Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Her evi ayrı ayrı tutuşturulduktan sonra dört bir etrafı ayrıca çalı çırpı içine alınıp alev alev yakılan bir köyden, deli gibi bir adam çıkıp, çalı yığınları gerisinde manzarayı seyredenlere doğru ilerliyor ve haykırıyor: "Durun ben köy ahalisinden değilim! Muallimim! Müsaade edin, kendimi size ispat edeyim!" Fakat sözüne mukabele, bir kalasla itilerek alevler içine atılması oluyor. Adam, evvelâ göğsünün kılları tutuşarak alev alev yanarken, çalı yığınları gerisinde âmir, zevk ve istihza ile sigarasını içmektedir. (Bu vak'a, bana, 1944 yılında, Eğridir'de askerliğimi yaparken, resmi şahıslar huzurunda, yanan adama karşı sigarasını zevkle içtiğini söyleyen âmirden bizzat dinleyenlerce anlatılmıştır.)
Sayfa 22 - Büyük Doğu Dergisi - Necip Fazıl - Dersim İsyanıKitabı okudu
"Aşkın mantığı var mı ki?" Yağız onu yalnız bıraktığım yatakta oturmuş bana bakarken sanki dudakları ilan-ı aşk etmemişçesine rahattı. Bense onun aksine şaşkın... Hırçın davranmaya hazırladığım bedenim benden bağımsızca hafif hafif titrerken yarı açık dudaklarım ve kalkık kaşlarımla minik bir adım geriledim. "Ben abin kadar sabırlı bir adam değilim. Sende Leyla gibi tüm dünyanı içine taşıyan bir kadın..." Yağız karşıma dikilirken bir adım daha geriledim. "Sana dair hissettiklerimi azarlayıp susturmaya cağım Lena. Ben susarsam başkası konuşur çünkü. Başkasıyla konuşma ihtimaline olurum yok benim!" Dedi tek düze sesinin aksine tehditkar bir tonla. "Sen kabul et yada etme. Sev ya da sevme." Parmağıyla kendisi kalbini dürten çocuk beni duvarda kıstırırken endişe ve meraktan titreyen çenemi yakaladı ve yere diktiğim gözlerimi kendilerininkinin hizasına çıkardı. "Ben senin adını düşündüğüm zaman bile burası deli oluyor." tekrar kalbini gösterdi. "Seni benle gel diye zorlayamam. Ama gelirsen beni dünyanın en mutlu çocuğu yaparsın. Öte yandan...Gelmezsen yani" Elleri saçlarımın uçlarını oynarken sesi hafifte olsa bir öz güven kaybına uğraşmış gibiydi. "Ben akşam babasının çikolata getirmesini bekleyen o yaramaz velet olurum . Benim hiç gelmeyen acı çikolatam olursun Lena..." Kız Kurusu - Hale Bilgiç
Kız Kurusu KitabıKitabı okudu
Reklam
Ya bu gizli bilgileri kimden öğrendin ? - Bu bizim soyumuzun bilgisidir. Bize Irkıloğlu derler. Yağmur yağdıran taş da atalarımızdan kalmadır. Kadın büyük bir yakınlık göstererek her soruya cevap verdikçe Deli Kurt'un güveni artıyordu.İçinde düğüm olan soruyu sordu : - Bacım ! Sen gerçekten Müslüman değil misin ? - Oğul ! Siz Osmanlılar da Karamanlılar gibi insanın yüreğindeki nesneye mi karışırsınız ? Müslüman olup olmadığımı niye soruyorsun ? Türk olduğum yetmiyor mu ? - Yanlış anlama bacım. Niçin Müslüman değilsin diye sormuyorum. Müslüman değil misin , değilsen nesin diye soruyorum. - Müslüman değilim. - Nesin ? - Türküm dedim ya ... - Ben de Türküm ama Müslüman’ım da ... Senin dinini öğrenmek istiyorum. Kadın bir zaman sustuktan sonra şu cevabı verdi : - Biz insanları dinlerine göre değil ,soylarına göre ayırırız.
Öyle zamanlar tehlikelidir Şemsettin. Ya gel cebime saklan ya bırak şapkana saklanayım Kim vurduya gider insan fırsat yok ki kendimi savunup aklanayım Bir ara sen de biliyorum kedilerden korkuyordun Çünkü kendini işkembe zannediyordun Böyle bir şey ben de atlattım, İskemle sandım kendimi bir süre Üzerime oturacaklar diye
Dostum, göründüğüm gibi değilim. görünüş sadece giydiğim bir elbisedir. senin sorgularından beni, benim kayıtsızlığımdan seni koruyan, özenle örülmüş bir elbise. benim içimdeki ‘ben’, dostum, sessizlik içinde oturur, sonsuzluğa dek kalacak orada, doyulmaz, erişilmez. ne söylediklerime inanmanı, ne de yaptıklarıma güvenmeni isterim çünkü sözlerim senin aklından geçen- lerin dile getirilmesinden, yaptıklarımsa umutlarının eylemleştirilmesinden başka bir şey değildir..
Nazım Hikmet 116.Yaşında... (15 Ocak 1902 Selanik – 3 Haziran 1963 Moskova)
OTOBİYOGRAFİ 1902'de doğdum doğduğum şehre dönmedim bir daha geriye dönmeyi sevmem üç yaşımda Halep'te paşa torunluğu ettim on dokuzumda Moskova'da komünist Üniversite öğrenciliği kırk dokuzumda yine Moskova'da Tseka-Parti konukluğu ve on dördümden beri şairlik ederim kimi insan otların kimi insan balıkların çeşidini bilir
11 Eylül 1961 - Doğu BerlinKitabı okuyacak
Reklam
OTOBİYOGRAFİ 1902'de doğdum doğduğum şehre dönmedim bir daha geriye dönmeyi sevmem üç yaşımda Halep'te paşa torunluğu ettim on dokuzumda Moskova'da komünist Üniversite öğrenciliği kırk dokuzumda yine Moskova'da Tseka-Parti konukluğu ve on dördümden beri şairlik ederim kimi insan otların kimi insan balıkların çeşidini bilir
" Burası hapishane mi? " diye sordu kız, "Hayır, akıl hastanesi" "Ben deli değilim ki." Kadın güldü. " Hepsi öyle der." "Peki öyleyse deliyim. Ne demek bu?" Kadın ona fazla ayakta durmamasını,yatağına dönmesini söyledi. " Deli olmak ne demek?" diye ısrar etti Veronika.
1.000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.