Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
"Bilâ tefrik-i cins ü mezhep" bu ne demektir biliyor musunuz! "Hiç bir cins, hiç bir mezhep yok, yalnız Osmanlılık var!" demektir. Tanzimat cinsin, mezhebin arasında müsavat ilân ederek, onların ya hiç olmamasını, yahut bir olmasını istemiştir. Bu büyük emeli yalnız kâğıtlara yazmış, kanunlara geçirmiş, yani hayalde bırakmış, fiile çıkaramamış. Meselâ o yekpare, yekvücut Osmanlılık için tek bir lisan, tek bir milliyet, tek bir din, tek bir terbiye, tek bir tarih, tek bir maarif ibda edememiş. Lâkin bu nasıl mümkün olurdu? Pekâlâ mümkün olurdu! Eğer mümkün olmasaydı Osmanlılık yalanını ihtira etmekten ne fayda çıkacaktı? Hakikaten ben de düşündüm. Unsurların hepsini kaynaştırıp tek bir lisan ile konuşturmadan, tek bir terbiye ile, tek bir maarifle yetiştirmeden "yekpare, yekvücut" bir müessese temin olunamazdı? Evet mutlaka Tanzimatçılar bu hayali hakikat yapacaklarına kaildiler. İlk defa kendilerinin mensup oldukları Türk milletini Türklere unutturdular. "Türk" kelimesini tarihlerinden, edebiyatlarından, "Türkiye" kelimesini coğrafyadan kaldırdılar. İşte muvaffak oldular. Demek bir millet kendi müessesatını, anavatanını, lisanını, hatta milliyetinin ismini bile unutabilirmiş.
Sayfa 213 - İnkılap YayıneviKitabı okudu
Savaşın Sürekliliği
Berlin Duvarı'nın yıkılmasından sonra savaşsız bir dünya hayali yeniden yeşermişti. Batılılar, savaşın gölgesinin sonsuza dek üzerlerinden kalktığını düşünüyorlardı. Ancak bu çifte yanılgıydı. Öncelikle, 1945 sonrası dönemi "savaş sonrası" diye adlandırmak yanlıştır. Her ne kadar 1974'te NATO üyeleri Türkiye ile Yunanistan arasında gerçekleşen savaş haricinde Avrupa'da savaş olmadıysa da, diğer kıtalarda 1945 ile 1990 yılları arasında 40 milyondan fazla insanın ölümüyle sonuçlanan yaklaşık 160 savaş yaşanmıştır. 90'lı yılların başında ise savaş Balkan Avrupa'da yeniden başladı. Diğer taraftan jeopolitik gerçekler, "tarihin sonu" veya "yeni dünya düzeni" gibi teorileri de geçersiz bırakıyordu.
Sayfa 41 - Erdem yayınları
Reklam
Aylık Türkçü Dergi: Ötüken 15 Ocak 1964'te Ötüken dergisinin ilk sayısı çıktı. Ötüken başlığı altında "Her Ayın On beşinde Çıkar, Fikir ve Ülkü Dergisi" ibaresi bulunuyordu. Derginin sahibi Atsız, sorumlu yazı işleri müdürü Mustafa Kayabek'ti. Ötüken doğrudan doğruya Atsız'ın sahipliğinde çıkan son dergiydi. Ölüm tarihi
Bir hayali vardı. Bütün vatandaşlarımızın, ay yıldızlı bayrağımızın altında şerefle-kardeşçe, yasaksız-kavgasız yaşadığı bir Türkiye hayal ediyordu. Müslim-Gayrimüslim, Kürt-Türk, Alevi-Sünni ayrımı olmadan, zengin-fakir ayrıcalığı güdülmeden, imtiyazsız, sınıfsız, kaynaşmış bir Türkiye istiyordu.
Yunanlar, “mikro-asyatik (Anadolu) felaketinden” sonra da bugüne kadar, tarihi Grek İmparatorluğu’nun ihya hayalinden vazgeçmemişlerdir. Megali idea, duruma göre değişik taktikler kullanılsa da, Helenizmin değişmez hedefidir. Her Yunanın yüreğinde bir gün İstanbul ve İzmir’de yunan bayrağını görmek hayali yatar. Tarihte Yunanlar, Türklere karşı daima hıristiyan Avrupa’nın desteğine güvenmişlerdir. 1352 de Türkler Avrupa’ya ayak bastığı tarihten itibaren Bizans devleti, Roma Papasıyla ilişki kurarak Osmanlı’ya karşı Avrupa’dan bir haçlı ordusunu harekete geçirmek için her türlü çabayı harcamıştır. 1359’da Bizans-Papalık Donanması’nın Lapseki çıkarması, Osmanlı’ya karşı ilk haçlı saldırısıdır. O zaman amaç, boğazın Avrupa yakasına yerleşmiş bulunan Türkleri anadoluya geri sürmekti (Gelibolu karşısında Lapseki, Türklerin Rumeli’ye göçünün son geçiş iskelesiydi).
