Okuduğumuz karakterin yazma serüveni, açlıkla ve yoksullukla mücadelesi aslında Hamsun’un hayatından izler taşıyor. Tıpkı kitaptaki karakter gibi kendisinin de açlıktan sınandığı bir günde romanın temelleri atılmış. Genel olarak iç monologlarla ilerleyen bu süreçte yaşadığı açlık hissini iliklerimize kadar hissediyoruz. Karakterin açlığı kadar baskın olan gururlu duruşuna da yakından tanık oluyoruz.
Romanın bir kısmında karakterimiz bu kadar açken ve yazmak için ışığa ihtiyacı varken o aç kalmayı yeğleyerek ışık almayı tercih ediyor. Böylece, arzusu için her şeyi yapabilir mi insan? sorusu yankılanıyor zihnimizde.
Okuduğum en ağır ve anlaşılması en zor kitaplarından biridir Kör Baykuş.Okurken kendinizi çok farklı dünyalarda hissettiğiniz gerçekle hayali çoğu zaman karıştırdığınız binbir gece masalları tadında bir okuma keyfi sunar.Kitabın konusu ismini bilmediğimiz kahramanımızın hayali bir kadın görmesiyle,kendi oluşunu alt üst edecek,onu zamanın ve mekanın dışına savuracaktır.Bu dünya da korkulardan sanrılardan ve yalnızlık olgusuyla oluşmaktadır.Aslında kitapta gördüğümüz bir çok karakter aynı kişidir ve bu karakterler arasında yolculuğa çıkarız.Kahramanımız güzellik ve gerçeği ararken bir anda kendini kötülüğün içinde bulur.Modernizmin İran edebiyatına girişi olarak bu eser kabul edilir.
Kör BaykuşSadık Hidayet · Yapı Kredi Yayınları · 202328,1bin okunma
HÜCRE
Herkes kendi sandığında kilitli
Bir küçük pencere -istemez
Çıkacak sandığından gelecek de biri
Özler uzaktakini arada
İstemez
Geldiğinde gittiğinin izleri
Çürük, kopmuş, ya da yeni çekilmiş
Dil oraya gider
Kimse geri getiremez bizleri.
Behçet NECATİGİL
Sevgileri yarınlara bıraktınız
Çekingen, tutuk, saygılı.
Bütün yakınlarınız
Sizi yanlış tanıdı.
Bitmeyen işler yüzünden
(Siz böyle olsun istemezdiniz)
Bir bakış bile yeterken anlatmaya her şeyi
Kalbinizi dolduran duygular
Kalbinizde kaldı.
Siz geniş zamanlar umuyordunuz
Çirkindi dar vakitlerde bir sevgiyi söylemek.
Yılların telâşlarda bu kadar çabuk
Geçeceği aklınıza gelmezdi.
Gizli bahçenizde
Açan çiçekler vardı,
Gecelerde ve yalnız.
Vermeye az buldunuz
Yahut vakit olmadı.
Nobel Edebiyat Ödüllü Knut Hamsun'un aslında kendi hayatını anlattığı kitabı. Okurken yer yer çok zorlandım ancak kitabın dilinin akıcı olmamasından değil, konunun zorlayıcılığından...
''Göklerin, yerlerin Rabbi; bir mutlu saniye uğruna hayatımın bu gününü harcadım! Bütün ömrüm bir mercimek çorbasına fedadır! Yalvarışlarımı bari bu sefer duy!''
Bu alıntı kitapta sarsıcı açlık karşısında yaşadığı duyguların özeti niteliğinde. Özellikle bu yokluk karşısında verdiği mücadelenin yanında onurlu kalmak konusunda yaşadığı çelişkili sorgulamaları etkileyiciydi. Sonu, yeni umutlara yelken açtığını veya bunun hayalinden vazgeçmediğini tasvir edişiyle kıymetliydi. Kitabın çok sahici bir duygu ve durum anlatısı olduğunu söyleyebilirim.
İkinci Dünya Savaşı sonrasında yaşananları bir aile üzerinden anlatıyor. Savaşın ve onun sonunda gelen yoksulluğun insan ruhunda yarattığı tahribatı o kadar güzel anlatıyor ki yazar okurken içiniz sızlayacak. Belki de yazar kendisi de savaşa katıldığı için bu kadar başarılı ve gerçekçi anlatmış. Anlatım bir Fred'in ağzından bir de Kaete'nin ağzından yapılmış. İkisi de olayları kendi penceresinden aktarıyor. Kahramanların duyguları çok iyi verilmiş bunda şüphesiz kitabı çeviren Behçet Necatigil'in katkısı yadsınamaz.
Kitabın adı kilisede Kaete'nin dinlediği bir ilahiden alınmış. "Onu çarmıha gerdiler ve o hiçbir şey demedi " Bir yandan yoksulluk anlatılırken diğer yandan da dinin yoksul insanların hayatından nasıl çıkıp gittiğine tanıklık ediyorsunuz. Karısın dua etmesini istediği Fred şöyle diyor: "Tanrı buyursun bizim hayatımıza gelsin!"