Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Günümüz Türkiye'si (Aksini iddia edenin şahsiyetini sorgularım!)
...buralar öyle yerlerdir ki, böylesi koltuklara ulaşabilen insanların ellerinden doğru dürüst bir iş gelmeyeceği açıkça görülmesine karşın uzun hizmet geçmişleri ve sahip oldukları unvanlar düşünülerek bunların işine son verilmez, böylece hem gerçekte olmayan, yalnızca onlar için icat edilmiş hayalî makamlara sahip olurlar, hem de onlara elden ayaktan düşecekleri yaşlılık günlerine dek yetecek altıyla on bin ruble arası, hiç de hayalî olmayan bir maaşa konarlar.
Sayfa 13 - Türkiye İş Bankası Kültür YayınlarıKitabı okudu
"Bilâ tefrik-i cins ü mezhep" bu ne demektir biliyor musunuz! "Hiç bir cins, hiç bir mezhep yok, yalnız Osmanlılık var!" demektir. Tanzimat cinsin, mezhebin arasında müsavat ilân ederek, onların ya hiç olmamasını, yahut bir olmasını istemiştir. Bu büyük emeli yalnız kâğıtlara yazmış, kanunlara geçirmiş, yani hayalde bırakmış, fiile çıkaramamış. Meselâ o yekpare, yekvücut Osmanlılık için tek bir lisan, tek bir milliyet, tek bir din, tek bir terbiye, tek bir tarih, tek bir maarif ibda edememiş. Lâkin bu nasıl mümkün olurdu? Pekâlâ mümkün olurdu! Eğer mümkün olmasaydı Osmanlılık yalanını ihtira etmekten ne fayda çıkacaktı? Hakikaten ben de düşündüm. Unsurların hepsini kaynaştırıp tek bir lisan ile konuşturmadan, tek bir terbiye ile, tek bir maarifle yetiştirmeden "yekpare, yekvücut" bir müessese temin olunamazdı? Evet mutlaka Tanzimatçılar bu hayali hakikat yapacaklarına kaildiler. İlk defa kendilerinin mensup oldukları Türk milletini Türklere unutturdular. "Türk" kelimesini tarihlerinden, edebiyatlarından, "Türkiye" kelimesini coğrafyadan kaldırdılar. İşte muvaffak oldular. Demek bir millet kendi müessesatını, anavatanını, lisanını, hatta milliyetinin ismini bile unutabilirmiş.
Sayfa 213 - İnkılap YayıneviKitabı okudu
Reklam
Savaşın Sürekliliği
Berlin Duvarı'nın yıkılmasından sonra savaşsız bir dünya hayali yeniden yeşermişti. Batılılar, savaşın gölgesinin sonsuza dek üzerlerinden kalktığını düşünüyorlardı. Ancak bu çifte yanılgıydı. Öncelikle, 1945 sonrası dönemi "savaş sonrası" diye adlandırmak yanlıştır. Her ne kadar 1974'te NATO üyeleri Türkiye ile Yunanistan arasında gerçekleşen savaş haricinde Avrupa'da savaş olmadıysa da, diğer kıtalarda 1945 ile 1990 yılları arasında 40 milyondan fazla insanın ölümüyle sonuçlanan yaklaşık 160 savaş yaşanmıştır. 90'lı yılların başında ise savaş Balkan Avrupa'da yeniden başladı. Diğer taraftan jeopolitik gerçekler, "tarihin sonu" veya "yeni dünya düzeni" gibi teorileri de geçersiz bırakıyordu.
Sayfa 41 - Erdem yayınları
Aylık Türkçü Dergi: Ötüken 15 Ocak 1964'te Ötüken dergisinin ilk sayısı çıktı. Ötüken başlığı altında "Her Ayın On beşinde Çıkar, Fikir ve Ülkü Dergisi" ibaresi bulunuyordu. Derginin sahibi Atsız, sorumlu yazı işleri müdürü Mustafa Kayabek'ti. Ötüken doğrudan doğruya Atsız'ın sahipliğinde çıkan son dergiydi. Ölüm tarihi
Bir hayali vardı. Bütün vatandaşlarımızın, ay yıldızlı bayrağımızın altında şerefle-kardeşçe, yasaksız-kavgasız yaşadığı bir Türkiye hayal ediyordu. Müslim-Gayrimüslim, Kürt-Türk, Alevi-Sünni ayrımı olmadan, zengin-fakir ayrıcalığı güdülmeden, imtiyazsız, sınıfsız, kaynaşmış bir Türkiye istiyordu.
