16. Yüzyılda üstün bir yetenekle doğan herhangi bir kadın hiç kuşkusuz çıldırır,kendini vurur ya da yaşamını köyün dışında bir kulübede, korkulan ve alaya alınan bir yarı cadı, yarı büyücü olarak geçirirdi.
Gün geçtikçe kendini benden biraz daha uzaklaştırıyordu ama hiç bir zaman acımasızlaşmıyordu. O da benim gibi kapana kısılmıştı ve ikimizin de elinden gelen tek şey canımız yanmıyormuş gibi davranmaktı.
Aslında beni jilet kadar keskin ve zehirle kaplı dişlerinden güvenli bir uzaklıkta tutmasına saygı duyuyordum ama beni öptüğü zamanlarda böyle tehlikeleri unutuveriyordum.