1981 kalkışmasından sonra, Sırbistan'da Sırp milliyetçiliğinin ananevi Kosova temaları hızla revaç buldu. Sırp ve Karadağlıların Kosova'dan göçe zorlanarak "Kosova'nın Arnavutlaş- tırıldığı" tehlikesine değiniliyordu. Gerçekten 1981'deki kalkışmadan bu yana 40 bin Sırp ve Karadağlı Kosova'dan göçmüştü. Böylece, Kosova'da 1960'larda % 30'lara yaklaşan Sırp varlığı, fiilen % 10'un altına düşmüş durumdaydı. Arnavutlar, evlerini, arazilerini çok cazip fiyatlar teklif ederek veya baskı ile satın alıp, Sırpları azınlık oldukları yerleşimlerden "sürü- yorlardı". Gündelik hayatta Sırpça konuşmak, taciz nedeni ola- biliyordu. Aslına bakılırsa, 1945'ten beri Sırplar da Arnavutlar da birbirlerini Kosova'dan "sürmeye" çalışmak için her fırsatı kullanmışlardı. Arnavutlara dönük Rankoviç terörünün hedeflerinden birisi buydu; Rankoviç devrildikten sonra Arnavutlar yılların öcünü almak için yöredeki Sırplara büyük baskı uygu- lamışlardı.
Bu noktada, Kosova'nın Sırp milliyetçiliği açısından anlamına değinmek gerek. Ortaçağın kısa ömürlü Sırp Imparatorluğu'nun coğrafi merkezi Kosova'ydı. Bu İmparatorluğun yıkıllışının da, 1389'daki meydan savaşında Osmanlı Imparatorluğu'na yenilmesiyle Kosova'da gerçekleşmiş oluşu; 19. yüzyılda oluşan Sırp milliyetçiliğinin Kosova'ya nostaljik ve mistik
anlamlar yüklemesini getirmiştir. Kosova "Eski Sırbistan" olarak anılır; Çetnik hareketi Kosova'yı “tūm Sırpların kutsal yurdu olarak tanımlar. Sırp köylülüğünü Balkan savaşlarında seferber eden milli ülkü, güneye, Selanik'e kadar genişlemekti; gu-neydeki ilk hedef de Kosova'ydı. 1389'dan sonra Kosova'da zamanla Arnavut nüfusun çoğunluk hale gelmesi, Sırp milliyetçiliği ve milli ülküsü açısından buranın taşıdığı mistik, revan- şist (intikamcı) anlam; "yurtlarının işgal altında olduğu" duygusu ile ve bu işgali Osmanlı emrinde gerçekleştirdiği düşünülen Müslüman Arnavutlara karşı şoven, giderek ırkçı tepkilerin doğması ile pekişmiştir. (Oysa Arnavutlar, 1389 meydan sava şında Osmanlı ordusuna karşı Sırpların safında çarpışmışlardı.)
Leter û Meter, Heyder û Cefer, Emer, Mistefa û Qelenderê bira,
Qedê Salê, ewladê Hemê û Zemê, şehidê li ber Van çadira
Ya ku hatîye serê min bila neyê serê gurê çîyan û kevna.
Wez iiim... Wez im, wez iiim...
Xeca xêrnedî wez iiim...
..Enceşe de bu işte Berâ'dan geri kalmamak için, o da şiirler okumaya başlamış, tabi develer coşunca ,üstlerindeki hanımlar biraz korkmuştu. O anda Efendimiz (sas) Enceşe'yi uyarma adınada: "Ey Enceşe! Yavaş ol, billurları/ kristalleri kıracaksın" demişti... Sözün inceliği muhakkak anlaşılmıştır. Efendimiz'in (sas) dünyasında kadının yerini anlamak için sadece bu söz bile yetmez mi? Ona göre kadın kristal gibi güzel; ama yine kristal gibi hassas bir emanettir.
Gözümdən qan axır yaşın yerinə,
"Nə yaxşı" olaydı "kaş" ın yerinə.
Bağrıma basdığım daşın yerinə
Kaş qoya bilərdim azacıq nifrət.
Mənə yoxluğuna dözməyi öyrət.
Öyrət ki, azacıq canım da qalsın,
Ruhum da getməsin, canımda qalsın.
Bütün etdiklərin yadımda qalsın,
Üz-üzə gələrik, bəlkə də, qismət.
Mənə yoxluğuna dözməyi öyrət.
Vecinə deyilmi olanlar yəni?
Bu hala salarmı sevən sevəni?
Həsrətlə baş-başa buraxdın məni.
Dözülməz ağrıdır çəkdiyim həsrət.
Mənə yoxluğuna dözməyi öyrət.
Sənin də sevməyin bura qədərmiş,
Bütün yaşananlar heçmiş, hədərmiş.
Sənin məhəbbətin gəldi-gedərmiş,
Getdin əllərinə düşəndə fürsət,
Mənə yoxluğuna dözməyi öyrət.