Yunanlar, “mikro-asyatik (Anadolu) felaketinden” sonra da bugüne kadar, tarihi Grek İmparatorluğu’nun ihya hayalinden vazgeçmemişlerdir. Megali idea, duruma göre değişik taktikler kullanılsa da, Helenizmin değişmez hedefidir. Her Yunanın yüreğinde bir gün İstanbul ve İzmir’de yunan bayrağını görmek hayali yatar. Tarihte Yunanlar, Türklere karşı daima hıristiyan Avrupa’nın desteğine güvenmişlerdir. 1352 de Türkler Avrupa’ya ayak bastığı tarihten itibaren Bizans devleti, Roma Papasıyla ilişki kurarak Osmanlı’ya karşı Avrupa’dan bir haçlı ordusunu harekete geçirmek için her türlü çabayı harcamıştır. 1359’da Bizans-Papalık Donanması’nın Lapseki çıkarması, Osmanlı’ya karşı ilk haçlı saldırısıdır. O zaman amaç, boğazın Avrupa yakasına yerleşmiş bulunan Türkleri anadoluya geri sürmekti (Gelibolu karşısında Lapseki, Türklerin Rumeli’ye göçünün son geçiş iskelesiydi).
Sayfa 215 - Kıbrıs ve Ege sorunları’nın tarihi kaynağı: Megali ideaKitabı okudu
Reklam
Bir gün Ay'a veya Mars'a giden bir ekibin parçası olmak bugünün çocuklarının hayali ve günün birinde bu elbette gerçek olabilir. Bu hayallere erişeceğimize inanıyorum ancak bunların gerçek olması için uluslararası ortaklıklarda yerimizi almamız gerekiyor. Uzay yarışı artık ülkeler değil şirketler arasında; ülkeler ise ortaklıklarla geleceği yakalamanın peşinde...
Sayfa 27 - H. Aziz Kayıhan
Ertelenmiş yüzleşmeler sayfa 62
Türkiye''de neden en küçük sorun karşısında bile bu kadar derin kamplaşmalar yaşanıyor? Sadece iç sorunlarda değil, ortak çıkarları ilgilendiren uluslararası problem alanlarında bile neden müşterek, belli bir hedef tayin edilemiyor? Geçmişle kurduğumuz ilişkilerin bu kadar farklılaşması bugünkü konumumuzu anlamlandıracak ortak çözümler üretmemizi engelliyor. Dahası ülkemizin gerçekliğini dair olan gerçeklik algımızı yitirmemize neden oluyor. Herkese ve her kesime göre değişen ütopik yarınlar ve hayali geçmiş/tarih yorumları bir kenara bırakılsa bile bugünü algılamakta zorlanıyor, asgari düzeyde hayatiyetimizi sürdürecek bir gerçeklik tasavvuru geliştiremiyoruz. ''Hayali toplum modelleri''mize uygun hayali gömlekler giydirilen millet adına bugünü tartışmakla zaman geçiriyoruz. Ortadoğu''daki kriz artarak gündemimize geldikçe Türkiye, sadece bu zamana kadar ertelediği geçmişiyle hesaplaşmak zorunda kalmıyor aynı zamanda yok saydığı kendi jeokültürel zeminiyle bir şekilde yüzleşmek gereğini hissediyor. Yapılan stratejik tartışmaların bu denli kaos ve bölünmüşlük görüntüsü vermesinin temelinde bu zamana dek hep ihmal edilen tarihle hesaplaşmaya ve bizi kuşatan bu jeokültürel alanla yüzleşmeye hazırlıksız yakalanmanın telaşesi yatmaktadır. Tezkere kriz/lerinden Kürt sorununa ve irtica paranoyasına kadar varan bir dizi iç ve dış korkularımızın temelinde bu zamana kadar ertelenmiş yüzleşmeler yatmaktadır.
Sayfa 62 - Ertelenmiş Yüzleşmeler Hayat, Zihniyetler, Aidiyet ve Mahremiyete Dair Yazılar Akif Emre BÜYÜYENAYKitabı okuyor
"Vatandaşlarımızdan, dindaşlarımızdan, hemşerilerimizden her biri kendi zihninde bir yüksek ülkü besleyebilir, hürdür, serbesttir. Buna kimse karışamaz! Fakat, Türkiye Büyük Millet Meclisi Hükümeti'nin belirli, olumlu, maddi bir siyaseti vardır: O da efendiler, Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin belirli milli hududu içerisinde hayatını ve bağımsızlığını kazanmaya yöneltilmiş olmasıdır. Türkiye Büyük Millet Meclisi ve Hükümeti, temsil ettiği millet adına çok alçakgönüllüdür ve hayalden tamamen uzak ve tamamen gerçekçidir. Bundan dolayı kanunları yalnız bu bakış açısından ve bu gerçek dairesi içinde belirler. Geniş, yüksek ve hayali ve uygulamaktan uzak birtakım hislerin peşinden koşarak kanun yapmaz…"
Sayfa 355 - Kırmızı Kedi YayıneviKitabı okudu
Sır Bilgiler
Şeytan Neden Telaş İçinde Sağa Sola Saldırıyor? Bazı sır bilgileri açığa çıkarma zamanı geldi. Bilinç yeteri kadar yükseldi. Çünkü zaman daralıyor. İnsanlar da daralıyor. Olup bitenler bunalttı herkesi. Şeytana hizmet ederken geniş davranış göstererek daralmayanlar hatta utanmayanlar çare aramak yerine çaresizliği tercih ederek bunalıyor
728 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.