HİKMET: Sonunda kurtulacağımı bilseydim, ben de Dumrul gibi keserdim bileklerimi. BİLGE: Kötüsün Hikmet. HİKMET: Evet kötüyüm.
Gerçekten kötüyüm albayım. Üstelik kötü oyunlar yazıyorum. ALBAY (Başını önüne eğer): Facia! (Daha iyisi olabilirdi albayım) BİLGE: Seni anlıyorum Hikmet, diyebilirdi. HİKMET: Seni seviyorum Bilge, diyebilseydi.
Bir işe ne zaman başlanacağını, kimlerle çalışıp kimlerle çalışmamak gerektiğini, hangi işin daha önemli olduğunu bir bilseydim, hiç başarısızlığa uğramazdım.
Ben bütün oyunların, çocuklukla birlikte sona ereceğini bilseydim, muhakkak oynardım işte: Haini oynardım, korkağı oynardım, fakat oynardım; kimse beni sahneden çıkaramazdı. 
“Annesi arada bir “Hayatla romanları ayırt edemeyeceğini bilseydim, zamanında oku kızım oku kızım diye başının etini yemezdim” diye uyarırdı. Ama hayatla karıştırılmayacaksa romanlar niye okunsundu ki?”
Ben bütün oyunların, çocuklukla birlikte sona ereceğini bilseydim, muhakkak oynardım işte: Haini oynardım, korkağı oynardım, fakat oynardım; kimse beni sahneden çıkaramazdı. Büyüyünce bu rolleri oynamak pek hoş olmuyordu. Neyse bu mesele de ayrıydı.
Belki de bir çok şeyi yaşarken hic farketmedik öylece geldi geçti üstümüzden şimdi düzeltmeye çalıştığımız yasanmışlıklarımızın sadece küçük kırıntıları
Oysa ne çok isterdim çocukça ve masum kalmayı hakkın adaletli terazisinde
Hepimizin pişmanlıkları var elbet okuduğum kitap 5 pişmanlık dese de aslında 5 ten cok fazlaca
* keşke bütün niyetleri
“Zalimlerin zulümlerini görmemek için Allah gözlerimi aldı. Keşke gözümün gittiği gibi kulaklarım da gitseydi de onlara dair haberleri de ne işitseydim, ne de bilseydim!”
Cabir b. Abdullah (ra)