— Eskiden sen de benim gibi meteliksizin biriydin, dedim, kaybedecek neyin vardı?
Çok ısrar etti. Kalktım gittim. Büyük bir handa beş altı odalı yazıhane tutmuş.
Kapısının üzerinde «Alın teri -ithalât, ihracat, komisyon işleri» yazılı. Beni çok iyi karşıladı. Arabasına bindik, öğle yemeğini yedik. Başka bir ticarethanesi daha varmış. Onun da adı
Ağrı ayaklanmalarında en büyük desteğin İran'dan geldiği ortadaydı. Çünkü İran'ın yönetimini elinde bulunduran Şah Rıza Pehlevi kendisinden önce İran yönetimini elinde bulunduran Türk Kaçar hanedanına son vermiş ve İran yönetimini böylelikle ele geçirmişti. Bu durum İran'daki Türk unsurları doğal olarak harekete geçirmişti. Şah, hem Türkiye'nin bu mesele ile ilgilenmesini hem de buradaki Türklerin Türkiye ile irtibata geçmesini engellemek amacıyla kendi içindeki Kürt silahını hem Türkiye'ye hem de kendi dahilindeki Türklere karşı kullanmayı uygun görmüştü. Ayaklanmanın planlayıcıları ve destekçilerinin bir diğeri ise hiç kuşkusuz Ermeniler idi. Ermenilerin asıl amacı Büyük Ermenistan'ı kurmaktı. Bu amaçla Türkiye topraklarına göz diken Ermeniler, bölücü Kürtlerle iş birliği yapmayı tercih etmişlerdi. Çünkü o tarihlerde de Ermenilerin kendi başlarına Türkiye topraklarında ayaklanma çıkartacak bir nüfusları yoktu. Aynı zamanda bu ayaklanmada ne kadar Kürt yok olursa kendileri için o kadar faydalıydı. Çünkü ileride kurulacak Büyük Ermenistan topraklarındaki Kürt nüfusu azalmış olacaktı.
The very thought that this extra-ordinary beauty is to be lost to the world," I continued still watching her enthusiastically, "is horrible—all this glorious facial express-ion, this mysterious eye with its green fires, this demonic hair, this magnificence of body. The idea fills me with a horror of death, of annihilation.
——
"Ramana hindabûn û têkçûna vê bedewîya bêhempa li rûyê Dinyê bixwe tiştek sawdar e" min domand. Vê rûyê şahane, van çavên efsûnî yên ji agirên kesk, vê porê gunehdar, vê bedena qeşeng. Vê fikrê min bi tirsa mirinê şaşwaz dihêle, bêhna min diçikîne...
"Apê Murtaza, söyledigin o günler çok eskilerde kaldi.
Yemen'in, Sarıkamiş’ın ve Çanakkale' nin bin beteri bu topraklarda oluyor iste.
Dersim boydan boya bombalanmis, insanlar topluca kursunlanmis!
Simdi hangi dagin, vadinin çukurundaki toprağı avucuna koyup koklasan kan kokacak. Kazmay nereye vurursan vur, insan kemikleri karsina çıkacak. Dediklerine göre Dersim topraklarinda insan bırakmamışlar. Geriye ser sefil ve de üryan olanlar kalmis. İnsanlarla beraber evler yakılıp yıkılmış , bir kisim insan sürgüne gönderilmiş Göreceksin, kalanlar bir dagin gediginde canhıraş bir şekilde kurtla kuşla mücadele ederek ayakta kalmaya çalışacak. Bedeninde singü ve kurşun yarasi taşımayan kalmamış. Yasanan terteleden şimdi yer gök yasa bürünecek, gadra ugrayan insanlar, bir dilim ekmeğe muhtaç olacak bira.
İnsanlar, aç kurt sürüsü gibi birbirini
yiyecek hale gelecek!" dedi.
Bu nurani dünya, pirani dünya,
Əzəldən meyvəli bir bağa bənzər.
Bəşərin qocaman sərt ağacında
Hər insan bir gülə, yarpağa bənzər.
Yarpaqlar, budaqlar ayrı olsa da,
Bu dünya bağının bəhəri birdir.
"Bira icat edilmedi, keşfedildi. Mutlu bir coğrafç tesadüften ötürü Bereketli Hilal olarak bilinen ve bugünkü Mısır' dan Ak deniz kıyısı boyunca Türkiye'nin güneydoğusuna ve oradan da İran ile Irak arasındaki sınır boyunca uzanan bölgede son buzul çağından sonra, MÖ 10.000 civarında yabani tahıl toplama işi yaygınlaşınca, birannomkeşfedilmesi de kaçınılmazdı."
Sənin bəhrən yeyən kimdir?
Kiminkisən? Yeyən kimdir?
Sənə doğru deyən kimdir?
“Yalan dünya, yalan dünya!”
Səni fərzanələr atdı,
Qapıb divanələr tutdu,
Kimi aldı, kimi satdı,