"Hava iyi olunca, Küllük denilen Eminefendi kahvesi toplantı yerimizdi. Şimdi Beyazıt meydanında oturulup bir çay içilebilecek tek yer olan caminin arkasındaki çınarlı kahveye kimseler rağbet etmezdi eskiden. Eminefendi kahvesine yalnız öğrenciler değil; ressamlar, yazarlar, şairler de gelirdi. Ankara'da olmadıkları zaman Orhan Veli, M. Cevdet ve Oktay Rifat ile orada buluşurduk. Orhan Veli'nin bacakları öyle ince ve öyle uzundu ki, alçak tahta iskemlesinin üstünde otururken, herkes gibi bacak bacak üstüne atmaz, bacaklarını birbirine dolardı. Abidin Dino'nunki kadar biçimli olan elini, delik deşik izlenimini veren yanağına koyar, bir türkü söylerdi ara sıra:
Cihan da bilir benim sana yandığım,
yandığım aman
Ellerim koynumda garip kaldığım,
kaldığım aman.
Böylesi çatlak bir sesle bu kadar güzel türkü söyleyeni ömrümde duymadım."
Ahmed Arif Diyarbakırlı. İlk şiirleri 1948-1951yıllarıarasnı da bir iki dergide göründü. O günlerde kendisi Ankara Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesinde, felsefe bölümünde öğrenciydi. Sonra tutuklandı.
İlk şiirlerini ortaya çıkardığı sıralarda Orhan Veli ve arkadaşları şiire iyice hâkim görünüyorlardı. Garip dönemi bitmiş, Sabahattin Eyuboğlu'nun deyimiyle 'halk olarak sanatın' dolaylarında dolaşılmaya başlamıştı. Bütün gençler, bütün yeni yetmeler Orhan Veli'ye, Oktay Rıfat'a, Melih Cevdet Anday'a öykünüyordu. Sanki şiir yalnız onların yazdığıydı; onların yazdığından başka şiir olamazdı sanki. Gençlerin bu bilinçsiz tutumu şiirimize zararlı olmuştur ama genç sanatçıların çoğu böyle olmakla birlikle, aralarında kendi çıkış noktalarını geliştirmeye çalışan, Orhan Veli ve arkadaşlarına pek kulak asmayan kimseler de yok değildi.
Ahmed Arif i de bunlardan biri olarak görüyoruz. İlk şiirinde bile. Gariple gelen şiirin içeriğine aldırmamıştır. Önerilmekte olan ve bir çeşit şiirsiz şiir diyebileceğimiz hareketi umursamadan kendi doğrultusunda çalışan birkaç şairden biri de odur.
Ben Orhan Veli
1914'te doğdum
1 yaşında kurbağadan korktum
2 yaşında gurbete çıktım
7'sinde mektebe başladım
9 yaşında okumaya
10 yaşında yazmaya merak saldım
13'te Oktay Rıfat'ı
16'da Melih Cevdet'i tanıdım
17 yaşında bara gittim
18'de rakıya başladım ve şarkı söylemesini çok sevdim
19'dan sonra avarelik
‘‘Ölünce biz de iyi adam oluruz;
Şöhretmiş, kadınmış, para hırsıymış,
Hepsini unuturuz.’’
Kitapta bende iz bırakan Orhan Veli dizeleri bunlar oldu. O yüzden yazmaya da ‘‘Ölüme Yakın’’ şiirinden bir alıntıyla başlamak istedim. Orhan Veli belki yaşarken de iyi insandı, çok seviliyordu ama o garipliği, anama duyurmayın dediği mahzunluğu; tarifsiz
Orhan Veli'nin, Oktay Rıfat Horozcu ve Melih Cevdet Anday ile beraber çıkarttıkları Varlık Dergisi'nde de bolca örneklerini paylaştıkları kafiyesiz, ölçüsüz, şairenelikten uzak yeni bir şiir akımı başlatırlar. Bu başlattıkları akımın adı da Garip Akımı'dır ve bu 3 kişi de artık Garipçiler olarak anılmaktadır.Kısa ama Orhan Veli ile dolu dolu olan bir kitap "Hoşgör Köftecisi". Kitabın başında yazdığı gibi, keşke daha çok yaşasaydı da bizi o güzel mısra ve satırlara doyursaydı...36 yaşında hayata veda eden bir Orhan Veli. Yaşasaydı kim bilir daha neler yazardı. Birbirinden güzel öykülerinin bulunduğu kitabı bir nefeste okudum. Sait Faik Gibi daha çok öykü yazabilseydi keşke.Orhan Veli elbette öncelikle şair kimliğiyle bilinir ve öne çıkar. Fakat bu kısa öykülerden oluşan kitabı okunmaya değer.
Hoşgör KöftecisiOrhan Veli Kanık · Yapı Kredi Yayınları · 20133,032 okunma
Varlık'ta yayımlanan ilk şiirlerinde Mehmet Ali Sel, bazı çevirilerinde Adil Hanlı imzasını kullandı. Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası şeflerinden Bando Heyeti Başkanı Mehmet Veli Kanık'ın oğlu. Yazar Adnan Veli Kanık kardeşidir. Çocukluğu Beykoz, Beşiktaş ve Cihangir semtlerinde geçti. Galatasaray Lisesi'nde yatılı olarak
Gidip gelen, koşan sonrasız bir aynada.
Bir bahçede düşünen ağacın altında,
Gecikmiş bir gemiyi bekleyen rıhtımda,
O kendi kendinin içinde garip konuk.