Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
“Dünyanın şu durumunda ‘sanat’ akıl almaz bir lükstür!” derdi, ihtiyar Yahudi, “Söyler misin, ne işe yarar sanat? Hangi görevi üstlenir? Sorumluluğu nedir? Hiç. Oysa, bir görevi olmalı, bir misyon yüklenmeli. Değilse, sanat lükstür. (...) Başlarını sokacak dam bulamayanlara, yoksullara, ne yararı var benim sanatımın? Hayır, genç dostum. En mükemmel sanat eseri, bir kadının tek bir gözyaşına değmez. Sanatçı da pekâlâ herkes gibi gidip toprak kazabilir, duvar örebilir. Sanat insanlara üstünlük taslamak demek değildir. Sanat, ibadet gibi, dua gibi, doğruya biat etmek olmalıdır. Ama günümüz sanatı insanoğlunun masumiyetini sömürür. Günümüz sanatçıları istismarcıdırlar, spekülasyon yaparlar. Kitle üretimi başladığında, üreticiler robotlaşır. Bu otomobil üretiminde de böyledir, resim üretiminde de. Ressamlar, müzisyenler, hatta romancılar, kendi kavramlarını üretmek yerine, üretilen kavramları illüstratörleri olur, başkalarının ürettikleri kavramları resimlerler. Topluma yararı olmayacaksa, sanat olmasın daha iyi. Topluma yararı olmayacaksa, hiçbir şey yapmamak daha iyi. Şimdi... Benimle bulgur çorbası içermişin, canım?”
Alfa YayınlarıKitabı okudu
Niçin yazıyoruz? Nedir ereği kalemi elimize alışımızın? Yazar önce bunları düşünerek masaya oturan kişidir. Ağacın çiçek açmadı gibidir yazının yazılması…
Reklam
Niçin yazıyoruz? Nedir ereği kalemi elimize alışımızın? Yazar, önce bunları düşünerek masaya oturan kişidir. Ağacın çiçek açması gibidir yazının yazılması. Kadın doğum yapar sancının sonu muştudur, yazarın da cümleleri öyle. Yazar ondan dönemez artık bağlanmıştır.
Evet, önce îmân, ibâdet, ahlâk... Önce Allah'ı ve Resûlullah'ı tanımak ve itaat etmek... Önce ihlâs, ilim ve ahlâki faziletler edinmek.... Önce yüksek İslâm karakterine sahib olmak... Önce şükrü, sabrı, tevekkülü, takvayı, verâyı [nefisle olan] büyük cihâdı öğrenmek... Önce nefs-i emmåre esaretinden kurtulmak... Önce gıybeti, riyâyı, hasedi, nifakı, gafleti, dini dünyaya âlet etmeyi terk etmek... Önce namâzı dosdoğru kılmak... Önce ezân okunur okunmaz câmileri hıncahınç dolduracak cemâat şuuruna erişmek... Önce birlik, itâat, biât nedir bilmek ve tatbik etmek...
Kocasını aldatan kadını kim taşlamıştır? Manastırlarından çıkıp gelen erdemli münzeviler mi, yoksa sadece gözü kör yasanın koruması altında zulmü kendine zevk edinenlere biat eden insanlar mı? Yasa nedir? Yasanın cennetin en üst katından güneş gibi parlayarak geldiğini kim görmüş?
Sayfa 38
Kara kirliydi. Toprak, o insanın yaratıldığı heyula mı nedir, insana kendinden vermek istememişti. Şimdi anlıyordum kaygısını. İnsan ;topraktan, saf, temiz olanından yaratılmıştı ama nefsi onun bedenini balçık haline getirmişti. Çamurlaşmıştı.. Balçık, bataklık.. İnsanı içine çeken o timsahların yurdu olmuştu toprak. İnsan, Ebu Turab olacağına, şeytanın çocukları olmaya başlamıştı şu yeryüzünde.