Sayfa 215 - Kıbrıs ve Ege sorunları’nın tarihi kaynağı: Megali ideaKitabı okudu
Bir gün Ay'a veya Mars'a giden bir ekibin parçası olmak bugünün çocuklarının hayali ve günün birinde bu elbette gerçek olabilir. Bu hayallere erişeceğimize inanıyorum ancak bunların gerçek olması için uluslararası ortaklıklarda yerimizi almamız gerekiyor. Uzay yarışı artık ülkeler değil şirketler arasında; ülkeler ise ortaklıklarla geleceği yakalamanın peşinde...
Sayfa 27 - H. Aziz Kayıhan
Reklam
Ertelenmiş yüzleşmeler sayfa 62
Türkiye''de neden en küçük sorun karşısında bile bu kadar derin kamplaşmalar yaşanıyor? Sadece iç sorunlarda değil, ortak çıkarları ilgilendiren uluslararası problem alanlarında bile neden müşterek, belli bir hedef tayin edilemiyor? Geçmişle kurduğumuz ilişkilerin bu kadar farklılaşması bugünkü konumumuzu anlamlandıracak ortak çözümler üretmemizi engelliyor. Dahası ülkemizin gerçekliğini dair olan gerçeklik algımızı yitirmemize neden oluyor. Herkese ve her kesime göre değişen ütopik yarınlar ve hayali geçmiş/tarih yorumları bir kenara bırakılsa bile bugünü algılamakta zorlanıyor, asgari düzeyde hayatiyetimizi sürdürecek bir gerçeklik tasavvuru geliştiremiyoruz. ''Hayali toplum modelleri''mize uygun hayali gömlekler giydirilen millet adına bugünü tartışmakla zaman geçiriyoruz. Ortadoğu''daki kriz artarak gündemimize geldikçe Türkiye, sadece bu zamana kadar ertelediği geçmişiyle hesaplaşmak zorunda kalmıyor aynı zamanda yok saydığı kendi jeokültürel zeminiyle bir şekilde yüzleşmek gereğini hissediyor. Yapılan stratejik tartışmaların bu denli kaos ve bölünmüşlük görüntüsü vermesinin temelinde bu zamana dek hep ihmal edilen tarihle hesaplaşmaya ve bizi kuşatan bu jeokültürel alanla yüzleşmeye hazırlıksız yakalanmanın telaşesi yatmaktadır. Tezkere kriz/lerinden Kürt sorununa ve irtica paranoyasına kadar varan bir dizi iç ve dış korkularımızın temelinde bu zamana kadar ertelenmiş yüzleşmeler yatmaktadır.
Sayfa 62 - Ertelenmiş Yüzleşmeler Hayat, Zihniyetler, Aidiyet ve Mahremiyete Dair Yazılar Akif Emre BÜYÜYENAYKitabı okuyor
"Vatandaşlarımızdan, dindaşlarımızdan, hemşerilerimizden her biri kendi zihninde bir yüksek ülkü besleyebilir, hürdür, serbesttir. Buna kimse karışamaz! Fakat, Türkiye Büyük Millet Meclisi Hükümeti'nin belirli, olumlu, maddi bir siyaseti vardır: O da efendiler, Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin belirli milli hududu içerisinde hayatını ve bağımsızlığını kazanmaya yöneltilmiş olmasıdır. Türkiye Büyük Millet Meclisi ve Hükümeti, temsil ettiği millet adına çok alçakgönüllüdür ve hayalden tamamen uzak ve tamamen gerçekçidir. Bundan dolayı kanunları yalnız bu bakış açısından ve bu gerçek dairesi içinde belirler. Geniş, yüksek ve hayali ve uygulamaktan uzak birtakım hislerin peşinden koşarak kanun yapmaz…"
Sayfa 355 - Kırmızı Kedi YayıneviKitabı okudu
Sır Bilgiler
Şeytan Neden Telaş İçinde Sağa Sola Saldırıyor? Bazı sır bilgileri açığa çıkarma zamanı geldi. Bilinç yeteri kadar yükseldi. Çünkü zaman daralıyor. İnsanlar da daralıyor. Olup bitenler bunalttı herkesi. Şeytana hizmet ederken geniş davranış göstererek daralmayanlar hatta utanmayanlar çare aramak yerine çaresizliği tercih ederek bunalıyor
Yüz milyon Türkün bir millet halinde birleşmesi, Türkçüler için en kuvvetli bir vecd menba'ıdır. Turan mefkûresi olmasaydı, Türkçülük bu kadar süratle intişâr etmeyecekti. Maamâfih kim bilir? Belki istikbâlde Turan mefkûresinin husûlü de mümkün olacaktır. Mefkûre, istikbâlin hâlikidir. Dün Türkler için hayalî bir mefkûre halinde bulunan millî devlet, bugün Türkiye'de bir şe'niyet halini almıştır.
