Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
1809 Boston doğumlu olan Albert Pike, Amerikan İç Savaşı'nda general ünvânıyla vazîfe almıştır. Kurduğu gerilla birlikleriyle insanın kanını donduracak cinâyetlere imza atmış ve bundan dolayı İngiliz İmparatorluğu'nun baskıları ve Konfederasyon Başkanı Jefferson Davis'in (1809-1889) gayretleri neticesinde ordudan atılıp birlikleri
Muhammed 570'te Arabistan'ın merkezindeki Mekke ken￾tinde Kureyş aşiretinin bir ferdi olarak dünyaya geldi. Ku￾zeydeki bölgelerin aksine Mekke bilinçli olarak Bizans-Sasani uzlaşmazlığının dışında kaldı. Muhammed'in gençliğinde Kureyş liderleri Bizanslıların Mekke ile ittifak girişimlerini geri çevirdiler. Öte yandan Mekke
Sayfa 427Kitabı okudu
Reklam
...Enver Paşa, Buhara'nın tüm doğu bölümünün yanı sıra, Buha­ra'daki eski emirliğin büyük bölümünü de kontrolü altına almıştı. Bununla be­raber, gerçek durum daha karışıktı. Enver Paşa, bütün operasyonları kendi ida­resi altında toplamak amacıyla tüm Basmacı liderlerini ve kumandanlarını bir araya getirmeyi - büyük bir başarıya
Harezmşahlar.
Ba­tı Tür­kis­tan’­da (şim­di Türk­men Sov­yet Cum­hu­ri­ye­ti­nin107* bir par­ça­sı olan) Aşa­ğı Amu­der­ya neh­ri hav­za­sın­da­ki Ha­rezm (Hva­rezm, Ho­rezm), dün­ya­nın en es­ki me­de­ni­yet alan­la­rın­dan bi­ri­dir. Amu­der­ya’­ya is­ti­nat eden da­hi­yâ­ne bir su­la­ma sis­te­miy­le üs­tün de­re­ce­de bir zi­ra­at müm­kün ol­muş­tu;
Ksenophon'un gözleminden kısa bir süre sonra, coğrafyacı ve tarihçi Strabo M.Ö. 3.yy'da şöyle yazar: "Persis [Güneybati Iran] Kurtioileri ve Armenia (modern Türkiye'deki Kuzey-orta Kürdistan] Mardları aynı ismi kullanmaktadırlar ve aynı karaktere sahiptirler" (bkz. Tarihsel Göçler). Strabo'nun diğer anlatımlarından, klasik dönemin sonunda Kurt olarak adlandırılan Kürtlerin, daha o zamanlar Anadolu, Ermenistan, Kuzey Suriye, Irak topraklarında, Bati ve Güneybatı İran'ın geniş bölgelerinde var olduklarını öğreniyoruz. Tarihçi Polybius da M.Ö. 220 yılında Kürtlerden bahseder; onları Medya ve Doğu Anadolu'da yaşayan Kurti halkı olarak adlandırır (ki Kürtler günümüzde hala aynı yerlerde yaşamaktadırlar).
Sayfa 83
13 Kasım 1885 Freising doğumlu Niedermayer, subaydan ziyade entelektüel ve siyasî bir kişiliktir. Birinci Dünya Savaşı sırasında Doğu Cephesinde görevlendirilmiştir. Burada, Afganistan halkını İngiliz sömürgeciliğine karşı kışkırtmaya çalışmıştır. Savaş coğrafyası ve savaş siyaseti uzmanı olan Niedermayer, Berlin’deki Friedrich-Wilhelm Üniversitesinde Genel Savunma Çalışmaları Enstitüsü Başkanlığı yapmıştır. Sovyetler Birliği, Yakın Doğu ve Orta Doğu'daki halkların siyasî davranış biçimleri üzerinde ciddi tecrübesi vardı. Rusça, Farsça ve Türkçe biliyordu. Bkz: Hoffmann, Die Ostlegionen, s. 61. Albay rütbesini de muhafaza ederek Münih ve Berlin Üniversitelerinde ders veren Niedermayer, İkinci Dünya Savaşının başlamasıyla birlikte 30 Mayıs 1942'de 162. Piyade Tümeninin komutanlığı ile görevlendirilmiştir. Bu Tümen, nizamî bir tümen olmayıp tamamı Türkistanlı savaş esirlerinden kurulmuştur. Littlejohn, Niedermayer'in Müslüman olduğunu iddia etmektedir. Bkz: Littlejohn, s. 252.
