"Eşe dosta akıl vermek bize özgü.Akıl vermeye bayılırız.Karşımıza biri çıksın da, aman şuna iyi bir akıl verelim diye yolları gözleriz.Akıl vermeden yana bizim kadar cömert insan var mı ?"
Bu memlekette beyinleri cüzdanlarında olmayan tek bir gazeteci yok mu? Bu memlekette, hakikatleri gördükleri ve konuştukları halde, bunları yazabilecek ve halka duyurabilecek cesur adam kalmadı mı?
Bugün Uykusuz’dan aldığım mektupta benim için, “Üslubunu değiştirse iyi olur,” demişsiniz. Vallahi hanımefendi, birçok şeyimi değiştirdim. Fakat eskiler, “Üslub-u beyan ayniyle insan,” derlermiş. Bu hakikaten çok doğrudur. Eğer elimde olsaydı üslubumu dahi değiştirirdim. Bir muharririn üslubu, bir suçlunun parmak izi gibidir. Parmaklarını kaybetmedikçe ne iz kaybolur ne de kalem elden düşer. Keşke elimde olsaydı da üslubumu dahi değiştirip yazılarımı size beğendirebilseydim. Ne çare ki ben benim, başkası olamam.
Polis sorgusundan sonra serbest bırakıldım. O arada Sabahattin Ali tutuklanmış, Paşakapısı Cezaevine götürülmüştü.
Bigün iki sivil polis beni alıp sıkıyönetim mahkemesinin askeri savcısına götürdü. Askeri yargıç, yarbay olan savcı beni sorguya çekerken birdenbire Sabahattin Ali’ye en ağır ve en kaba biçimde sövüp saymaya başladı. Bu sövgü, benim sorgumun ortasında ve hiç ilişkisi yokken birdenbire olduğu için çok şaşırmıştım. Ama neden sövdüğünü de soramıyordum. Bisüre sövdükten sonra,
– Bana tebrik kartı göndermiş… dedi. (Ya bayram ya yılbaşı tebrik kartı demişti, unuttum.)
Büsbütün şaşırdım. Tebrik kartı gönderdi diye bir insana bu denli kızılması görülmüş şey değildir.
– Bana tebrik kartı göndermek demek, ne demek?
– Bilmem, dedim, ne demek?
– Yani, “Ruslar Türkiye’yi işgal edince, asılacakların listesinde senin de adın var,” demek…
Aziz Nesin'in Bursa'ya sürgün günlerini anlattığı anı kitabı. Mizahını burda da konuşturmuş. Bazı kısımları beni çok güldürdü gerçekten ama bazı kısımlar beni çok üzdü gerçekten. Ozellikle çocuklarını özlemesi, eşinden haber alamaması, herkesçe tanınmasına rağmen sürgün olduğu için ona yapılan muameleler, maddi imkânsızlıklar, yapilan haksızlıklar ...
Kitabın sonunda bazı mektuplar ve kitapla ilgili yazılan yazılar var. Geneli olumlu ama biri fena gömüyor:) Keyifli okumalar.
Üzerinde yaşayanların hepsinin güldükleri, gülüştükleri bir dünyaya içimde sonsuz bir özlem var. Yaşamımı kendi gücümce böyle bir işe harcamaktan sevinç duyuyorum.