Herkes hayata kendi penceresinden bakıyor.
Kimi, karşı pencerede duran renk renk çiçeklere imreniyor. Emin de, Ethem de, Ekrem de hep kardeşlerinin daha iyi hayatlara sahip olduğunu düşünüyor, onların taşıdığı yüklerden habersiz.
Kimi, perdesini örtmüş en koyusundan. Güneşe küsmüş belli. Mürüvvet gibi. Sustukları boğazında büyüyor, hasta ediyor onu hayata küskünlüğü.
Kimi pencerenin önü bahar, ardı kış. Sevgi öyle bir bahar gösteriyor ki herkese, kimseye içindeki ayazı hissettirmiyor.
Kimi, karşı pencereden ona bakanların içeride olan biten her şeyi gördüklerinin farkında bile değil. Hülya her şeyin farkında oysa. Çekilen vicdan azabının da, yalanlarla bezenmiş satırların da.
Kimi, hayata son kez bakiyor o pencereden. Kazım Baba gibi. Taşıdığı sırrın yükü belini bükmüş, kabuğunu kırıp içine baksan içi cılk yara. Bir daha açılmıyor onun penceresi.
Çok azı yüklerinden kurtulunca artık pencerede durmaktan vazgeçip sokağa inecek kadar cesaretli. Hem de el ele...