“İçten bir tebessüm soluk benizlere renk,minicik sevgi dolu bir dokunuş ölmek üzere olan ruhlara can veriyor. Biraz ilgi,biraz sevgi;işte yaşama sevinci…”
Sayfa 246Kitabı okudu
Biraz uzun ama yararlı olur inşallah :)
“Resulullah, daima düşünceli idi. O’nun susması, konuşmasından uzun sürerdi. O, lüzumsuz yere asla konuşmazdı. Söze başlarken de, sözü bitirirken de, Allah’ın adını anardı. Konuşurken, kısa ve çok özlü kelimelerle konuşurdu. Sözleri gerçek ve yerinde idi. Cümlelerinde ne fazla, ne de eksik söz kullanırdı. Kimsenin gönlünü kırmaz, hiç kimseyi hor görmezdi. En ufak nimete bile saygı gösterir, hiçbir nimeti yermezdi. Bir nimeti, ne hoşuna gittiği için gereğinden fazla över, ne de hoşlanmadığı için çokça yererdi. Dünya ve dünya işleri için kızmazdı. Fakat bir hak, çiğnenmek istenildiği zaman, o hakkı ikame etmedikçe, hiçbir şey O’nun kızgınlığını gidermezdi. Kendi şahsı ve işi için asla kızmaz ve asla kimselerden intikam almanın peşine düşmezdi. Bir şeye işaret edeceği zaman (parmağı ile değil) bütün eli ile işaret ederdi. Hayret edeceği zaman, elinin duruşunu, tersine çevirirdi. (Yani avuç içi göğe doğru ise onu yere doğru; yere doğru ise, onu göğe doğru çevirirdi.) Konuşurken, beden dilini iyi kullanır, avuç içlerini birleştirirdi. Kızdığı zaman, kızgınlığını hemen giderir ve bu durumu fazla belli etmemeye çalışırdı. Neşelendiği, ferahladığı/mutlu olduğu anlarda gözlerini yumardı. Gülmesi, tebessüm şeklindeydi. Gülümserken de, mübarek ağzındaki dişleri inci taneleri gibi görünürdü.”
Pdf
Reklam
Abdulhamid Han
Abdulhamid Han, acil bir iş zuhur edince, gecenin hangi vakti olursa olsun uyandırılmasını ister, ertesi güne bırakılmasına rıza göstermedi. Bu hususta mabeyn başkatibi Esat Bey hatıratında şöyle demektedir: "Bir gece yarısı, çok mühim bir haberin imzası için Sultan'ın kapısını çaldım. Fakat açılmadı. Bir müddet bekledikten sonra tekrar çaldım, yine açılmadı." Acaba Sultan'a emr-i Hakk mı vakı oldu?" diye endişelendim. Biraz sonra tekrar çaldım; bu sefer kapı açılarak Sultan elinde havlu ile kapıda göründü. Yüzünü kuruluyordu. Tebessüm etti: "Evlad! Bu vakitte çok mühim bir iş için geldiğinizi anladım. Kapıyı daha ilk vuruşunuzda uyanmıştım, fakat abdest aldığım için geciktim; kusura bakma! Ben bu zamana kadar milletimin hiç bir evrakına abdestsiz imza atmadım.. Getir imzalayalım.." dedi. Ve besmele çekerek evrakı imzaladı. Hatta zevcesi, Abdülhamid Han'ın bu hususiyetiyle alakalı şöyle bir nakilde bulunmuştur: " O, yatağının başında daima bir tuğla bulundururdu. Yataktan kalktığında çeşme mahalline kadar abdestsiz yere basmamak için bununla teyemmüm alırdı. Sebebini sorduğumda: " Bunca Müslümanların halifesi olarak, biz sünnet ölçülerine dikkat etmezsek, Ümmet-i Muhammed bundan zarar görür." dedi
Bazen bir insanın mutluluktan ölmek istediğini, evinin içinde döndüğünü, (meşhur bir deyimle) kendisine aşık olduğunu görürsünüz. Çünkü sabahleyin merdivenlerden geçerken müdür bey ona göz ucuyla şöyle bir bakmıştır; bakışında biraz memnuniyet okunmaktadır, bir yarı tebessüm vardır. Tıpkı şefkatli bir sahibinin, köpeğine bakışı gibi...
Sayfa 19 - Fecr YayıneviKitabı okudu
Kader celladına Sessiz uzat boynunu; Acıma ne kendine, ne de gelecek günlerine Yalnız bir düşünceye yum gözlerini Son darbe inmeden evvel, en son anda Bir çiçek, bir kuş, bir tebessüm ol; Düşüncen kurtarsın seni senden, Bil! Biraz sonra Ebediyen senindir Senden uzak olan her şey...
Doktor ve hastası
( LÜTFEN OKUYUN!!!) Kanser Hastanesi'nde baş hekimken Serap adında genç bir hanım hastam vardı bu hastam göğüs kanserine yakalanmış ve tedavi için yurt dışına gitmek istemesine rağmen , bazı formaliteler sebebiyle o imkanı bulamamıştı . Serap'ı özel bir ilgiyle bizzat ben tedavi altına alındım. Ve kısa bir süre sonra da Allah'ın
Sayfa 25
Reklam
1.000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.