Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Hayat kimseye oynamadığı oyunları oynadı bana... Sil baştan yazılmış ve hiç oynanmamış bir rol verdi avuçlarıma... Hani sevdiğin kadar sevilirsin, ağladığın kadar gülersin masalları var ya!! O masallar hiç denk gelmedi bana. Bunun için bu kadar çabuk pes ettim ve her şeyden vazgeçtim.. Benimde suçum var tabii... Hayatı boş vermeyi ben hiç beceremedim......
Kaliforniya’da Long Beach şehrindeki Eyalet Üniversitesi’nde öğretim üyesi olarak ders verirken, aynı sömestrde benim iki dersimi alan bir kız öğrencim dikkatimi çekmeye başlamıştı. Bu genç bayanın şu özelliklerinin farkına varmıştım: Her şeyden önce çok güzel bir kızdı; gözüm gayri ihtiyari ona gidiyordu. İkinci olarak çok iyi bir öğrenciydi;
Reklam
Yazmak icin
Kitap yazmayı istiyorum henüz kelimelerle tam tamına yoğrulmadım belki ama istiyorum işte. Küçük bir çocuk bir oyuncak için nasıl tutturursa öyle işte. Henüz doğru bir şekilde ifade edemezken kendimi nasıl olacak bilmiyorum ama denemem lazım nerden bilebilirim ki hem çoğu şeyden vazgeçtim denemeden ama yazmayı okumak kadar seviyorum. Bir de birilerinin senin yazılarını okudukça begenmeleri yorumlari o kadar mutlu ediyor ki beni sırf iki saniyelik tebessüm için de yazmalıyım ihtiyaç var buna en azından benim ihtiyacım var gülümsemeye ve gülümsetmeye...
Kendimi gerçekten sevmeye başladığımda, Anladım ki, Duygusal acılar ve keder, bir uyarıydı bana, Kendi gerçeğime karşı yaşadığımı anımsatan. Biliyorum, bugün buna “özgün olmak” diyorlar. Kendimi gerçekten sevmeye başladığımda, Zamanı gelmediğini, Ve o kişinin hazır olmadığını bildiğin halde onu, İsteğimizi yapmaya zorlamanın, O insan kendim de
Charlie Chaplin
Kendimi gerçekten sevmeye başladığımda, Anladım ki, Duygusal acılar ve keder,bir uyarıydı bana, Kendi gerçeğime karşıyaşadığımı anımsatan. Biliyorum, bugün buna “özgün olmak” diyorlar. Kendimi gerçekten sevmeye başladığımda, Zamanı gelmediğini, Ve o kişinin hazır olmadığını bildiğin halde onu, İsteğimizi yapmaya zorlamanın, O insan kendim de
Reklam
&şimdi bile sana rağmen ipi nasıl olup da göğüsleyebildiğime şaşırıyorum bazen ama elbette kibir dolu bir üstünlük duygusunu aşamadan &hiçbir yere ait değilmişim, bırakıp geldigim ülkemle bu ülke arasında asılı kalmışım duygusunu yenemiyorum. &Son zamanlarda yüzüme bir şey arıyormuş gibi bakışı ve bende artık canlanmayacak bir şeyden,
Benim burada yapmaya çalıştığım da bu- sizi kışkırtmak ve zaten olduğunuz ama unuttuğunuz şeye doğru çekmek. Size sadece hatırlatıyorum bunu. Sufiler der ki, din başlı başına iki şeyden meydana gelir. Biri fakr yani hiç kimse, hiçbir şey, egosuzluk, tevazu kavramıdır. Fakr sözcüğü bunların tümünü kasteder. Temel nokta varoluştan ayrı olmadığındır. Ego olgusunu yaratan şey kendini varoluştan ayrı düşünmektir. Ve sana, “Ben biriyim” ve sonra “özel biriyim” diye düşündüren şey egodur. Sonra bunu kanıtlaman, rekabete girmen, hırslanman ve başarman gerekir. Sonra zamanın kumlarında ayak izini bırakman; tarihe ismini kazıman gerekir. Sonra içinde her türlü arzu belirmeye başlar. Ama tüm arzuların kökeninde yatan şey “Ben varım” diye yanlış bir fikrin kabul edilişidir. Kişi bu fikri bir kenara bıraktığında bir fakir olmuştur artık. Fakirin gerçek anlamı budur. O yalnızca dilenci ya da yalnızca yoksul anlamına gelmez. Gerçek yoksulluğu oluşturan egosuzluktur. İsa’nın, “Ruhen yoksul olmadığınız taktirde benim Tanrı krallığıma giremeyeceksiniz” derken kastettiği de budur...ruhen yoksul olmak. Para ve pulundan vazgeçip dışta yoksul olmak çok kolaydır; çok kolaydır bu. Ama bu içsel anlamda yoksullaşmana yardım edeceğine tam tersine engel olabilir çünkü bir şeylerden vazgeçen kişinin egosu son derece güçlenir. “Bak ne kadar çok şeyden vazgeçtim. Ben sıradan bir fani değilim. Büyük bir ermiş, bir aziz, bir mahatmayım- herşeyden vazgeçtim” diye düşünmeye başlanır.
karanlik lise
"Ben uzun zamandır hiçbir şeyden emin olamıyorum. Bir sabah kalkıyorum, yaşamak istemediğimi düşünüyorum. Hayatta kaybettiklerin kazandıklarından fazlaysa yaşamanın ne anlamı var ki? En son ne zaman bir şeyi kazandığımı, en son ne zaman mutlu olduğumu hatırlamaya çalıştığım anda da..." derken gözlerim yine dolmuştu. "... cevap hep sen oluyorsun,' dedim ve gülümsemeye çalıştım. Yanaklarımın üstünden süzülen gözyaşlarımı hissedince silmek için elimi kaldırdım. Tam yanağıma götürecekken Demir benden önce davrandı ve başparmağını yanağımda ve gözümün altında gezdirerek gözyaşlarımı sildi. Avucunu açtı ve başımı onun avucuna yaslamama izin verdi. 'İnsanlar tanıdım, yıldızlar gibiydi. Hepsi gökteydi, hepsi parlıyordu. Ama ben Güneş'i seçtim... Bir Güneş için, bin yıldızdan vazgeçtim.'
Sayfa 325 - inci kitap
#kendikalemim
KARAR kısa bir süreliğine de olsa her şeyden kurtulmak için bir uğraş içine giriyorum. sonu hüsranla biten bir kaybedişe kavuşuyorum sonra. şasırmıyorum ama bu duruma artık. alıştığım şeyler bile normal değil kı. mutlu olmaya çalişiyorum yüzümde bir ifade olsun diye komik videolar izliyorum. nasıl gülüyorum sormayın. ne denediysem olmuyor,üzerime sonradan oturmuş bu ruhu çekip atamıyorum kenara. dün karar aşamasındaydım aslında. hatta vermiştim de. tamam dedim karar verildi acılar bitecek artık. bugun vazgectim ama. biraz daha çırpınıp batmak istedim sadece. boğuluyorum evet. kafamdaki lanet düşüncelerle savasamayacak kadar bunaldım. şimdi yeni bir karar aldım,pes ediyorum. en kısa zamanda
948 öğeden 931 ile 945 arasındakiler gösteriliyor.