"Biz mezarlık bekçileri geçmişten beri böğürtlen efsanesine inanırız. ...Onlar korumak için bir ruh seçerler, özel olanları."
"Böğürtlen yapraklarının adeta onu kucaklıyormuş gibi mezar taşına yaslandığını fark ettim."
Minik bir anekdot ile yorumuna başladığım bu kitabı anlatırken, sanırım en az bahsedeceğim husus kurgu, kahraman ve olaylar olacak. Çünkü her biri diğerine bağlı zincirinin neresinden bahsetsem yarım kalacak.
Bu sürprizi meraklısı olan okurlara bırakarak, ben asıl bu kitabın ruhundan bahsetmek istiyorum. Evet bu kitabın bir ruhu var ve bu okura, önce kalbinizin derinliklerinde dile getirilemeyen bir acı, ardından o acıyla işlenmiş bir umut yaşatıyor.
Beni ağlatan nadir kitaplardan biri olmakla birlikte, bir romanda bulabileceğiniz aşk, psikoloji, entrika, drama ve polisiye türlerinin her türlü estetiğine haiz bir eser olması inanılmaz keyifliydi.
Eserde yaşama sevincini kaybetmiş, gazete editörü bir kadının bıçak sırtında yürüyen evliliğinin ortasında, kendisine verilen bir araştırma görevi ile zaman yolculuğuna çıkması, geçmişin tozlu sayfalarına rastlaması, zihinlerdeki girilmemiş odalara girerek trajedi ve umut dolu sürprizlerle karşılaşması anlatılıyor.
Kitaptaki zaman ve mekan sürekli değişse de his ve duygunun her sayfada iliklere kadar işlenmiş olması yazar Sarahjio 'ya ayrı bir tebrik sebebi bence.