Burnundan soluyan Burcu o anda tek kelime etmeden polislere öfkeli bir yüz ifadeyle bakarken, ‘’Öyleyse artık gidebilir miyiz?’’ diye sordu. Berkant.
‘’Henüz değil.’’ dedi. Tüm ciddiyetiyle! Polis memuru Yavuz!
‘’Öncelikle polis arkadaşlarımızın kontrolünde hastaneye gideceksiniz ve bazı sağlık kontrollerinden geçirileceksiniz. Yarın öğleden sonra açıklanacak test sonuçlarına göre durumunuzu değerlendireceğiz.’’ diye devam etti.
‘‘Benim aklım başımda ve ben gayet sağlıklıyım. Dilediğiniz testi yaptırın umurumda değil.’’ dedi. Öfkeli sessiyle! Burcu.
‘’Burcu hanım, ben de öyle umuyorum. Bu arada test sonuçları açıklana kadar şehirden ayrılmak yok. Bu bir rica de-ğil, bilmem anlatabildim mi?’’ diye yanıtladı. Polis memuru.
‘’Evet memur bey, bu gayet açıklayıcı oldu.’’ dedi. Öfkeli tavrıyla! Berkant.
Parıltılı, yaldızlı resmi üniformaları içindeki iki polis memuruyla birlikte hastanenin yolunu tuttular. Tam hastanenin kapısının içeresinden gireceklerdi ki o sırada Burcu, sağ tarafındaki polis memuruna dönerek şöyle dedi:
‘’Memur bey! Keşke yaldızlı resmi kıyafetlerle gelmeseydiniz. Bakın insanlar nasıl da bize bakıyor. Sanki suçluymuş gibi! Bütün gözler bizim üzerimizde!’’
Benim tanımadığım dostlarım, kız kardeşlerim...
Biz sık buluşamazdık. Özlerdik çok birbirimizi. Sonra bir anda beklenmedik bir yerde kavuşuverirdik. Ben ilk "Yalansız kul mu var? Girdiğin yol mu dar? İçin neden üşür, çıktığın dağ mı kar?" diye soruyla başlardım lafa. Sen de "Buranın adı İstanbul." diye cevap verirdin.
Gözümde
“Bilemeyeceğim ki,” diye Joe karşılık verdi. “Odun kafalının biriyim ben!
Yalnızca kendi mesleğimde ustayım. Odun kafalı olduğuma eskiden beri
yanmışımdır. Ama şimdi, diyelim bir yıl öncesinden daha çok ah vah etmem için
bir gerekçe yok ki. Bilmem anlatabildim mi?”
“Bilemeyeceğim ki,” diye Joe karşılık verdi. “Odun kafalının biriyim ben!
Yalnızca kendi mesleğimde ustayım. Odun kafalı olduğuma eskiden beri
yanmışımdır. Ama şimdi, diyelim bir yıl öncesinden daha çok ah vah etmem için
bir gerekçe yok ki. Bilmem anlatabildim mi?”
"E, birbirlerinden hoşlanıyorlarsa neden olmasın? Bütün mesele, kadının bu işi severek, isteyerek, sevdiği, istediği için yapmasında. Sevmeden, istemeden, erkeğin vereceği paranın hatırı için yapmak zorunda kalmamasında. Bilmem anlatabildim mi?"