Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Yiğit harmanları, yığınaklar, Kurulmuş çetin dağlarında vatanların. Dize getirilmiş haydutlar, Hayınlar, amana gelmiş, Yetim hakkı sorulmuş, Hesap görülmüş. Demdir bu...
Her zaman tehlikeli, yani bizzat yaşam için tehlikeli bir süreçtir bu: bir geçmişi yargılayıp yok ederek yaşama hizmet eden insan lar ya da dönemler, her zaman tehlikeli ve tehlike altındakiinsanlar ve dönemlerdir. Çünkü biz nihayetinde geçmiş ku şakların bir sonucu olduğumuz için, onların yanılgılarının, tutkularının ve hatalarının ve hatta suçlarının da birer so nucuyuz; bu zincirden tamamen kopmak mümkün değildir. Söz konusu yanılgıları yargıladığımız ve kendimizi onlardan kurtulmuş saydığımızda, bizim onlardan geldiğimiz gerçe ği ortadan kalkmış olmaz . En iyi durumda miras aldığımız, soydan geçen doğamıza, bilgimize direniş gösteririz; elbette eskiden beri eğitim yoluyla edinilmiş ve doğuştan gelene kar şı bir savaşım verir, onları katı bir disipline sokmaya çalışırız; yeni bir alışkanlık, yeni bir içgüdü, ikinci bir doğa geliştiririz, öyle ki birinci doğa kuruyup kalır. Adeta kendine a posteri ari ikinci bir geçmiş, asıl oradan geldiğimiz geçmişin tersine, oradan gelmek istediğimiz geçmiş edinme denemesidir bu her zaman tehlikeli bir denemedir bu, çünkü hem geçmişi yadsımanın sonu yoktur, hem de ikinci doğalar genellikle bi rincilerden daha zayıftır. Çoğu zaman, iyi olanı bilip yapma mak durumunda kalınır, çünkü daha iyi olan da bilinmekte ama yapılamamaktadır. Yine de ara sıra zafere ulaşılır, hatta yaşam için eleştirel tarihten yararlananlara, tuhaf bir avuntu da vardır: söz konusu birinci doğanın da bir zamanlar ikinci bir doğa olduğunu ve şu anda zafer kazanan ikinci doğanın da bir gün birinci doğaya dönüşeceğini bilirler.
Sayfa 26
Reklam
"İman edin ve salih ameller işleyin" Kur'an'ın bu ifadesi tekrarlanma sıklığıyla (Kur'an'da farklı şekillerde en az 50 defa geçmektedir) insanların pratikte birbirinden ayırmaya meylettiği şeyin birleşmesinin gerekliliğini vurgulamaktadır. Bu söz, din ("iman etmek") ile ahlâk ("salih ameller işlemek") arasındaki farkı, aynı zamanda da bu ikisinin birlikteliğinin zaruri olduğunu ifade etmektedir. Kur'an bunun tersinden de bir bağ kurarak, dinin ahlâkta güçlü bir teşvik bulabileceğini göstermektedir: "Sevdiğiniz şeylerden infak etmeden iman etmiş olmazsınız." Bu artık, iman edersen iyi bir insan olursun anlamını taşımamaktadır. Bu defa tam tersi bir sıralama söz konusudur: İyi bir insan olursan iman edersin. "İnanmaya nasıl başlayayım, imanımı nasıl kuvvetlendireyim?" sorusunun cevabı şudur: İyilik yap, Tanrı'yı düşünerek bulmaktansa, iyilik yaparak bulmak daha kolaydır.
Sayfa 198
Çelişki bilinci
Nevrotik sevecenlik ihtiyacı tek bir insan -koca, kan, doktor, arkadaş- üzerinde odaklaşmış olabilir, Eğer durum buysa karşı­daki insanın hayranlığı, ilgisi, dostluğu ve varlığı olağandışı bir önem kazanacaktır. Ne var ki bu önem çelişik bir yapıya sahiptir. Nevrotik, bir yandan karşısındakinin ilgisini ve varlığını arar, hoşlanılmıyor olmaktan korkar ve eğer söz konusu kişi yakın­larda bir yerde değilse ihmal edildiğine inanır; öte yandan da o taptığı kişiyle birlikteyken hiç de mutlu değildir. Bir gün bu çelişkinin bilincine varacak olursa, genellikle duyacağı şey şaşkın­lık olacaktır.