Sayfa 160 - Turkuvaz KitapKitabı okudu
Reklam
Gelir balın, geliirr :))
*** Gavs-ı Kasrevî diye bilinen mürşidim Seyyid Abdulhakim el-Bilvanisî (k.s.)Hazretleri'nin, Abdulcelil adında bir müridi vardı. Tövbe etmeden önce,eşkiyanın reisiymiş; daha sonra kunduracılığı meslek edinmişti. O, şöyle anlatmıştı: - Siirt'in Kozluk ilçesinde "Seyda" adıyla tanınan bir hocamız vardı. Bizim yörede büyük
Adem ile Lilith
Derler ki Adem ile Lilith'in hikayesindeki elmayla Adem ile Havva hikayesindeki elma bir değildir. Biri eşitliği, eş oluşu, insanca istemleri ve de arzuları temsil ederken; diğeri biat etmeyi ve de bilgiye ulaşmayı temsil etmiştir. Her ikisinde de cennetten kovulmaya sebep, bir elma ve bir kadın olmuştur anlatılan mitolojiler ve de dini rivayetlerde. Oysa kadınlar da farklıdır, elmalar da... Aynı cezaya vurulmalarının adaletsizliğini yok etmek adına dünyada farklı zuhur etmişlerdir. Lilith' in elması taşa kesmiş. Gösterişli bir taş elma… Laneti donukluğu olmuş. Mucizesi ise ona söylenenleri, ses dalgalarıyla titreşimler halinde yayması ve dokunan elin sıcaklığınca, karşısındakine ısı vermesiymiş. Havva'nın elması ise çürümüş, içi geçmiş bir elma. Bunun da laneti rüzgarın esişiyle dalından düşüp yok olarak toprağa karışmasıymış. Tılsımı ise çürürken toprağı beslemesi, ona su ve gübre olması, kendi ışığını söndürürken, karşısındakini verimli kılmasındaymış. Kahramanımız ve senarist aynıyken masalın sonunu belirleyen nedir sizce? Kadınlar mı, elma mı yoksa esas oğlan mı..? İşte düşünülmesi gereken de bu belki. Bunu çözdüğümüz an hayata farklı bakıyoruz-lar da, siz Mars'tan ben Jüpiterden-lerimiz de, alakalarımızdaki bencilliklerimizde, haklılıklarımızda yarattığımız aciz sevgilerimizde çözüme kavuşur bakarsınız belli mi olur..?
Sayfa 23 - PlatanusKitabı okudu
Teslim olmak
Beşinci aydan sonra yalnızca "bilmem" zikrine devam ettim. Tapduk Sultan'ım bana biat vermiş. "Biz ümmîyiz ve senin aklında sorular var. Soruyla dervişlik olmaz; teslimiyet gerektir; bu yüzden hiç nesnen kalmayana dek sorulardan kurtul; zahirini terk eyle, dimağını arıt. Bundan böyle 'Bilmem!..' çek ve 'Bilmem!' lafzı senin virdin olsun. Ta o güne kadar ki sana 'Adın nedir?' diye sorulsa 'Bilmem!" diyesin," buyurmuştu. İlk başta bilmezlenmek veya bilmemek bana çok zor geldi. Binlerce, milyonlarca sorularım sanki kasten bir bir zihnime akın ettiler. Allah, kâinat, insan, varlık, yokluk, hayat, ölüm... En ziyade de kendi kendime "Acep şu benim canım azad ola mı ya Rab?" diye sordum, "Yoksa yedi tamuda yana kala mı ya Rab" diye devam ettim. Bütün bunlar hakikatte ne için di? Bir gün kabre vardıkta, hani Münker Nekir geldikte ve bize sual kıldıkta dilim döne mi idi? Tapduk Sultan'im benden teslimiyet bekliyordu. Teslim olmak elbette kolay bir karar değildi. Teslimiyet, bela yağmurları tufan olup değirmenin yolunu tutunca değirmenin alt taşı kadar sükün içinde olabilmek, o derece vakar göstermek ve tahammül etmekti.
Sayfa 140Kitabı okudu
LXXXVI
Evet, önce imân, ibâdet, ahlâk... Önce Allah'ı ve Resûlullah'ı tanımak ve itâat etmek... Önce İhlâs, ilim ve ahlâkî faziletler edinmek... Önce yüksek İslâm karakterine sahip olmak... Önce şükrü, sabrı, tevekkülü, takvâyı, verâyı (nefisle olan) büyük cihâdı öğrenmek... Önce nefs-i emmâre esaretinden kurtulmak... Önce gıybeti, riyâyı, hasedi, nifakı, gafleti, dini dünyaya âlet etmeyi terk etmek... Önce namazı dosdoğru kılmak... Önce ezân okunur okunmaz câmileri hıncahınç dolduracak cemâat şuuruna erişmek... Önce birlik, itâat, biât nedir bilmek ve tatbik etmek...
Bedir Yayınevi 1975 4. Baskı Hüccetül İslam Zeynüd Din İmam Gazali Cilt 1 Rubul İbadat Tercüme Eden Ahmed Serdaroğlu Eserin Takdimi Ahmed Davudoğlu Önsöz Ubeydullah KüçükKitabı okuyacak
87 öğeden 16 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.