Atsız Uyarılarına Devam Ediyor: Soruşturmaya ve hakkında dava açılmasına rağmen Atsız uyarılarına devam eder. 19 Ağustos'ta yazdığı yazı Ötüken'in Eylül sayısında çıkar: "Bağımsız Kürt Devleti Propagandası". 8-29 Mart 1967 tarihlerinde Yeni Gazete'de tefrika edilen "Barzani'nin Karargâhında” başlıklı yazı
Aynı anda kaç hikaye, kaç tarih, kaç farklı zaman sığdırabilirsiniz bir kadraja? Ben Arapların pişmanlığının sessizliğini ve Filistin'in bağıran çağırgesizliğini sığdırıyordum.
İlk kuşak Atatürk aydınlarından Fikret Adil bir sanat davası adamıdır.Beyoğlu’nun bohem hayatının yansıtıldığı anı-roman türündeki kitap, 30 ‘larda İstanbul’a bir turne için gelmiş bir aktörün İstanbul’da yaşadıklarını aktarır.Kalp kırmaktan korkan Yorgo Pappas çekicidir,kadınların ilgilendiği bir aktördür.Matmazel Periponiçka aktöre aşık olur ama
Gazeteci Mehmet Akif Ersoy'un TRT de muhabirken Gazze ablukasını tek tek anlatmasıyla oluşan bir kitap. Yıllardır takip ettiğim bir gazetecidir. Kendisinin duruşunu da, görüşlerini de zaman zaman takdir ediyorum. Kitaptan sonra kendisine bir kere daha sevdim.
Sanki şuanda günümüzde de yaşananları anlatıyor gibiydi. Kitap ilk ağızdan müthiş
Sosyal medya hesabıma girip bir veda tweeti attım. Anneme verdiğim yanıtı beni Gazze'deyken takip eden herkesle paylaşmak istedim.
"Allah ümmet olma bilinciyle hareket etmediğimiz sürece bize yardım etmeyecek, anne." İçerlemiştim. "Ne garip değil mi?" dedim. "Acı bize dokunmadan acıtmıyor aslında."
"Önümdeki yaşamı bir ağaç gibi düşünüyordum. Ona, olasılıklar ağacı adını vermiştim, insan, yaşamı ancak kısa bir süre bu biçimiyle görebilir Yaşam, sonra insana, değişmez biçimde dayatılmış bir yol gibi, içinden bir daha hiç çıkılmayacak bir tünel gibi görünür. Bununla birlikte, o eski ağacın görüntüsü içimizde silinmez bir özlem olarak kalır. Siz bana o ağacı anımsattınız, ben de buna karşılık size onun imgesini aktaracak, onun büyüleyici mırıltısını duyuracağım."
Bu kitabı okuduysanız Kudüs hakkında hiçbir şey bilmiyor olsanız bile artık bir şeyler konuşabilecek seviyeye gelmişsiniz demektir. Bir Müslüman olarak Kudüs'ün İslamdaki yerini ilk kıblemiz olmasını, İsra ve Miraç yeri olması Mekke ve Medineden sonra 3.kutsal şehrimiz olduğunu, kendisinin ve çevresinin bereketli kılınan topraklar olmasını, Peygamber ve cihat yurdu olması gibi bilgilere haiz olup; bu bereketli topraklarda Yahudi ve siyonistlerin Kudüs'ü yahudileştirme çabalarını, siyonistlerin Kudüs ve Müslümanlar üzerinde gerçekleştirmeye çalıştıkları hain planlarını, Mescidi Aksa'nın altından tünel kazıp, bizim değerli mescidimizi yıkıp üzerine Süleyman heykeli yapma hayallerini... vs daha nice bilgileri öğrenmiş olursunuz. Kudüs sadece Filistinlilerin ya da Araplarin davası değil tüm dünya Müslümanlarının ortak davasıdır. Yahudi ve siyonistlerin Nil'den Fırat'a, Lübnan'dan Hicaz'a kadar kurdukları sınır hayallerini gercekleştirmelerine asla imkan vermemeliyiz. Bu bereketli topraklar bizimdir. Ne olursa olsun her daim bu bölgede cihat etmek, burayı korumak için elimizden ne gelirse yapabilmek bizim boynumuzun borcudur.
Bu bizim ortak davamızdır. Kudüs Müslümanlarındır.
israile ve onun destekçilerine her daim düşmanlığımız ve boykotumuz inşaAllah devam edecektir.
Allah'ın İzniyle İslâmi Uyanış Asla Ölmeyecektir.
Köln'de her yıl insan hakları haftası kutlanır. Her yıl kutlanır olmasını sağlayan, 2014 yılının ilk günlerinde kaybettiğimiz ve ömrünün sonuna kadar da insan hakları aktivisti olarak kalan Adnan Keskin dir. Adnan, 80`li yıllarda cezaevinden tünel kazarak firar eden ve ikinci firarından sonra yurt dışına çıkıp, ömrünün sonuna kadar Köln`de
"Merhaba benim kalbimi görebilen can dostum Nazile Serna ;
Sen beni yokluğunun bitimsiz kederine terk edip gideli, yıllar geçmiş. Peki ben neden, daha iki gün önce Antikacılar Çarşısı'ndaki çay evimizde buluşup, şen kahkahalarımızla söyleşmişiz gibi hissediyorum ? Neden yüzünün her tatlı kıvrımı gözlerimin önünde, sesin hala
Yermük ve Trafalgar Baldır Bacak İşleri ismini ilk gördüğünüzde bu nasıl bir isim diyor insan. Ancak kitabı okuyunca bundan daha bir uygun isim düşünülemezdi diyorum..
Suriye sınırdaki Yermük'ten, Londra'nın merkezinde bulunan Trafalgar Meydanına kadar uzanan tünel... Ve mola vermek için İstanbul'un göbeğinde Tarlabaşı'nda seçilmiş bir ev...
Tapu Kadastro'da kendi halinde bir memur olan Ali Ulvi'nin eline bir gün bir zarf tutuşturuluverir. Zarfı müdürüne vermesi ve verirken de “Düttürü dubara züttürü zubara” denmesi tembihlenir. Kahkaka ile okuduğumuz bu cümlerlerde, ciddi olan birileri vardır. Yermük ve Trafalgar Baldır Bacak İşleri Müdürlüğü...
Ali Ulvi içine düştüğü bu durumdan nasıl kurtulacaktır? Tüm bunlar hayal midir yoksa Ali Ulvi deliriyor mudur? Bunun ayrımına kendisi bile varamaz. Hele ki evindeki koltukta, öldü denilen Hitler’i görünce hepten kederlere boğulur kahramanımız.
Kitabı sevmekle birlikte, bazı kısımlarının daha detaylı anlatılabileceği kanısındayım. Fakat bu haliyle bile okuması oldukça keyifliydi. Absürd komedileri, kara mizahı, kelimelerle oynayan yazarları seviyorsanız bu kısa romanı da seveceksinizdir...