"Bir gün ölüm adamın karşısına çıktı ve dedi:
Bugün, senin son günün.
Adam dedi:
Ama ben hazır değilim.
Ölüm dedi:
Bugünkü listemde, senin ismin ilk sıradadır.
Adam dedi:
Peki o zaman. gitmeden önce,gel oturalım beraber bir kahve içelim.
Ölüm dedi:
- Tabi ki. Adam, ölüme kahve ikram etti. Ve onun kahvesine bir kaç uyku hapı attı.. Ölüm kahveyi içti ve derin bir uykuya daldı.
Adam, ölümün listesini aldı ve ismini ilk sıradan silip listenin sonuna koydu.
Ölüm uyandıktan sonra şöyle dedi:
Sen, bugün bana çok şefkatli davrandın.
Şefkatinin karşılığında işime listenin sonundan başlayacağım."
Bazen bazı şeyler kaderinde yazılıdır. Onları değiştirmek için ne kadar çabalarsan çabala, onlar hiç bir zaman değişmezler.
Karga ve papağanın her ikisi de çirkin yaratılmıştır. Papağan itiraz eder ve güzelleşir. Ama karga Yaradan'ın rızasından memnun kalır.Bugün papağan kafeste, karga ise özgür.
Her hadisenin arkasında öyle bir hikmet vardır ki belki sen hiç bir zaman anlayamazsın.
ESKİ TOPRAK
Altmışbeş yaşını geçmiş bir hanımefendi bankaya gitmiş.
Fişini almış, sırası gelmiş vezneye gitmiş.
“Hesabımdan 500 TL çekmek istiyorum.” demiş.
Veznedeki genç memur itiraz etmiş:
“Hanımefendi 3.000 TL’nin altında para çekecekseniz, ATM’den çekeceksiniz. Kuralımız böyle.”
Kadın bir düşünmüş:
“O zaman hesabımdaki tüm parayı
Yazık sana!
Sen mecnunsun.
Hoşnutsuzluk ve itiraz sana bir şey getiriyor mu?
Aksine yanındaki her şeyi gideriyor.
Gazabın sana gelecek bir şeyi çabuklaştırıyor mu?
Aksine geciktiriyor.
Belâ vermek de belâyı gidermek de Allah-ü Teâlâ’nın (CC) elindedir.
Derdi de devâyı da indiren O’dur (CC). Derdi de devâyı da yaratan O’dur (CC).
O (CC) ancak kendisini öğretmek için seni belâya mübtelâ kılıyor.
Hiç bulaşmak istemediği pek az kötü alışkanlıktan biri de, safderunluktur. Dolayısıyla, nükleer enerjiden feragat etmenin yaratacağı komplikasyonların farkındadır. Japonya, endüstriyel temposunu sürdürebilmek için petrol ve karbon tüketimini artırma yoluna gitmediği takdirde, seçkin ekonomilerin arasında kalmakta zorlanacaktır. Öte yandan, kirletici madde salınımını artırma yoluna giderse, uluslararası anlaşmaları daha fazla ihlal etmiş olacaktır. Bu durumda, geriye üç seçenek kalıyor, diye akıl yürütür Watanabe. Yavaşça azaltma yoluna gitmek, böylece adamn emperyalist hayallerinin gerçekten sona ermesini göze almak. Göçmen politikasında köklü bir değişikliğe gidip ülkeyi genç işçilere açmak, böylece kültürel devrime yol açmak. Ya da yenilenebilir enerjiye büyük yatırımlar yapmak, böylece üretim profilini dönüştürmek. Fukuşima'dan sonra, tıpkı Hiroşima ile Nagazaki'nin, felaketten sonra kendilerini yeniden inşa etmeleri gibi, yeşil bir kimlik inşa edebilecek yetenekleri var mıydı? Bütün bu hesaplar, demokrasi sorununu örtbas etmektedir. Dünyadaki hiçbir hükümet, enerji kaynakları ile ilgili kararları yurttaşlarının kendilerinin almasına izin vermiyor. Ve enerji kaynaklarını nasıl yönettiğine ilişkin gerçekleri onlardan gizliyor. Dördüncü kadehi bitirirken, ilham perisi yanı başındadır Watanabe'nin. Nükleer enerji, anakroniktir, diye düşünür. Büyük sırlar dönemine aittir. Ama hemen ardından kendi düşüncesine itiraz edecektir Watanabe. Bu sorun yurttaşları doğrudan ilgilendirmektedir. Gerçekten hazır mıyız acaba, daha az enerji tüketmeye?
Bir cinsiyetin emniyetine ve refahına karşı diğer cinsiyetin yoksulluğunu ve güvensizliğini; geleneklerin ve gelenek yokluğunun bir yazarın zihni üzerindeki etkisini inceleyen, Woolf'un üniversitelerde yaptığı konuşmaları metinleştirip deneme tarzında yazdığı, cinsiyetlerle ilgili stereotip yargıları yıkmak amacıyla ortaya koyduğu