A. LİDAR/ Ömrüm sanki sayfaları atlanarak okunmuş bir kitap.
Bazı şiirler vardır, içinden koca bir hikaye çıkabilir. Hatta kimi zaman bir roman... Hiçbir yerin yerlisi İsmail'in hikayesi de öyleydi benim için. Bir şiir kafamda bir hikayeye, bir romana dönüştü.
"Yoruldum, çok yoruldum, çok yoruldum, çok." (s. 64)
Velhasılı kelam yorgunuz.
Bedenen değil ruhen, kalben yorgunuz.
Öyle ki altı yıl
Aslı Erdoğan ile tanışma kitabım oldu Kabuk Adam. Erdoğan gerçekten bizlerin sancılarını çok iyi tasvir etmiş. Toplumdaki sancılar, ağrılar ve sızılar. Hangi birimiz dile getirebiliyoruz bu sancıları, kimi zaman bir bebek gibi görürüm toplumumuzu. Bir sancımız, ağzımız, sızımız var ama anlatamıyoruz. Bunu küçük gösterme anlamında söylemiyorum,
Kim ulan bu Bay Keating?
Ben size söyleyeyim; hayatın içinden çıkan bir süper kahraman, bizlerden biri, bilin bakalım kim ve tabii ki de bu benim, demeyeceğim. Keating; tüm genç kızların hayallerini süsleyen genç, yakışıklı ve sıradışı bir edebiyat öğretmeni felan da değil. Keating, Keating'dir arkadaşlar. Namıdiğer 'Kaptan'. İmaja ve
"Güzel değil yaşamak. Ya da çok güzeldi bir zamanlar."
Ayfer Tunç, “Anlatmak yeniden yaşamak demek.” dedirtiyor, romanın sonlarına doğru Osman’a. Aslına bakarsanız Tunç da, anlatarak yeniden yaşatıyor. Çünkü son romanı Osman, bir üçlemenin –belki de şimdilik- son romanı.
İlkini 1990’ların başlarında yazmıştı: Kapak Kızı. O roman karlı bir kış günü Ankara’dan İstanbul’a giden bir trenin üç yolcusu
Ülkemizin en çok yarım bırakılan ve anlaşılmayan yazarın kitabını okumak, üstelik bunu 2. anadilim Hollandaca lisanında okumak gibi bir çılgınlık yaptım.. Bu benim için de bir ilk oldu, yani şu anlamda; geçmişte yabancı dilde birçok yabancı eser okudum, ancak Türkçeden çevirilmiş Türk bir yazarımızınki ilk kez bu kitapta nasip oldu bana. Bundan