Benimse bir hikayem yok. Ben hayat denen romanın içinde, cümle aralarında birkaç kelimeye sahibim. Onlar benim çığlıklarım. Sonra zaten susturuldum. Roman akışı devam etti, bense yan rol olmayı sürdürdüm.
Sayfa 11 - Ephesus YayınlarıKitabı okudu
"Herkesin bir hikâyesi vardır, değil mi? Birileri doğar, ailelerinin yanında ya da değil; büyür, eğer işleri yaver giderse, kendini geliştirir. Bir noktadan sonra ailelerinin yanında, emekleyerek geçirdikleri hayatlarında ilk kez ayağa kalkarlar. Sendelerler ama yürümeyi öğrendikçe kendi adımlarıyla bir yol çizerler. Kimi buna erken yaşta başlar, kimini şartlar buna mecbur bırakır. Kimi de biraz daha geç başlar, ama er ya da geç başlar. Bazıları emeklemekten de zevk alır. Benimse bir hikâyem yok. Ben hayat denen romanın içinde, cümle aralarında birkaç kelimeye sahibim. Onlar benim çığlıklarım. Sonra zaten susturuldum. Roman akışına devam etti, bense yan rol olmayı sürdürdüm."
Sayfa 11 - Ephesus Yayınları, 1. Baskı, 2016
Reklam
FİKİR YAZILARINDA VE KALEM KAVGALARINDA ATSIZ ÜSLUBU Bu bölümde Atsız'ın romanlarındaki üslup üzerinde durmayacağız. Romanlarını incelerken bunu yaptık. Burada aslında iç içe girmiş bulunan, birbirlerinden pek de farkı olmayan fikir yazılarına ve kalem kavgalarına bakacağız. Atsız'da baskın olan polemik üslubu, fikir yazılarına da sık
" Yabancı dil kursuna yeni başlamışızdır. Yeni kelime ve kuralları heyecanla öğreniriz, ama kısa sürede unuturuz. Bir daha ezberle- riz, bir daha unuturuz! Sonunda, "Bu dil kafama girmiyor," diye- rek, çaresizlik marşını söylemeye başlarız! Bu aşamayı geçenlerin bazıları da ilk iki ayda öğrendiği birkaç kelimeyle The New York Times'ın o güzelim hafta sonu ekini okumaya kalkar. Hiçbir şey anlamayınca, "Yok, ben bunu yapamıyorum!" diyerek bunalıma girer! Bazen fazla kilolardan kurtulmuş halimizi hayal eder, sıkı bir rejim kararı alırız. Çoğumuz kararı aldığıyla kalu, rejime hiç başlamaz. Bazılarımız birkaç gün diyet yapar, sonuç istediği gibi olmayınca başka bir diyete geçer. Yine ilerleme olmayınca, niyetsizliğini değil diyetisyenleri suçlar. "İşe yaramıyorlar, para tuzağı bunlar, ot yemekle kilo verilseydi bizonlar zayıf olurdu!" diye söylenerek eski düzene devam eder. İşsiz kalınca iş aramaya karar veririz. Yedinci görüşmeden de is. tediğimiz sonuç çıkmayınca hemen olayı, değiştirilmesi kendi elimiz- de olmayan makro nedenlere bağlarız. Küresel ekonomik krizi suç lar, "Ülkede yüzde 10 işsizlik var!" deriz. Yüzde 10'un işsiz olduğu doğrudur, ama geriye kalanların bir iş bulabildiği de doğrudur! "
Süleyman Demirel'den Ankara'daki bir basın toplantısında dinlediklerimi özetlemek istiyorum, demişti ki: " Özbekistan 'a ilk gittiğimde, Özbek Cumhurbaşkanı İslam Kerim'e Özbekistan'ın serbest piyasa ekonomisi içinde nasıl kalkmacağını anlatıyordum. Beni, büyük bir dikkatle dinliyor; cümlelerimi 'Togri! Togri!
“Hayatım boyunca kendimle ilgili olarak uzun açıklamalara girmekten kaçındım. Duygularımı bütün açıklığıyla uzun uzun anlatmadım kimseye. Bunu yapmak doğru muydu bilmiyorum ama bu böyle sürdü. İstedim ki bana bu kadar yakın olan insanlar birkaç kelimeyle, birkaç cümleyle, bir bakışla, bir nefes alışımla anlasınlar neler olup bittiğini. Çünkü ben böyle anlayabiliyorum."
Reklam
261 öğeden 221 ile 230 arasındakiler gösteriliyor.