastalar daha uzun süre tedaviye gidip gelecekler. Bir doktordan bir şeyler öğrenirler, bunu akıllarında tutarlar ve ilerde bir zaman gelir daha fazlasını almaya hazır olurlar. Ve o anda sizin oynadığınız rol, onun o anda hazır olabileceği kadardı.”
Sadece kendisine ait, başka hiç kimsenin kullanamayacağı bir şeye sahip olma arzusunun ne zaman başladığını hatırlamıyordu.
Reklam
Hayat buydu işte, söylenmeye değmez ya da bir kez söylendikten sonra bir daha söylenmesi gerekmez sözlerle doluydu, söylediğimiz her söz, söylenmeyi kendi özünden ötürü değil, ağızdan çıkmasının yaratacağı sonuçlardan ötürü daha çok hak eden başka bir sözün yerini alıyordu.
Hayat okulu!
Çünkü çok önemli bir şeye sahiptim artık . Zamana . Okulu bırakmıştım . Eğitim hayatımı , babamın kolları ve kendi ellerimle boğmuştum . Aslında gayet iyi olmuştu . Çünkü başka bir okula başlamıştım . Bütün derslerinde insanlığın işlendiği bir okula . Üstelik istediğim kadar kitap da okuyabiliyordum .
"Ev başka bir şeydir çünkü. Evin duvarları hayatın alanını belirler, hayat evle hayat bulur, bir tanım kazanır."
Hayat..
Birisinin çabalamadan elde edemeyeceği bir şeyi, başka birisi hiçbir çaba göstermese de elde edebilir.
Reklam
1.000 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.