Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
"Pınar başlarında el düğünlerini ballandıracağına, evde kalmışlığının derdine yan!" ""Suç bende mi? Ana gibi ana olup beşik kertmesi yavuklumun önüne geçemedin!"
Sayfa 110 - İthaki YayınlarıKitabı okudu
♧《 Böğürtlen Mucizesi 》♧
Bir gün Berivan ın karnındaki bebeğin cinsiyeti belli oldu. Berivan bir kız bebek bekliyordu. Bu haber herkesi mutlu ettiği gibi Necmi Bey ve Hamit Bey in aklına da bir fikir düşürdü: Beşik Kertmesi......
Sayfa 22 - DokuzyayinlariKitabı okudu
Reklam
Profesör Trevelyan'ın History of England'ını (İngiltere'nin Tarihi] aldım. Yine "Kadınlar"a baktım, "konumu"nu buldum ve belirtilen sayfaları açtım. "Eşlerini dövmek," diye okudum, “erkeklere tanınan bir haktı ve sadece alt değil, üst sınıflar da bu hakkı utanıp sıkılmadan kullanırdı.... Benzer şekilde,” diye devam ediyor tarihçi, “anne babasının tercih ettiği beyefendiyle evlenmeyi reddeden kız çocuğu toplumda infial yaratmadan kilit altında tutulabilir, dövülebilir, yerlerde sürüklenebilirdi. Evlilik kişisel sevgi meselesi değil, ailenin açgözlülüğüyle ilgili bir mevzuydu, özellikle de 'centilmen' üst sınıflarda. ... Beşik kertmesi uygulaması yaygındı ve çocuklar dadıların kucağından indikleri gibi ev-lendirilirdi.” Bu 1470 civarıydı, Chaucer'ın döneminden hemen sonra. Kadınların konumuna değinen bir sonraki kısım iki yüz yıl kadar sonra. Stuart'lar döneminden. “Üst ve orta sınıf kadınların kendi kocalarını seçebilmesi hala istisnaydı, kocası başkaları tarafından belirlendikten sonra da yasa ile gelenekler elverdiğince kadının efendisi ve sahibi sayılıyordu.”
Sayfa 48
Göğsümüze takılan bir nişan, vatanla yapılan bir beşik kertmesi miydi?
Sayfa 87
Kadın Algısı
Hz.Peygamber , kadını hazine olarak anmışken Müslüman olduğunu söyleyen birinin kadına şiddet uygulaması düşünülebilir mi ? Kendi söküğünü diken Peygamber'in ümmeti , nasıl olur da eşe yapılan her yardımı kılıbıklık yakıştırması ile anmaktadır ? Kızı Fatıma , yanına geldiğinde ayağa kalkıp onu öpen, kendi yerine oturtan Peygamber'in tavrı ile kız çocuklarını küçük yaşta evlendirenlerin, beşik kertmesi, başlık parası uygulamaları ile kızları ticari bir meta olarak görenlerin ahvali birbirinden ne kadar farklıdır! Bunlar Peygamber'e nasıl ümmet olabilirler ? "Namusumdur." diyerek eşini, kızını, kız kardeşini öldürenler mi Allah Resûlü'nün temsilcileridir ? Okumak isteyen yavrusunu gözü yaşlı bırakıp kara bir cehalete mahkum eden babalar mı Peygamber'in takipçileridir ? İnsanların kendi yanlışlarını, dine mal etmeleri ne kadar ağır bir şeydir. Onlar bu halleriyle kendi nefislerini Tanrı edinmekte ve din diye pazarlamaktadırlar.
Sayfa 131 - Diyanet İşleri Başkanlığı Yayınları
Ben derken, bu ben dünyayı dolaşıp başkalarına ad olsun istedim sarhoşluğum başkalarının ayık kalması içindi - o kolay - hoyratlığım, hırçınlığım kaderimin beşik kertmesi şüphelerden Başkalaşmamak için ayakta kaldım, hayatta kaldım düşünmeden Başka acılarım da var, ancak şimdi bahsetmek kanaatinde değilim bu kenelerden Hiç sevilmeden hiç yenilmeden hiç altıma kaçırmadım aklımı Şarkı söylemek geçti kalbimin derinliklerinden ne zaman akvaryumda kırmızı bir balık görsem,
Reklam
''..Profesör Trevelyan'ın İngiltere'nin Tarihi'ni aldım. Bir kez daha ''Kadınlar'' maddesine baktım ve ''Kadınların Durumu'' konusunun bulunduğu sayfaları açtım. ''Evli kadınların kocalarınca dövülmesi erkeklerin yasal hakkıydı ve bu hak, yüksek sınıflarda olduğu gibi aşağı sınıflarda da utanç duymadan uygulanırdı.!'' diye okudum. Tarihçi şöyle sürdürüyordu sözü: ''Aynı biçimde, anne babasının seçtiği beyefendiyle evlenmeye karşı çıkan kız çocuk, kamuoyunda hiçbir tepki uyandırmadan odaya kilitlenip dövülebiliyor, yerden yere savrulabiliyordu. Evlilik, özellikle 'şövalye' (nezaket ve cömertlik) niteliklerine sahip yüksek sınıflarda, kişisel bir beğeni olayı değil, ailesel açgözlülük meselesiydi.. Evlenecek taraflara çokluk beşik kertmesi yapılır, evlilikse çocukluktan çıkar çıkmaz gerçekleştirilirdi.!'' 1470 yıllarında, yani Chaucer'ın yaşadığı çağın hemen sonrasında durum böyleydi.''
Medrese
Osmanlı öğretim sisteminin yapısını oluşturan medreseleri Avrupa okulları ve üniversiteleriyle karşılaştırmak mümkün değildi. Medreselerde cahil din adamı ve rüşvetçi kadılar yetişiyordu. Pozitif bilimler, medreselerin müfredatından kapı dışarı edilmişti. Mezunlarının ekonomi, matematik, cebir ve geometri, fizik ve kimya bilmemeleri bir yana, tarih ve coğrafya bile bilmiyorlardı. Üstelik medrese öğrenimi görmemiş kişilere ilmi rütbeler veriliyor. Yeni doğmuş çocuklara müderrislik unvanı bağışlandığı için dünyada eşi benzeri olmayan, beşik kertmesi evlilikler gibi, "beşik ulemaları" türemişti.
Sayfa 246Kitabı okudu
58 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.