Bu kitap üzerine günlerce konuşabilirim sanırım.Yazar bize 1940’lardan 2000lerin başına uzanan Fransa’da bir zaman yolculuğu sunmuş. Savaş sonrası dönem, toplumsal dönüşüm, teknolojik gelişmeler, AIDS, 11 Eylül… Bir kadının iç dünyasındaki dönüşümü, yaşlanmaya bakışı, evliliğe, cinselliğe, anneliğe yaklaşımı… beni etkileyen öyle çok şey var ki bu kitapta. Hüzünle okudum, sanki kendi yaşam yolculuğumu okur gibi. Bir yandan da bu yaşıma kadar kendi yaşadığım çevredeki gözlemlerimle kıyasladım olan biteni. Bertrant Russell zamanda yolculuk yapmak için zaman makinasına ihtiyacınız yok der Sorgulayan Denemeler’de . “Orta çağa gitmek isterseniz Hindistan’a gidin, uzay çağını görmek isteyen California’a gitsin”. Aynı zaman diliminde dünya üzerinde tüm çağları görmek mümkün der. Ne kadar isabetli bir söylem olduğunu bir kez daha anladım. Yazarın Fransa taşrasında 1960’larda yaşadığı deneyimlerin, Anadolu kırsalında 2000’lerin eşiğinde hala yaşanması ve belki hala yaşanıyor olması. 70’lerde hayatımıza girdi dediği yeniliklerle bizim en erken 2000’lerin başında tanışmamız… koca bir ömrün portresini öyle güzel ve etkileyici çizmiş ki, okumaya doyamadım. Annie Ernaux’u keşfetmiş olmayı gerçekten şans sayıyorum.