Bazı acılar var ki onlardan kurtulmak için insanın çaba sarf etmesi yetmez;unutmaya çalışmak, zamana bırakmak yahut kabullenmek yüzleşmek , üstüne gitmek beyhude, ne yapsan geçmez. Kurtulmanın tek yolu o acının seni terk etmesini beklemek; bazen insanlar kadar acılar da yorulur ve giderler.
İnsanlık yolculuğunda bir Homo sapiens sapiens yani bir "insan ferdi" olarak doğmak işin sadece başlangıç kısmıdır. İnsan kalabilmek, dahası gerçekten gelişkin bir insan olabilmek, sürekli gayret ve çaba ister. Bir kuşun uçması gibidir insan olmak: Kendisine verilen yetenekleri kullanmayı boş verdiği her durumda, kanatlarını kapatan bir kuş misali irtifa kaybeder insanoğlu. Bunun en önemli nedeni, İFA'nın en son maddesinde bahsedeceğimiz "sınırlarını aşabilme" özelliğidir. Yaratılışından, fıtratından, kendisine verilen yeteneklerden çok öteye, zihinsel kurguları ve zanları yönünde sapmalar yapabilen böyle bir canlının sıklıkla kendini hatırlaması, kendisinin kendisine hatırlatılması da gerekir. Aksi takdirde, zanları ve sınırları içinde, beyhude çabalarla koca bir ömrü tüketip buradan büyük zararla göçebilir.
Sayfa 27 - tutikitapKitabı okuyacak
Reklam
" Ancak bir taraftan da varlığımı unutmak ve bu unutuşa hiçbir insanın tanık olmaması arzusu beni uçsuz bucaksız bir yalnızlığa mecbur ve mahkûm ediyordu.Evet, en iyisi kabuklarımın ardına saklanmaktı. Orada da yalnız kalamayacağımı biliyordum ama şimdilik başka türlüsüne gücüm yok diyerek kendimi teselli etmeye çalıştım. Ne beyhude bir çaba... "
Sayfa 10 - h yayınlarıKitabı okudu
Koşarken sizi o güne dek ayakta tutan değerleri de cebinizden bir bir düşürür, bunun farkına dahi varmazsınız. Bir zaman sonra soluk soluğa kaldığınız bir an, tam da nefesiniz tükenmek üzereyken, beyhude bir çaba içerisinde olduğunuzu idrak eder fakat sizi geri döndürecek bir gücün kalmadığına, kimseninse size yardım etmeye ‘vakit ayırmadığına kahrolarak şahit olursunuz’
Bu beyhude çaba,koca bir okyanusu bir kupanın içine doldurmaya çalışmaya benziyor.
1914 Temmuz-Ağustos ayları Avrupa’yı barut fıçısına çevirmişti. Saraybosna’daki bir tetkik ve teftiş gezisi sırasında karısıyla birlikte suikasta kurban giden Franz Ferdinand, Avusturya İmparatorluğu’nun Balkanlar’daki iştahını ve Bosna Hersek’in idaresindeki zaafını ortaya koymuş olmuştu. Sırbistan suikastçıyı cezalandıracak ve yargılayacaktı ama Viyana, “Biz buna güvenmeyiz, siz adaleti gerçekleştirecek kapasitede bir devlet düzenine sahip değilsiniz, kendiniz teröristsiniz" diyordu. Sırbistan’a bu müdahale, devletin istiklâlini tanımamak ve taarruz niyetini açığa çıkarmak olarak nitelendirildi. Bu durumda Rusya hemen küçük kardeşi Sırbistan’ın hükümranlığını korumak yolunu seçti. Ağustos başında Sırbistan’a savaş ilan eden Avusturya-Macaristan’ı önlemek ve Sırp kardeşlerini korumak için Rusya da Avusturya’ya savaş ilan etti. Bu savaşa Rusya’nın katılması vahim bir hataydı. Rus Genelkurmayı’nda “Noel’de evlerimize zaferle döneceğiz" çığlıklarını sadece akıllı Maliye Nazırı Kont Sergey Vitte, “Bu savaş büyüyecek, ortada ne taht ne taç ne de ahlak ve düzen kalacak" sözleriyle beyhude bir çaba ile önlemeye çalıştı. Nitekim Almanya da müttefiki Avusturya-Macaristan’ın yanında durmak için Rusya’ya savaş ilan etti. İtalya savaşa hazır değildi, ittifak antlaşması yaptığı Almanya ve Avusturya’yı yüzüstü bırakıp bir kenara çekildi. Fransa, Rusya’nın yanında yer alarak Almanya’ya savaş ilan etti ve Almanlar Fransızları ezmek için Belçika’yı işgal edince, Belçika’nın ebedi müttefiki Büyük Britanya da harbe girdi.
Reklam
1.000 öğeden 951 ile 960 arasındakiler gösteriliyor.