Reklam
Genel olarak Kassitlerin kökeninin Babil'in kuzeydoğusundaki Zagros dağları olduğu düşünülmektedir, çünkü birinci binyılda Kassit kabilesi olarak karşımıza çıkarlar. Geç Greko-Romen yazarlar (örneğin Diodoros ile Strabo) Kuzistan'ın kuzeyinde yaşayan Kassaioi adında dağ halkından söz ederler, bunlar Kassitlerin geç torunları olarak kabul edilirler. Bunun tersine, Kassitlerin Babil'in kuzeybatısındaki bölgeden geldikleri, Geç Eski Babil Dönemi'nde orta Fırat'taki Hana Krallığı'nda yerel bir hükümdarın Kassitlere özgü bir adı olduğu (Hallo ve Simpson 1971 [OC]: 106 içinde Hallo tarafından) ortaya atılmıştır; dolayısıyla Kassitlerin sonradan ilişkilendirildikleri doğu yöresi siyasal güçleri söndükten sonra etnik topluluk olarak yaşamayı sürdürdükleri bir yer olabilirdi. En son eğilim de toplu belgelerin işaret ettiği üzere (Nashef AfO 27 (1980): 1 67; Liverani 1988 [OC]: 607) Kassitlerin "asıl ana yurtlarını" Zagros Dağları olarak belirlemektir. Benzeri nice sorun gibi belgeler sorunu kesin olarak çözmekte yetersiz kalmaktır. Aynı şekilde Kassit dilinde muhafaza edilmiş yazı parçalarının Hint-Avrupa ailesiyle ilişkisi olduğu (Balkan 1954) yollu daha önceki görüşler ciddi olarak sorgulanmıştır (Mayrhofer 1966; Kammenhuber 1968; Brinkman 1980: 472-473). Elde kalanlara dayanarak Kassit dilinin bilinen hiçbir dille belli bir ilişkisi bulunmamaktadır; az sayıda tanrısal isimlerin olası Hint-Avrupalı kimlikler taşıdıkları inandırıcı olmayıp geçici, olasılıkla dolaylı kültürel bir ödünç almanın ötesine geçmeyebilir (Mitanni'deki Hint-Ari öğelerle ilgili benzer sorunlarla karşılaştırın, bkz. bölüm 6a).
Sayfa 437
AVRUPA BİRLİĞİ - TÜRKİYE: DİN SORUNU
Ama en önemlisi -genelde söylenmez- Türkiye'nin muhtemel üyeliği konusundaki kaygılar din temellidir. Türkiye İslâma laik ve Batı temelli yaklaşsa da Müslüman bir devlettir. 76 milyon Türk-Müslümanı Hıristiyan kimliğini çok sık vurgulayan bir kulübe entegre etmenin potansiyel zorluğunu herkes bilmektedir. Ayrıca AB kendi içinde var olan Müslüman azınlıkla mücadele etmektedir. Türkiye (Arnavutluk gibi) küçük, fakir ve Müslüman olsa daha az sorun çıkartırdı fakat boyutları ve nüfusuna bakılırsa Almanya'dan sonra AB'nin ikinci büyük devleti olmasını sağlayacaktır. Tüm bunların sonucundaki şüpheler Avrupa kamuoyunu ve siyasetini bölmektedir. Türkiye'nin üyeliğinin sağlayacağı fırsatlar yerine çıkaracağı zorluklar göz önüne alınmaktadır. Fırsatlar arasında büyük bir piyasa ve işgücü havuzu, Avrupa'nın Orta Doğu ve İslâm dünyasıyla ilişkilerini güçlendirmede Türkiye'nin önemi sıralanabilir (daha fazla bilgi için bkz. Morris, 2005).
Gerhard von Mende (1904-1963): Aslen Baltık Almanları’ndan olan Prof. Dr. Gerhard von Mende, 25 Aralık 1904’te Riga şehrinde doğdu. Komünist İhtilâli sırasında, ailesi ile birlikte Rusya’dan Almanya’ya göç etti. Babasının çok erken ölümü üzerine, amcasının yakın ilgisi ile ilk ve orta tahsilini tamamlayan Gerhard, yüksek tahsil için içtimaî meseleleri içeren fakülteleri tercih etti. Kuzey Türklerinin meşhur eski ailelerinden birinin kızı olan Dr. Sufiye Sırtlan ile evlendi. Eşine karşı olan bağlılığından dolayı onun mensup olduğu millete karşı da aynı hisleri beslemiş olması pek mümkündür. Doktoradan sonra Berlin Üniversitesi’nin Dış Memleketler Fakültesi’nde Rusya kürsüsüne ordinaryus profesör olarak atandı. Harpten sonra Batı Almanya’da kurulan Doğu Avrupa’yı Araştırma Enstitüsü’nün müdürü oldu. İlk mühim ilmî araştırması, Der National Kampf der Russlandtürken, (Rusya Türklerinin Millî Mücâdelesi) adlı eseridir. 1936’da Berlin’de basıldı. Gerhard von Mende’nin Türk muhiti ile olan ilgisi yalnız bu ilmî araştırmalarına münhasır kalmadı. II. Dünya Savaşı sırasında esir düşen Türklerle ilgili meselelerde de faal rol oynadı. 16 Aralık 1963’te vefat etti. Ölümünden üç yıl sonra Komünist Blokta Milliyet ve Mefkûre adlı eseri Dr. Fethi Tevetoğlu ve Dr. Aziz Alpaut tarafından Türkçeye çevrildi. Bu eserde, Mende’nin hayatı ve mücadeleleri hakkında geniş bilgi yer almaktadır. Fazla bilgi için bkz. Komünist Blokta Milliyet ve Mefkûre, Ankara Üniversitesi Basımevi, Ankara 1966
Modern milliyetçi ideolojilerin etkisinde kalmadan önce, İslam toplumunda yabancı düşmanlığı bilinmiyordu. Misafirperverlik sadece eski bir Arap göçebe mirası değil, aynı -zamanda her yere nüfuz etmiş bir idealdi (ve hâlâ öyledir). Misafirperverlikten yoksun insanlar ve yerler, örneğin Cahiz (8. 255/868-869) tarafından yazılan Kitabü”l-Buhala'da
19 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.