Kitap bitti, ben tükendim.
Laf olsun diye değil, öyle ki damarlarımdan kanın çekildiğini hissettim, azar azar, acıta acıta... Her cümlede öyle bir sızı... Okurken sizle de paylaştım birçoğunu. Tükenirken sizi de tükettim.
Kehribar Geçidi...
Yedi Uyurlar'ı hiç duymuş muydunuz?
Okuyacağım kitapları genelde önceden araştırır, ona göre okurum,
Arkadaşlar selam.
Uzun bir süre oldu, sanırım 1.5 yıldır inceleme yapmıyorum. Bunun sebebi zorlu bir dönemden geçtim, kafa olarak iyi değildim; yeni yeni toparlanabildim.
Aklımdan inceleme fikri geçmiyordu, ancak son zamanlarda yazdığım bazı incelemelerden çok güzel dönütler aldım, kenarda köşede yazdığım bazı lakırtıların okurlar tarafından
Hellooooğğğ. Aslında inceleme yazmaktan vazgeçmiştim. Ama yapılan incelemelerin en rağbet görenleri bile (hepsi değil) vasat seviyedeydi. Kitaba dair bir şeyler yoksa inceleme diyemeyiz bence (kibarlık ediyorum, evrensel bir gerçek bu). Ya da kitabın son kısmını olduğu gibi kopyala yapıştır yapıp yüzlerce beğeni almak… Yapmayın yahu. Bu nedenle
-Kafama sıkmıyorsam silahım olmadığı içindir.
Pessoavari bir cümle ile giriş yaptıktan sonra kitap hakkında düşüncelerime gelecek olursak, okumamış olmayı dilerdim, bu kitabı okumuş olmak, hayatımdaki en büyük trajedilerden biridir: Çünkü onu bir daha asla ilk kez okuyamayacağım. Tıpkı Pessoa'nın “Mr. Pickwick’in Serüvenleri” adlı kitap
Bir şarkı dolanıyor dilimde
Dinledikçe düşüncelere dalıyorum
Her şey gözümde canlanıyor
Geçen yıllar mı desem susuyorum
Bir başka oluyorum sessizleşiyorum
Gökyüzüne bakıyorum öylece
İçimde kopan fırtına canımı yakıyor
Sevmek mi desem aşk mı bilemiyorum
Tatmadım diyorum o duyguyu
Yaşamayamadım doya doya
Hep bir eksik kaldım diyorum
Nerde
21. yüzyıl!
İnsan psikolojilerinin alt üst olduğu, antidepresanların aspirinlerden fazla sattığı, intihar olaylarının arttığı, adeta "Dünyaya gelecek en yanlış zamanı bulmuşuz." denen bir dönemde yaşıyoruz.
Geçtiğimiz günlerde İlber Ortaylı'nın bir kitabını okumuştum. Her insanın kendi dönemi için dünyanın en zor dönemi
❣️Sevgili kalbim bunlar sana olan öğütlerim: Giriş: Seninle bir çeyrek asır bitti. Tüm mevsimleri gördün. Yaprak döktüğün de oldu, yeşerdiğin de. Kangren olmuş hayallerini kesip gerçeklerle yaşamayı da öğrendin. Gemileri yakmayı, kördüğüm olan ipleri kesmeyi öğrendin. Ne kadar yansa da yüreğin başkasının söndürmesini beklemeden kendi cehennemini de sevdin. Yandım diye feryad ederken için ham bir yemiş olduğunu farkettin. Savaştığın da oldu, yaralar aldığın da. Sabah kalktın, güneş gibi yeniden doğdun. Sen kendine herşey oldun. Fırtınalar koparken derinlerinde, meltemlere de yön verdiğin oldu. Hülasa, çarpık bir kentleşme gibiydin: Düzensiz ve karışık.
🫀Ey kalbim! Bu ne dağınıklık toparla biraz kendini. Çünkü biz şimdi seninle bir hürriyeti bölüşeceğiz.
✋Gelişme: Kendim, kendi ellerimle, kendi kendime; kendi kalbimi doğurtacağım bir EBE eliyle.
🌾Sonuç: Ve son olarak "Dün öldüm, henüz yaşamadım, yarın doğacağım."