Çocuğun ruh sağlığı açısından anne-baba geçimsizliği söz konusu ise, ayrılmaları mı daha doğru olur? Bu geçimsizliğin şiddetine bağlı olan bir durumdur. Eğer aralarında sağlıklı iletişim ve sevgi kalmadıysa, devamlı birbirlerini çocuğun yanında aşağılıyorlarsa, anlaşıp ayrılmaları uygun olabilir.
Kolektif/Başkasının Fiilinden Sorumluluk
Kolektif sorumlulukta kişinin cezalandırılmasının temel sebebi fail ile aynı topluluğun birer üyesi olmasından kaynaklanması iken başkasının fiilinden sorumlulukta bu tür bir bağ bulunmamaktadır...hiç tanımadığı 3. Kişinin işlediği fiil nedeniyle cezalandırılması dahi söz konusu olmaktadır.
Sayfa 29 - Adalet yayınevi
Reklam
Ağaca tırmanmak tehlikelidir" veya "ağaca çıkma düşersin" gibi cümleler kurduran bakış açısı yerine, ağaca çıkan çocuğun kendi bedeniyle keşfetmesini, hangi yüksekliğe çıkmak istediğine, bedenini dinleyerek, hissederek kendisinin karar vermesini ve risk almasını teşvik edici bir yaklaşım söz konusu. Daha önce hiç ağaca çıkmamış bir çocuğu kendisi çıkabilecekken yardımcı olma niyetiyle kaldırıp bir dala oturtmak, öğrenme yolculuğunda pek çok fırsatı elinden alır.
Sayfa 143
Herhangi türden bir sevecenlik ona (nevrotik bireye) yüzeysel bir güvence ya da bir mutluluk duygusu bile verebilir, ancak bu, derinlerde yatan inançsızlığa toslar ya da güvensizlik ve korku yaratır. O, buna inanmaz, çünkü inatla belki de hiç kimsenin kendisini se­vemeyeceğine inanmaktadır. Ve sık sık bu sevilemez olma duygusu, tersini gösteren gerçek deneyimlerin sarsamadığı bilinçli bir inanç yapısını taşır. Bu sevilemez olma duygusu gerçekten de öylesine tartışma götürmez bir gerçek olarak kabul edilebilir ki, bu hiç bir zaman bilinç düzeyinde bireyin canını sıkmaz, ama dile getirilmediği zaman bile sanki her zaman bilinçli olan bir inanç kadar sarsılmaz olur. Aynca bu duygu, genellikle gururun yönettiği bir "boş ver" tutumuyla gizlenebilir ve bu durumda bunu ortaya çıkarma konusunda zorluk çıkarmaya yatkın olur. Sevilemez olma inancıyla sevme yetisinden yoksun olma ara­sında yakın bir akrabalık vardır; aslında bu, söz konusu yeti yokluğunun bilince yansımasıdır. Başkalarına gerçekten düşkün olan bir insan, onların da kendisine düşkün olabileceği konu­sunda kuşku duymayacaktır.
…birçok ilişki sevgi örtüsü altında, yani, öznel bir bağlılık inancı altında yürütülür oysa gerçekte kişinin sevgi dediği şey, kendi ihtiyaç­larını doyurmaları için öteki insanlara sarılmasından başka bir­ şey değildir. Bunun güvenilir ve içten bir sevecenlik duygusu olmadığı gerçeği, arzulardan herhangi birisi yerine getirilmediği zaman kolayca
Geri199
1.000 öğeden 991 ile 1.000 arasındakiler gösteriliyor.