Üzerime yığılan demir kapıların altında zayıftım. Aşktan tüle bulaşan bir saatin, kırık kalıntısıdır bu... Yalandan doğurdu annem beni. Ben de çocuğumu bir yalandan sıyırıp aldım. Çikolata kağıtlarına karalanıyorum; yüzünün dağılan kısmına karalanıyorum. Bir sokak piçi, temiz mi silinmiş mi belli olmayan kağıda, yazılamayan şiirin gölgesini düşürüyor. O çocuğu gördüm; çöplüğün yanında martılarla birlikte bağırıyordu.
Sayfa 83 - Altı Kırk Beş YayınlarıKitabı okudu
Uzun bir dize dayardi hayat her sabah karnima Şiir için düelloya gelmiş bir sevgili gibi, Sorardı : Daha yazacak mısın? Hayır derdim, Artık yazmayacağım. Ama şöyle denir : Kılıç çeken kılıçla ölür. Ama şöyle denir : Kaderden kaçınılmaz Ama yazgısını yaldızlı cokomel kağıtları gibi Tirnaklarıyla düzeltemiyor insan. Yıllarca biriktirdim Rengarenk cokomel kâğıtlarını kitap aralarında. Aşık olduğunda, Çikolata kokardi kırmızı yazgim. Hayatıma hayat diyemem artık. Sarı yazgim her sonbahar onu Biraz daha fazla, ömür yaptı. Maviye de, yeşile de dili dönmez ömrümüm artık. Kara yazgımı şimdi kim bilir Hangi kitabın arasında sakliyorsun Tanrım? Ah... dedim sonra Ah!
Reklam
size yaklaşmak o kadar zor ki, size bunu bu akşam söylemeye karar verdim. Aşkıma karşılık beklemeyi umut edebilir miyim? Bana bunu söyleyin sadece.” “Ne diyeceğimi bilmiyorum. Düşünmem için biraz zaman verin.” “Hayır, veremem. Şu anda bir cevap istiyorum. Aşk düşünülmez. Hissedilir ya da edilmez, o kadar. Ben pek fazla konuşmam, ama sözüme sadık bir adamım. Yemin ederim, sizi sonsuza kadar seveceğim. Peki ya siz? Siz de benim için aynı şeyleri hissediyor musunuz?” “Evet!” Evet, evet, binlerce kez evet!
Bir erkeğin, onun gibi bir erkeğin de aynı şekilde bu kadının aşkına ihtiyacı vardı.
Ne yangın ne de aradan geçen uzun yıllar toprağa sinmiş gül kokusunu yok edebildi. Sonradan üstüne çok daireli bir binanın otoparkı inşa edilen bu yer hep gül kokardı.
O büyük yıldızlar dünyadaki bütün âşıkların yakıcı bakışlarının hepsini depo etmedikleri için milyonlarca yıldan beri yerlerinde duruyorlardı. Öyle olmasa içlerinde biriken sıcaklık onları patlatarak binlerce parçaya bölerdi. Kendilerine yönelmiş bakışları ânında yeryüzüne geri yansıtırlardı. Tıpkı bir aynanın ışığı yansıtması gibi. Bunun için de geceleri bu kadar parlak görünürlerdi.
Reklam
1.000 öğeden 21 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.