geberip gitmeyi ben de çok istedim, hayat yakamı bırakmadı...
şimdiyse çekilmiş inzivaya koca gözleriyle beni izliyor,
şaşkın ve hayran,,,
ben tutarsam yakandan, tövbeler olsun bırakmam
Kaç gün bekledim seni. Kendimle buluşma bahanesini kullandım. Kendimle buluşacağım diye hazırlandım. Çıktım koştum kaçtım. Seni görürüm umuduyla kaç sokağa girdim. Belki gelirsin diye kaç gece bekledim. Haberin yoktu hiç ama kaç kere sözleştik buluşmaya. Hiçbirisine gelmedin. Belki şimdi seni bırakmam sana bencilce gelecek lakin ben hep çok
Ölüm düşüncesi yakamı bırakmıyor, kendi kendime şu soruyu sormadığım tek bir gün bile yok: Birden, bugün, bir saat içinde, hemen, her şeyi yarıda bırakmam gerekseydi, söylemem gereken şeylerden geriye ne kalır, ne kendini gösterirdi?
Hep sevindirmiş ve etkilemiştir beni küçük kayın ağacımın
yapraklarını inatla sıkı sıkıya tutması. Her şey çoktan çıplak- laştığında, aralık, ocak, şubat ayında bile taşır kayınım solgun yapraktan giysisini; fırtına çekiştirir her tarafını, üzerine kar yağar, karlar eriyip akar sonra, cılız yaprakları, ilk başta koyu kahverengiyken, giderek
İsrailiyyat'ta vardır: "Bir abid uzun bir zaman Allaha iba- det ederdi. Bir gün bir kavim kendisine gelip dediler ki: "Şu- racıkta bir kavim vardır. Allaha değil, orada bulunan bir ağaca tapıyorlar."
Bunun üzerine abid öfkelenip baltasını omuzuna aldı. Ağacı kesmek içir yola koyuldu İblis ihtiyar bir şahıs sure- tinde önüne