Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Lady Godot

Bu çağda gerçek doğallık, yapay olduğu için aşağılanan insanî davranışların tümüdür. Nefret etmesine rağmen patronunun yüzüne gülen insan doğaldır. Lokantada yan masadaki kadının çantasının markasından yola çıkarak onu yargılayan kadın doğaldır. Moda olduğu için zevk almadıkları müzikleri dinleyen çocuklar doğaldır.
Sayfa 154Kitabı okudu
Reklam
(...) "İnsan önce para harcamayı öğrendi." "Sonra harcayacağı bir şey kalmadı ve diğer insanlara baktı." "Diğerleri ne yapıyorsa o da aynısını yapmaya başladı." "Yani kendini harcadı." "Ve insanın başına kendisinin getirdiği en büyük felaket olan..." "Heba..." "Dönemi başladı."
Bence romanların iyi olup olmadığını anlamak için ikinci kez okumaya çalışmak lazım. Eğer okunabiliyorsa iyi roman testini geçmiş demektir. Okunmuyorsa en yakındaki ilkokulun kütüphanesine bağışlanmalıdır.

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Bazen dünyanın bir kasa olduğunu düşünüyorum. Tanrı'nın parasını sakladığı bir kasa. Para biriminin insan olduğu bir evrendeki küçük bir kasa. Tanrı'nın paraya ihtiyacı olduğu zaman büyük savaşlar, felaketler, ölümler oluyor. Ölenler harcanıyor. Kalanlarsa faiz yaratmak için ürüyor.
"Yalnızlık bağımsızlıktır, yalnızlığı arzulamış, uzun yıllar içinde onu ele geçirmiştim. Soğuktu bu yalnızlık, orası öyle, ama sessizdi, yıldızların içinde dolanıp durduğu uzay gibi harikulade sessiz ve büyük."
Reklam
"Ortaçağ'da yaşayacak antik dünyanın insanı havasızlıktan içler acısı bir şekilde boğulup giderdi, bizim uygarlık ortamında bir ilkelin havasızlıktan boğulup gideceği gibi tıpkı."
Nokta atışı
"Bütün yaşamı, insanın kendini sevmeden hemcinsini sevemeyeceğini, kendinden nefretin en katıksız bencillikle aynı şey olduğunu, sonunda onun gibi aynı korkunç soyutlanmışlık ve umarsızlığa yol açacağını gösteren güzel bir örnekti."
"Bozkırkurdu'nun bakışı çağımızın, çağımızdaki bütün o yapmacık işgüzarlıkların, bencil, açgözlü çabaların, kendini beğenmiş, sığ entelektüelliğin yüzeysel oyununun içine sızıyordu."
"...Sanki zihnini gerçekte bambaşka şeyler kurcalarken bir oda kiralamasını ve karşısındakilerle Almanca konuşmasını tuhaf ve alışılmadık bir şey sayıyordu."
Marş
Sürer eker biçeriz güvenip ötesine Milletin her kazancı milletin kesesine Toplandık baş çiftçinin Atatürk’ün sesine Toprakla savaş için ziraat cephesine Biz ulusal varlığın temeliyiz, köküyüz Biz yurdun öz sahibi, efendisi, köylüyüz.
Reklam
Kahrın Ağır İşçileri
Ne sıkıntılı yıllardı o yıllar... Doğru dürüst karnımız doymaz bir yandan, üstümüzde başımızda yok bir yandan, çalışmak bir yandan... Fakat şu yararımız olurdu, sıkıntı çekmeye alıştık biz. Piştik iyice. Sonradan çekeceklerimize daha o günlerden hazırlanmış olduk. Değilse, katlanmak zorunda kaldığımız haksızlıklara, çektiğimiz eziyetlere, gördüğümüz işkencelere tahammül edilemezdi. (...) Kahrın ağır işçileri deyin bize.
Ne öğreniyorsak köye çevrikti. Köyde nasıl çalışacağız, bu iş köyde nasıl uygulanır, köylünün yaşayışını değiştirmek için ne yapmak gerek? Okuduğumuz kitaplarda bunu arar, bunu düşünür, bunu söylerdik.
Canlı konuşacaksın arkadaş, canlı! Haklıysan hatta bağıracaksın. Boyun eğen insan, yalvaran, miskin insan bu çağın adamı değildir. Hakkını tırnaklarınla koparıp alacaksın. Kimseden korkmak, çekinmek yok. Biz yüzyıllardır kula kul olmuş milletiz. Bundan kurtulacağız, bu kabuğu kuracağız artık.
Tembelliğin yergisi, çalışkanlığın övgüsü yapılırdı. Kişiliğimiz bu anlayış içinde biçimleniyordu.
-Bu güç ifrit veya benzeri bir şey mi? -Tabiatüstü değil. Tabii ve tabiatüstü diye bir şey yok. İlmi ve ilimdışı var. -Peki nasıl açıklayacağız efendim? -Açıklamayacağız. Bir kahin yahut şarlatan olsaydı hemen açıklardı. Böylece belki bir din kurar ve kim bilir, o canavara tapınırdık. Bu yüzden sebepleri üzerinde düşünüp hurafe üretmeyeceğiz.
Sayfa 135Kitabı okudu
781 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.