Sevgili dostum...
Bugün yokluğunun yüzüncü günü. Geçen yüz gün boyunca seni aramadığım yer kalmadı. Sen kitapları çok severdin ve ben de bu yüzden ilk olarak seni kitaplarda aramaya başladım. Belki yemyeşil kırlardan koparılmış ve kitabın arasında kurutulmuş masum bir papatya gibi sen de bir kitabın sayfaları arasında kalmışsındır. Belki de çok
Yağmur yağınca gözlerinin bulutlardan süzüldüğünü hissediyor. Bir menekşe beliriyor ufkun en bulanık noktasında; bir gün beyaz ve masum, bir gün siyah ve mahzun, bir gün yeşil ve sarı ve mavi ve kırmızı.
Bir menekşe beliriyor ufkun en bulanık noktasında; bir gün beyaz ve masum, bir gün siyah ve mahzun, bir gün yeşil ve sarı ve mavi ve kırmızı. Bir menekşe sokuluyor içine, "Merhaba!" diyor boynu büküklüğüyle. Gözleri sızıyor yanaklarından.
Beyaz Gül: Tüm masum duygularımla seni seviyorum.
Kırmızı Gül: Aşkı seninle yaşıyorum, sana âşık oldum.
Pembe Gül: Gönlümü sana kaptırdım ve hep senin yanında olmak istiyorum.
Sarı Gül: Sevgimizin sıcaklığı içimi ısıtıyor.
Beyaz Karanfil-Beyaz Lale: En temiz ve saf duygularımla seni seviyorum.
Kırmızı Karanfil: Kalbim sana hissettiğim
Şehirdeki çiçekçi dükkanlarını dolduran rengarenk çiçekleri gördükçe içim burkulur. Hepsinde Yaratanın kudret damgasının güzelliğini görürüm. Görürüm amma, bir de çiçeklerde bir gariplik, bir yalnızlık sezerim. Ha gurbetteki çaresiz insan, ha kafesteki zavallı kuş, ha akvaryumdaki yavru balık, ha da hapishanedeki masum gelin. Ne fark var bunlar arasında? Hangisi ait olduğu yerde bulunuyor?
Hiç birisinde renk, şekil biçim çirkinliği yoktur. Bu güzel varlıkların çirkin yerlerde tutulması çirkindir.
Belki de bunlar "küçük meseleler" diyeceksiniz. Büyük meseleleriniz nerden başlar acaba?
İnsanı en büyük varlık yapan hususiyetler boyunun uzunluğu mu, bedeninin ağırlığı mı? İnsanolmak küçük mesele değildir.
Bizim dağlarda kaya menekşesi dediğimiz bir menekşe türü var. Susuz, topraksız sarp kayaların yarıklarında biter. İnsan boyunun ulaşamadığı yerlerde. Burçak burçak kokar. Güneş gören yerlerde açık mavi, güneş görmeyen yerlerde açık eflatun renginde. Tohumu toprağa dökülür bitmez. Engin kayalara dökülür bitmez. Kökünü saksıya alırsınız yetişmez. İnsanlara kafa tutan bu menekşeyi çokseverim. Ne var ki diğerleri onun gibi olamıyorlar.
Güzelliğine sahip olmamak ne acıdır.
.
▪︎Beyaz Gül: Tüm masum duygularımla seni seviyorum.
▪︎Pembe Gül: Gönlümü sana kaptırdım ve hep senin yanında olmak istiyorum.
▪︎Sarı Gül: Sevgimizin sıcaklığı içimi ısıtıyor.
▪︎Beyaz Karanfil-Beyaz Lale: En temiz ve saf duygularımla seni seviyorum.
▪︎Kırmızı Karanfil: Kalbim sana hissettiğim sevgiyle dolu.
▪︎Pembe Karanfil: Tüm
Bu şehir onunla güzel, bu şehir onsuz zindan! Ağaçlara bakıyor, o geliyor gözlerinin önüne; kuşlara bakıyor, o geliyor. Çiçeklere bakıyor, hele menekşeler! Kalbi burkuluyor en ince yerinden. Yağmur yağınca gözlerinin bulutlardan süzüldüğünü hissediyor. Bir menekşe beliriyor ufkun en bulanık noktasında; bir gün beyaz ve masum, bir gün siyah ve mahzun, bir gün yeşil ve sarı ve mavi ve kırmızı. Bir menekşe sokuluyor içine, "Merhaba" diyor boynu büküklüğüyle. Gözleri sızıyor yanaklarından.
Bu şehir onunla güzel, bu şehir onsuz zindan.
ve bu benim
yalnız bir kadın
soğuk bir mevsimin eşiğinde,
yeryüzünün kirlenmiş varlığını anlamanın
başlangıcında
ve gökyüzünün yalın ve hüzünlü umutsuzluğu
ve bu beton ellerin güçsüzlüğü