"Slagle, aşağılık kompleksi duymasın diye, ben de tuttum, bavullarımı yatağımın altına indirdim. Ama bakın, o ne yaptı. Bavullarımı çıkarıp yine rafa yerleştirdi. Bunu neden yaptığını anlamam epey zaman aldı. Millet benim bavullarımı, onun kendi bavulları sansın diye yapmıştı bunu. Gerçekten bunun için yapmıştı. Bu konularda çok gülünç bir herifti yani. Bavullarım için hep rezil sözler ederdi, sözgelimi çok yeniymişler, çok burjuva imişler. Bu lanet şey, onun en sevdiği sözcüktü. Bir yerde okumuş ya da duymuş. Bana ait her şey felaket burjuva idi. Dolmakalemim bile burjuva idi. Kalemi sürekli benden ödünç alırdı, ama kalem yine de burjuva idi. Ancak iki ay kalabildik onunla aynı odada. Sonra, ikimizden de odayı boşaltmamız istendi. İşin gülünç yanı, odadan taşındıktan sonra onu biraz özledim, çünkü çocukta felaket iyi bir mizah duygusu vardı ve bazen birlikte epey neşelenirdik. O da beni özlemişse, hiç şaşmam buna. Önceleri, bana ait zımbırtılara burjuva derken, yalnızca şaka yapıyor diyordum ve hiç üstünde durmuyordum; aslında gülünç bir şeydi. Ama bir süre sonra, anlıyordunuz ki, şaka filan değildi dedikleri. İnsanlarla oda arkadaşlığı yapmak zor bir iş; eğer sizin bavullarınız iyi cinsten, onlarınkiler değilse yani. Oda arkadaşınız akıllı filan biriyse ve herifte iyi bir mizah duygusu filan da varsa, sanıyorsunuz ki, kimin bavulu daha iyiymiş diye kafaya takmaz, ama takıyor. Gerçekten takıyor. İşte, Stradlater gibi budala bir herifle oda arkadaşlığını yeğlemenin nedenlerinden biri de buydu. En azından, onun bavulları da, benimkiler kadar kaliteliydi."
Neden yazıyorsunuz? -İçimden geldiği için yazıyorum! -Başkaları gibi normal bir iş yapmadığım için yazıyorum. -Benim yazdığım gibi kitaplar yazılsın da okuyayım, diye yazıyorum. -Hepimize, herkese çok çok kızdığım için yazıyorum. -Bir odada bütün gün oturup yazmak çok hoşuma gittiği için yazıyorum. -Gerçekliğe onu ancak değiştirerek katlanabildiğim için yazıyorum. -Ben, ötekiler, hepimiz, bizler İstanbul'da, Türkiye'de nasıl bir hayat yaşadık, yaşıyoruz, bütün dünya bilsin diye, yazıyorum. -Kağıdın, kalemin, mürekkebin kokusunu sevdiğim için yazıyorum. -Edebiyata, roman sanatına her şeyden çok inandığım için yazıyorum. -Bir alışkanlık ve tutku olduğu için yazıyorum. -Getirdiği ün ve ilgiden hoşlandığım için yazıyorum. -Yalnız kalmak için yazıyorum. -Hepinize, herkese neden o kadar çok çok kızdığımı belki anlarım diye, yazıyorum. -Okunmaktan hoşlandığım için yazıyorum. -Bir kere başladığım şu romanı, öteki yazıyı, bu sayfayı artık bitireyim diye, yazıyorum. -Herkes benden bunu bekliyor diye, yazıyorum. -Kütüphanelerin ölümsüzlüğüne ve kitapların raflarda durşuna çocukça inandığım için yazıyorum. -Hayat, dünya, her şey inanılmayacak kadar güzel ve şaşırtıcı olduğu için yazıyorum. -Hayatın bütün bu güzelliğini ve zenginliğini kelimelere geçirmek zevkli olduğu için yazıyorum. -Hikaye uydurmanın ve kurmanın zevkleri için yazıyorum. -Tıpki bir rüyadaki gibi gidilecek başka bir yere bir türlü gidemiyormuşum duygusundan kurtulmak için yazıyorum. -Bir türlü mutlu olmadığım için yazıyorum. -Mutlu olmak için yazıyorum..
Reklam
Bildiğiniz gibi, biz yazarlara en çok sorulan, en çok sevilen soru şudur: Neden yazıyorsunuz? ... Başkaları gibi normal bir iş yapamadığım için yazıyorum. Benim yazdığım gibi kitaplar yazılsın da okuyayım diye yazıyorum. Hepinize, herkese çok çok kızdığım için yazıyorum. Bir odada bütün gün oturup yazmak çok hoşuma gittiği için yazıyorum. Gerçekliğe onu ancak değiştirerek katlanabildiğim için yazıyorum. Ben, ötekiler, hepimiz, bizler İstanbul'da, Türkiye'de nasıl bir hayat yaşadık, yaşıyoruz, bütün dünya bilsin diye yazıyorum. ... Edebiyata, roman sanatına her şeyden çok inandığım için yazıyorum. ... Unutulmaktan korktuğum için yazıyorum. Okumaktan hoşlandığım için yazıyorum. ... Hikaye uydurmanın ve kurmanın zevkleri için yazıyorum. ... Bir türlü mutlu olamadığım için yazıyorum. Mutlu olmak için yazıyorum.
Sayfa 20 - ykyKitabı okudu
"Ben kimseyi sevmem Mösyö, bunu iyi biliyorsunuz, değil mi? Bu yüzden, mutlak bir zorunluluk olmaksızın hayatımı sonsuza dek sürecek bir evlilikle heba edeyim ki? Bir yerlerde bir bilge, 'Fazlalığa yer yok', bir diğeri de, 'Her şeyi yanınıza alın,' dememiş miydi? Bana bu iki özdeyişin Latincesini ve Yunancasını da öğretmişlerdi. Sanırım biri Phaedrus, diğeri de Bias'tı. İşte sevgili babacığım, yaşam umutlarımızın deniz kazası olduğu için, yaşamın deniz kazasında işe yaramayan bavulumu denize atıyorum, hepsi bu ve kendini tamamen yalnız, dolayısıyla tamamen özgür yaşamaya adamış irademle baş başa kalıyorum."
Sayfa 503 - Türkiye İş Bankası Kültür YayınlarıKitabı okudu
İstasyonun çıkış kapısında uzun boylu, asker tavırlı, yaşlı biri belirmişti. Kırlaşmış saçları kısa kesilmişti, yüzünü düzgün bir beyaz bıyık süslemekteydi. Büyük deri bavulun ağırlığı altında ezilmiş olan hamal, Vera ile Lombard'ın yanına doğru seğirtti. Vera ev sahibesi havasıyla ilerleyerek, yeni gelen adama, "Ben Bayan Owen'in sekreteriyim. Otomobil sizi bekliyor," dedi, sonra ekledi. "Sizi Bay Lombard'la tanıştırayım." Yeni gelen adam, yaşından umulmayacak bir canlılık ve çabuklukla Lombard'ı süzdü. Zeki bakışlı, mavi gözlerinden, ne düşündüğünü anlamak olanaksızdı.
Geri döndüğümde ne ben eski ben olacaktım ne de bıraktıklarım. Zaman ve yaşanmışlıklar değiştirecekti her şeyi ve yaşamamız mümkünken yaşayamadığımız anıları çalacaktı bizden..
Reklam
209 öğeden 31 ile 40 arasındakiler gösteriliyor.