Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
"Atatürk, Dinlenmek İçin Gittiği İstanbul’daki Florya Köşkünden, Yanında Yalnızca Şoförü ile Küçükçekmece’ye doğru giderken Tarlasında Sabanla Çift Süren Bir Çiftçi Görür. Çiftçinin Sabanında Koşulu Olan Öküzün Yanında, Koşulu Bir de Merkep Vardır. Şoförüne; — Arabayı Durdur, Der. Arabadan İner. Tarlaya Doğru yürür. Çiftçi Kendisine
28 ekim 1923: yarın cumhuriyet ilan edeceğiz! ve ertesi gün
ankara hükümeti meclisleri meclisin açıldığı 1920den 1922ye dek gerek ulusal gerekse uluslararası politik, toplumsal, idari konularda aynı anda birçok mücadele vermiş, 1923 yılına da aynı mücadeleci kimliği ile girmiştir. 1923 yılının başlarında lozanda itilaf devletleri ile ekonomik konularda anlaşamayan ankara hükümeti lozanda görüşmeleri
Reklam
Efendiler, yarın Cumhuriyet'i ilân edeceğiz..! 28 Ekim 1923.
Gazi Mustafa Kemal Atatürk, 28 Ekim 1923 akşamı bütün kabineyi Çankaya Köşkü'nde toplanmak üzere çağırdı.. Bu toplantıda başvekil Fethi Okyar'ın istifası karara bağlandı. O akşam Latife Hanım da misafirleri ağırlamak üzere çalışıyordu. Yemekler hazırlanıyordu. Mustafa Kemal arkadaşlarına, yemekten sonra anayasanın bazı maddeleri üzerinde
iyi ki Atatürk
Atatürk, dinlenmek için gittiği İstanbul’daki Florya Köşkü‘nden, yanında yalnızca şoförü ile Küçükçekmece’ye doğru giderken tarlasında sabanla çift süren bir çiftçi görür. Çiftçinin sabanında koşulu olan öküzün yanında, koşulu bir de merkep vardır. Atatürk şoförüne; — Arabayı durdur, der. Arabadan iner. Tarlaya doğru yürür. Çiftçi kendisine doğru
Burhan Bozgeyik — 1928 tarihinde yapılan harf değişikliğinin ilim, kültür ve s0syal hayatımıza ne gibi tesirleri olmuştur?., İbrahim Hakkı Konyalı — Maziyle, tarihimizle alâkamız kesilmiştir. Arşivlerimizde, kütüphanelerimizde milyonlarca kitap ve vesika mevcuttu. Bunların içerisinde henüz ilim âleminin bilmediği pek çok eser vardı. Bozgeyik — Kütüphaneleri dolduran bu eserlere ne oldu?.. Sizin bu hususta çalışmalarınız var. Bunlar hakkında malumat verir misiniz? Konyalı — Tarihi eserlerimiz, evraklarımız Bulgarlara okkası 83 kuruş ' 10 paraya satıldı. Bu hadiseyi bizzat ben tesbit edip zamanın hükümetine, başvekil İnönü'ye bildirdim. Fakat hiç bir netice alamadım. Yalnız geniş sınırlı Osmanlı devletinin tarihini değil, bütün dünya devletlerinin tarihini ilgilendirecek ve çogunun ömürleri Orhan Gazi devrine kadar çıkan arşivimiz, tarihi evraklarımız böylece Bulgarlara okkası paçavra ve ot fiyatına satıldı. Evrakları satanların başında İstan bul vali vekili Fazlı Güleç ile Defterdar Şefik Bey vardı. Bunlar, Türkiye' ye tarihi evraklarımızı incelemek üzere gelmiş, Türkçe ve Arapça bilen bir Bulgar Albayı ile anlaşıyorlar. Bulgar Albayı daha önceden arşivimizi uzun uzun tedkik ediyor. Sonra anlaşıyor. Ben evrakların balyalar halinde vagon lara yüklenişini gördüm. Her balyanın üzerinde 200 okka yazıyordu. Böylece 40 vagon evrak yurt dışına çıkarılmıştır.
