Portekiz çizgi romanı benim için merak uyandırıcı bir şekilde başlarken sonlara doğru bitse de gitsek kıvamında son buldu.
Kitap için beklentim yüksekti ve daha ilk sayfalardan çizimiyle renklendirmesiyle balonlamasıyla benim beklentilerimi karşılamayı başarmıştı hatta çok iyi bir şey okuyacağımın hissi vardı içimde. Ama sayfalar ilerledikçe hikayenin sıradan bir gencin hikayesinden farklı bir unsur içermemesi, yazarın başta çok beğendiğim çizim tekniğinin bir yerden sonra karakterlerin kim olduğunu dahi anlaşılmayı zorlaştırması, diyalogların bana göre biraz zayıf kalması bu çizgi romanı sevmeme nedenlerim oldu.
En sevdiğim kısımlar:
-Karakterin o an orada olmak istemediğinde bir nevi panik atak geçirdiğinde olan renklendirme tarzı, karakterin boğuluyormuş gibi resmedilmesi çok güzel olmuş.
-Basit seslerin -tıps, çıps…- hikayeyi 2 boyuttan 3 boyuta taşımış olması. Benim için bu ufak sesler hikayeyi daha canlı kıldı.
-Dilini bilmediğin bir ülkeye gittiğinde o dilin sana sadece anlamsız seslerden ibaret gelmesini çizer çok güzel betimlemiş.
-Çizimler bazı yerlerde çok göze hoş gelirken bazı yerlerde okumayı zorlaştırması nedeniyle okumamı zorlaştırdı.
En sevmediğim kısımlar:
-Hikaye derinleşmiyor, herhangi bir gencin depresyon hikayesini okuyormuşum gibi hissettim. Herhangi bir anlam bana geçmedi maalesef.
-Çizimler ve hikaye anlatışı bazı yerlerde kafa karıştıcı, kim kimin akrabası kim kimin neyi oluyor, çok fazla kafamı karıştırıp okumamı zorlaştırdı.