Reklam
Turgut Özal'ın Ailesi ve Kökleri
Her şeyden önce Atatürk Türkiye'sinin memuru bir ana-babanın çocuğu olarak, oldukça kültürlü ancak muhafazakar değerlere bağlı, bir ortamda yetişmiştir. "Cinlioğlu" ailesinden gelirler. Baba medrese eğitimi almıştır. Küçük kardeş Korkut Özal bunu hassaten belirtir ve "babam Malatya'da kalan son Osmanlı medresesinin en son icazetli memuru. Yani dini bir eğitim almış. Arapça'ya, Farsça'ya vakıftı. Osmanlıca'yı da çok iyi bilirdi" der. Ancak ailenin özellikle anne tarafının geleneksel değerlere daha fazla önem verdiği, ama genel anlamda da bir bütün olarak, çocuklarının isimlerine de yansıyacak (Turgut, Korkut, Yusuf) kadar, belli bir Türk/İslam tarih bilincine de sahip oldukları anlaşılmaktadır. Ailelerinin kökenlerini Battal Gazi'ye kadar da dayandırırlar.
Sayfa 84
Eczacıbaşı'nın hikayesi
Almanya'da kimya eğitimi alan Nejat Eczacıbaşı, kişisel tasarılarını gerçekleştirmek amacıyla 1940'ta İstanbul'a geldi, işe özellikle II. Dünya Savaşı sırasında ithali yapılamayan bazı kimyasal maddeleri üretmekle başladı. O dönem balık yağı içmek sağlıklı yaşamın bir simgesi sayılıyordu. Yaşlı kişiler, kış aylarında balık yağı
Sayfa 61 - Business DergisiKitabı okudu
İstanbul üzerine !
"Özerklik vermek, kombinasyonlar üretmek, mi?" Peki, nasıl gerçekleştirilecek bu, kim, nasıl yapacak? Kim dinleyecek, kim sözünü dinletecek, söyler misiniz? Nihayet, kim Türkiye'yi yönetecek, hangi gruplar, hangi güçler? Diğer Türklerden eğitim düzeyi daha yüksek olan İstanbul'da bile, bu "özerklikten" gerçekten bir
Sayfa 493 - 494, 495 Yapı Kredi Yayınları
kızlar ne ister:
Güzel bir Türkiye hayali ve mutlu insanlar
Sayfa 263 - Hasan İzzettin Dinamo
Bu itibarladır ki, bugün Filistin'de neyin vâkî olduğundan daha ziyade ehemmiyetli olan, İsrail'in bekaası hesabına gelecekte "Yahudi'nin âmil olabileceği" feläketin, Türkiye ve İslâm Ålemi'ne inikâslarını kavramak mec buriyetindeyiz!.. İşte elinizde tuttuğunuz eserin asıl teşhir ve teşhis etmek istediği ehemmiyetli nokta budur. Batı Alemi'nde bu tarz mutâlea beyânlarına "füturizm" (gelecek tahmini) denilmekte ve bunu yapanlara da "füturist" adı verilmektedir. Ancak bu yolda eser telif edenlerin umûmiyetle kullandıkları malzeme teknik gelişmeler ve bunların akılla değerlendirmesinden ibaret olduğu hâlde biz bu eserde hadiseyi, hem zâhirî mutâları itibariyle akıl süzgeçinden geçirmiş ve hem de Kâinâť ta cârî ve mutlak "murâd-ı ilâhî" perspektifinden değerlendirdiğimiz için görüşlerimiz birtakım hayali felâket senaryolarıyla bir tutulmamalıdır. Zira akıl ne kadar keskin olsa da geleceği tahmin ve tasavvurda tek başına kaldığı takdirde kâfi ve vâfi bir görüş sergileyebilmekten uzaktır. Onun kifâyetsizliği murâd-ı ilâhîye nüfuz istikametinde birtakım "hâdise"lerin tahlili ile takviye edilmedikçe geleceğin -hiç olmazsa- ana istikameti itibariyle kavranması mümkün olmaz. Biz bu eserde işte bu düalist metodu kullanmış bulunmaktayız.
717 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.