Ya Atatürk çıkıp gelse?.. Bekir Coşkun - 18/10/2014
Her sene bu zamanlar, Atatürk‘ün Ankara'ya gelişi ve cumhuriyetimizin ilan edildiği günler, kafama takılır… Atatürk ya çıkagelse?.. * Beyaz atının üzerinde Dikmen sırtlarından gözüktü… Herkes karşılamaya koştu, halk, öğrenciler, okullar, esnaf… Gazi'nin yanında al bir atta İsmet Paşa ve arkada diğer silah arkadaşları… Gazi, İsmet Paşa‘ya eğilip
Reklam
Ya Atatürk çıkıp gelse?.. Bekir Coşkun - 18/10/2014 Her sene bu zamanlar, Atatürk‘ün Ankara'ya gelişi ve cumhuriyetimizin ilan edildiği günler, kafama takılır… Atatürk ya çıkagelse?.. * Beyaz atının üzerinde Dikmen sırtlarından gözüktü… Herkes karşılamaya koştu, halk, öğrenciler, okullar, esnaf… Gazi'nin yanında al bir atta İsmet Paşa ve
1925 yılında Diyarbakır 'da görev yapan Şark İstiklal Mahkemesi başsavcısı Süreyya Özgeevren 1957 yılında Dünya Gazetesinde yayınladığı anılarından birini anlatır : "Bir gün mahkemeye kara  yağız,  yiğit bir Kürt genci getirdiler . Hakimler sorguya çekti. Türkçe bilmediği anlaşılınca,  hakimler danıştılar ve delikanlının idamına karar verdiler . Mahkemenin idam gerekçesi dehşet vericidir: Türkçe bilmeyen bir kimseden bu memlekete hayır gelmeyeceğinden idamına karar verildi . Hemen o gece çocuğu götürüp astılar.  Dağkapıda Yalova adlı bir otel vardı.  Orada kalıyordum.  Uyur uyumaz o Türkçe bilmeyen çocuk rüyama girerek boğazıma sarıldı ve niye beni bıraktın beni idam ettirdin ? Diye tehdit etti . Sabaha kadar bu hal iki üç kere tekrarladı . Deliye dönmüştüm.  Sabahleyin mahkemeye gittim ve hakim arkadaşlara dedim ki ,  "Birader , Türkçe bilmeyenleri asarsak tüm Diyarbakırlıları , hatta tüm Doğuluları asmamız lazım.  Biz buraya suçluları cezalandırmaya  geldik . " Rüyada başıma gelenleri onlara anlattım ; Mazhar Müfit ve öteki hakimler " Sen karışma,  bu bizim işimizdir. " dediler Ben de savcılığımı  ileri sürdüm aramızda münakaşa , ağız kavgasına kadar ilerledi . Ben ve onlar şifreyle durumu Ankara 'ya bildirdik . Bir hafta sonra Başvekil ismet inönü'den şu telgrafı aldım; "Ahmet Süreyya Bey , Diyarbakır İstiklal Mahkemesi Başsavcısı.. Gayemiz Kürtlerin ve Kürtçülüğün kafasının ebediyen ezilmesidir.  Hakim arkadaşlarınla anlaş.  Gözlerinden öperim.  "
Üç Mayıs Bizim Günümüz
26 Nisan 1944, Ankara. Hüseyin Nihal ATSIZ ilk duruşmada şöyle demiştir: " Bir vatanperver olmak sıfatıyla Türkiye'nin inkıraz uçurumuna doğru sürüklendiğini görüyorum. Komünistler ve memleketi batırmak isteyenler birbirlerine destek olarak memleketin en yüksek mevkilerine çıkarlarken, memleketseverler her türlü darbe ile saf dışı edilmek istenmektedir. Başvekil Saracoğlu'na yazdığım açık mektuplarda bu hususun önlenmesini hatırlattım ve istedim." Toprağını ve milletini düşünen Atsız atanın mekanı uçmağ olsun. "Gönlündeki yaraların kanını dindir Yüzde yüz Türk olduğun gün cihan senindir.."
74 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.