Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Bence insanın adı onunla en az ilgili olan yanıdır doğar doğmaz o bilmeden başkaları veriyor ama yapışıp kalıyor onsuz olamıyor bakın şimdi adımdan daha önemli bir şey biliyorsunuz sigara ictigimi işte bir başkası bütün bu “siz”ler”iz”ler, “uz”lardan sıkılırım ben
Cumhuriyet döneminin övüneceği bir yapı yoktur. Eski dönemdeki mimari eserlere, taşın işlenişine, cami ve köprülerin inceliğine bakın. Bir de günümüzdekilerin ruhsuzluğuna, gelip geçiciliğine... Bence bu, şiirin hayattan çekilişiyle, meydanın yoz adamlara kalışıyla doğrudan ilgilidir. Diyorum ya, kapitalizmin sirayet etmediği alan kalmadı. Bu, şu anlama da geliyor: Sömürenlerine, yani soyguncularına özenen ve benzemeye çalışan, şahsiyetsiz bir yığınız artık. Şair toplumdan ne almışsa, onun topluma vereceği şey de odur. Böyle bir ortamda şiirin, sizin ifadenizle güçlü bir söylem edinmesi imkânsızdır. Edinse de, onu duyacak, etkilenecek bir kitle günümüzde yoktur.
Reklam
Kalbinin köşesinde bir hüzün taşımayan insan kendin yeniden gözden gecirmelidir bence. Çünkü dünyada bunca açlık, bunca keder, bunca zulüm, bunca gözyaşı varken içimizde bunlara dair bir hüzün bile yoksa kalbimizde bir sorun var demektir. Bunun için aynanın karşısına geçip gözlerinizin içine bakın. Orada önce kalbinizi sonra da gözlerinizde kaybolan huzuru göreceksiniz. Çünkü hüzünlü kalple bakan gözler daima fersizdir.
Sayfa 191Kitabı okudu
"Yazın lütfen. Gerçekten, lütfen, bizim için de yazın. Sizinkiler gibi yumuşak, saf şiirler okumayı çok isteriz. Ben çok anlamıyorum ama Mozart'ın müziği gibi, coşkulu, zarafet saçan bir sanat arıyoruz. Garip bir şekilde abartılı ha-reketler ve ciddiyete bürünmüş şeyler artık pek eski, basit ve bariz. Yangın kalıntılarının bir köşesindeki ufacık yeşil otlar üzerinde güzel şiirler okuyan ozanlar yok mudur? Gerçeklerden kaçalım diye değil. Acılar zaten apaçık ortada. Bizler ne olursa olsun, kaygı duymadan yaşamaya niyetliyiz. Kaçmıyoruz. Yaşamı beklemeye alıyoruz. Bu kaygısızlık. Bizim duygularımıza tam olarak uyan ve hızla akan berrak suyun dokunuşuna sahip sanatın sadece artık asıl gerçek olduğu- nu hissediyoruz. Bir hayata ya da bir isme ihtiyacı olmayan kimseleriz. Öyle olmasaydık, bu zorluğun üstesinden asla gelemezdik bence. Havada uçan kuşlara bakın. İdeolojiler, felsefeler, yani "-izm"ler mühim değil. Böyle şeylerle üzerini kapatmak işe yaramaz. Sadece bir dokunuşla, o insanın saf-lık derecesi anlaşılır. Sorun dokunmaktır. Ritimdir. Etrafa zarafet saçmayan şeylerin hepsi taklittir."
Sayfa 127Kitabı okudu
“…Bakın size söyleyeyim, Dostoyevski ne yapar biliyor musunuz, karanlığı yığar yığar karşımıza, bir karanlık duvarı örer önümüze, onun işi, hüneri bu, sonra o kurşun geçirmez karanlığın arkasından ışığı daha belirli, daha açık görürüz. Dostoyevski’nin hüneri budur. Bence Dostoyevski, insanlığın en aydınlık yanlarından birisidir.”
Sayfa 88
Kalbinin köşesinde bir hüzün taşımayan insan kendini yeniden gözden geçirmelidir bence. Çünkü dünyada bunca açlık, bunca keder, bunca zulüm, bunca gözyaşı varken içimizde bunlara dair bir hüzün bile yoksa kalbimizde bir sorun var demektir. Bunun için aynanın karşısına geçip gözlerinizin içine bakın. Orada önce kalbinizi sonra da gözlerinizde kaybolan huzuru göreceksiniz. Çünkü hüzünlü kalple bakan gözler daima fersizdir.
Turkuvaz Yayınları
Reklam
Yazın lütfen. Gerçekten, lütfen, bizim için de yazın. Sizinkiler gibi yumuşak, saf şiirler okumayı çok isteriz. Ben çok anlamıyorum ama Mozart'ın müziği gibi, coşkulu, zarafet saçan bir sanat arıyoruz. Garip bir şekilde abartılı hareketler ve ciddiyete bürünmüş şeyler artık pek eski, basit ve bariz. Yangın kalıntılarının bir köşesindeki ufacık yeşil otlar üzerinde güzel şiirler okuyan ozanlar yok mudur? Gerçeklerden kaçalım diye değil. Acılar zaten apaçık ortada. Bizler ne olursa olsun, kaygı duymadan yaşamaya niyetliyiz. Kaçmıyoruz. Yaşamı beklemeye alıyoruz. Bu kaygısızlık. Bizim duygularımıza tam olarak uyan ve hızla akan berrak suyun dokunuşuna sahip sanatın sadece artık asıl gerçek olduğunu hissediyoruz. Bir hayata ya da bir isme ihtiyacı olmayan kimseleriz. Öyle olmasaydık, bu zorluğun üstesinden asla gelemezdik bence. Havada uçan kuşlara bakın. İdeolojiler, felsefeler, yani "-izm"ler mühim değil. Böyle şeylerle üzerini kapatmak işe yaramaz. Sadece bir dokunuşla, o insanın saflık derecesi anlaşılır. Sorun dokunmaktır. Ritimdir. Etrafa zarafet saçmayan şeylerin hepsi taklittir." Saçma teorimi, elimden geldiğince açıklamaya çalıştım.
Bakın tekrar söylüyorum, yabancı dil öğrenmekten değil, bilmediğiniz bir konuda bilmediğiniz bir dilin aracılığı ile eğitim görmekten bahsediyorum. Bence bu hamakattır.
Seninle aynı düşünüyoruz Albayım...Değişim, şart!..
Salondaki hava, bir anda buz gibi olmuştu. Orhan Albay delen bakışlarıyla gözlerini, teker teker hepsinin üzerinde dolaştırdı ve sonra adeta kükrercesine: -Bakın size, 'beyler' diye hitap ediyorum. Bir subaya hele Komando subayına kışlasında, üzerinde üniforması varken 'Bey' denilmesi bence, çok büyük bir hakarettir. Fakat görüyorum ki sizler; 'Komutan' olmaktan çok 'Bey' olmuşsunuz. Sizler sürekli savunma düzeninde kalırsanız, düşman sürekli olarak saldırır ve her saldırısında da canımızı yakar..
958 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.