Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
İnsan kaderinin büyük taraflarından biri de, bugün attığı adımın kendisini nereye götüreceğini bilmemesidir. Bâki'nin Fatih Camii'nde fakir bir müezzin olan babası, oğlunun Türkçe'yi kendi adına fethedeceğini, sözün ebedi saltanatını kuracağını; Nedim'in anası Türkçe'nin ikliminde oğlunun bir bahar rüzgarı gibi güleceğini, onun geçtiği yerlerde bülbül şakımasının kesilmeyeceğini, ağzından çıkan her sözün ebediliğin bir köşesinde bir erguvan gibi kanayacağını biliyorlar mıydı?
Sayfa 52 - (Erzurum'u anlatan bölüm)Kitabı okudu
İnsan ömrü, unutmanın şerbetine yiyecek kadar muhtaç.
Sayfa 60 - (Erzurum)Kitabı okudu
Reklam
Evliya Çelebi, Bursa çeşmelerinden uzun uzadıya bahsettikten sonra sözü "Velhasıl Bursa sudan ibarettir." diyerek bitirir. Canım Evliya! Sade bu iki cümlen için benim hafızamda adın Bursa ile birleşiyor.
Sayfa 103 - BursaKitabı okudu
Gerçekte Sultanahmet Camii'nin içi tıpkı çocukluğumda düşündüğüm gibi bir cennet bahçesidir.
Sayfa 146 - İstanbulKitabı okudu
Uyandığım da saat on ikiye geliyordu... Kulakları sağır eden bir sessizlik çökmüştü şehre ve başımı kaldırıp baktığımda, kelimelerin yağdığını gördüm pencereme... Usul usul... Şehre kendilerini sindire sindire... Dışarı da bir kaç sokak kelimesi ,sahipsiz bir kaç satır ve bir de ara sıra pencereme konan hüzün kuşundan başka, hiç bir şey yoktu.... Boştu kaldırımlar... Ve yağmur ince ince atıyordu oklarını... Bu kadar mı? dememe kalmamıştı ki, biri belirdi otobüs durağına beş kala... Islanmıştı saçları, korkmuştu sanki birazda. Başını öne eğmiş, sanki bir şeyler arıyordu yerde. Ne düşürmüştü ki yere? Kim bilebilir ki, belki de bir kaç kelime?... Açıp pencereyi haykırdım. "Kaldır başını, eğme! " ... Sesim şehrin sessizliğinde kaybolup gidiyordu... Bir otobüs yaklaşıyordu... Sessizlik kulaklarımı sağır ediyordu... O gidiyordu... Elini kaldırdı. Sanki otobüsü değil de zamanı durduruyordu... Otobüse biniyordu... Zaman gidiyordu... Tam binmişti ki otobüse birden durdu. Etrafına bakıyordu. Ne arıyordu? Neyi bulamıyordu? Tüm otobüs şehir oluyordu, tüm şehir kelimelere dönüşüyordu. O yine de etrafına bakıyordu. Otobüsün kapıları kapandı... Gidiyordu... Zaman... Durdu...
Paltosunun cebinden ipi çıkartarak tavandan sarkan çengellere baktı.Bir an beş dakika bile sürmeyecek ve tüm bu kör titreyişler sona erecek diye düşündü.Lakin dünyanın asla hareketsiz durmayacağını biliyordu,Aydın ortaya çıkacaktı, kahverengi takımın altına bej gömlek giyinecek, üzerinede eflatun kravat takacaktı; sabahları Erdebil'in en büyük kuru yemişçiler çarşısına gelecek işte öyle bir fonksiyondayken servertin mutlak sahibi olacaktı. Farz edelim ki yedinci ve kırkıncı günlerde Orhan'a mevlüt okutacak ama yinede dünya dönmeye devam edecek, şehir aynı gürültüyle yeni bir sabaha merhaba diyecek,iki gün sonrada orhan diye birini olduğunu herkes unutacaktı.
Reklam
480 syf.
10/10 puan verdi
Orhan Pamuk, Türkiye’nin uluslar arası piyasadaki en popüler yazarı; bu kesin. Seveni, beğeneni olduğu kadar nefret edeni de hayli fazla. Ben ikisi de değilim. Kafamda Bir Tuhaflık, Pamuk’un son romanı. Benimse okuduğum beşinci Pamuk kitabı. Aralık 2014’te yayımlanan roman epeyce satıyor. Pamuk’un kitaplarının bir özelliği de bence şudur; çok
Kafamda Bir Tuhaflık
Kafamda Bir TuhaflıkOrhan Pamuk · Yapı Kredi Yayınları · 201913,5bin okunma
228 syf.
·
Puan vermedi
Gerçek bir klasik. Ahmet Hamdi Tanpınar'ın çocukluk yılları da dahil ömrünün belli bölümlerini geçirdiği Ankara, Bursa, Konya, Erzurum ve İstanbul'a dair gözlemlerinin yer aldığı bir başyapıt.
Beş Şehir
Beş ŞehirAhmet Hamdi Tanpınar · Dergah Yayınları · 201911,4bin okunma
Yarasa Bombaları; Bir alçaklık olarak tarihe geçmiş olan 7 Aralık 1941 tarihinde, New Mexico'daki Carlsbad Mağaraları'nı ziyaretten dönen Adams, Japonların Pearl Harbor'ı bombaladığını arabasında öğrendi. Doktorun beynindeki sinirler derhal ateşlendi. Tutukluk yaptı demek daha doğru olur aslında. Aklına, Carlsbad Mağaraları'ndaki milyonlarca yarasa gelen doktor, savaşı bu şekilde kazanabilecekleri sonucuna vardı. Bütün bunlar kulağa ne kadar saçma gelse de, Doktor Adams'ın kafasında her şey yerine oturmuştu. Önerdiği şey, esas olarak, bir milyonun üzerinde yarasanın üzerlerinde yangın bombalarıyla şafak vakti bir uçaktan Japonya üzerine bırakılmasıydı. Uçuştan Önce sakinleştirilen yarasalar, yarı kış uykusu haline sokulacaktı. Uçak hedefin üstüne geldiğinde yarasalar bırakılacak ve düşerken kendilerine gelen yarasalar her tarafa uçmaya başlayacaklardı. Gece yaratıkları oldukları için, kolayca yanabilen Japon binalarında buldukları her deliğe gireceklerdi. Yaklaşık on beş dakika sonra, zaman ayarlı bombalar şehrin dört bir yanında binlerce yangın başlatacaktı. Hiçbir şehir böyle bir felakete karşı hazırlıklı olamayacağı için, 'yarasa bombardımanına' maruz kalan her şehir alevlere teslim olacaktı.
Bi şehir ol. Mesela, İstanbul gibi.. De ki; Boğazım kuruyana kadar seveceğim seni. Bir şehir ol.. Mesela İstanbul gibi.. Uzaktan bakanlar seni hiç bilmesinler. Sen İstanbul gibi dur olduğun yerde ama sana gelmeye çalışanlar sana gelemesinler. Uzaktan güzel görün herkese ama hiçkimse bilmesin içini. Sen bir şehir ol İstanbul gibi ; herkes
Reklam
Tiyatroda nasıl boş sahnede dekorun oyaladığı seyirci, söz başlar başlamaz bütün o teferruatı görmez olursa, ben de öylece insan ıstırabı karşısında tabiat güzelliğine kayıtsızdım, yabancıydım.
1.500 öğeden 16 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.