Franz Kafka "Okuduğumuz kitap bir yumruk indirerek bizi uyandırmıyorsa ne işe yarar?" diye sorar. Bu kitap da tokat yemiş gibi insanı sarsan türden. Toplumsal gerçekçilik türünde bugüne kadar okuduğum en iyi kitaplardan biri oldu.
1906 yılında yazılan roman; iş gücünün, emeğin, insanın, hayvanın sömürüsünü etkileyici bir şekilde anlatıyor.
Yazar, döneminin koşullarını Emile Zola, John Steinbeck kadar başarılı bir şekilde gözler önüne seriyor.
Bir yanda yoksul insanların çaresizliği, umut arayışı, sömürülmeleri, diğer yanda yoksul insanların ucuz işgücü üzerinden müreffeh bir yaşam süren sömürgenler. Amerikan rüyasının perde arkasında yaşama tutunmaya çalışırken sürekli düşürülen, ezilen, ayağa kalkmasına, toparlanmasına izin verilmeyen insanların çaresizliği.
Her zaman söylediğim gibi namus, ahlak, erdem gibi kavramlar maddi durumu iyi insanların meziyetidir. Aç olan, evsiz, yersiz yurtsuz olan, yaşama tutunmaya çalışan yoksul insanlardan erdemli ya da ahlaklı olması beklenemez. Kitabı okuyunca bunu bir kere daha anlıyor insan. Ve bu gerçek Emile Zola'nın romanlarında olduğu gibi sarsıcı bir şekilde okucuya sunuluyor.
Mutlaka okunması gereken bir roman.