Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
'Benim hikâyemin kime ne faydası olacak ki ? Boğuk sesli türkümün, gösterişsiz yüzümün , öylesine ömrümün... Beni sakladığım mağaramdan gün yüzüne çıkarmayın. Ömrümün yedi uyuyanını uyandırmayın. Bırakın yazılmamış hayatın kahramanı olarak kalayım. Bir figürana çevirmeyin beni. Ağlamak ile gülmek dışında hiçbir sureti olmayan, bilmeyen gönlüme kalabalık dünyanızın boğucu sesini duyurmayın. Bana A'rafı öğretmeyin. Bırakın eksik kalayım. Bir köşede, bir kenar mahallede , bir tahta tabure üzerinde , henüz asfaltın ulaşmadığı, manzarası alabildiğine geniş olan kenarları papatya tarlalı bağ yolunda. Bir ben unutulayım. Bilinmeyen bir yitik olayım. Adımı anmayın. Hiçbir şeye benzetmeyin. Hiçbir şeyin hatırlatanı, keşkesi , belkisi olmayayım. Beni burada ; gecelerin korkusunda, uzaklardan gelen uluma sesinde , sanki elimi uzatsam dokunacağım yıldızların altında , çağlayan derelerin akışında , yağmurun hemen yanı başında bırakın. Beni hiç bilmeyin ki unutmayın. Beni hiç sevmeyin ki vazgeçmeyin.'
Kalbimizde boğucu bir kalabalık Aklımızda umutsuz sözlerin acısı Baktığımız kadar bir sokak dışarda Bir soğuk, bir üzgün, bir yalnız resim Kapanır durur üzerimize bütün uzaklar.
Şükrü Erbaş
Şükrü Erbaş
Reklam
3 ay sonra kalemin başına oturup ağlayarak yazdığım o şiir.
Tutunmak istediğim dallar, Ahuzarı efkara kaldı. Hoyrat bir rüzgara gitti mektuplar, Yetişilmezliğin esrarında yandı kelimeler. Koştuklarım ezilmiş bir kayanın altında Bitmez artık evvelden boğucu bu nefessizlik. Yürünmez kimsesiz kayıp ve kirli yollar Geçmez zihnimdeki zincirden halatlar Sorgusuzluğun yaşandığı bu çağda O yürek bu yüreksizliğe nasıl katlandı. Saklandı mı duvarsız bahçe artlarında. Bir secdeye sığdı mı o ağır baş Geçti mi kirli ve ıssız sokaklardan hayallerimiz. ruhumun uçurumda kalan elerinden koptum. Yitirdim zihnimin kayıp denizlerini. Bir şeyler eksildi. Yetişemediğim sualsiz hatırların bağrında. Bağıramadım... Susmanın erdem olduğunu öğrenmiştik. Bir kez daha yetişseydin, Pembe uçurtmanın ipini gösterseydin. Ve mor bir fanilanın arkasindaki ayak izlerimi geçseydin... Ulaşabilseydin yazgıma, İsmini işleseydin ruhumun kayıp mısralarına. Yaşamaktan bir nefes verseydin, Bir kez daha gülmelerin ardına iletseydin çocukluğumu
İçine bile bakmıyorsun artık. Dünya, inandığın o yitik cennet değil.
Durup dururken inciniyorsun. Kötü söz gerekmiyor bunun için. Tam kirpiklerinin ucunda bir yarım ay, dudaklarında bir boyalı söz... bir kırıcı gülüş yetiyor kapanman için. Saygısız ses, kibirli gövde, tüküren gözler... Birisine bir söz söyleyeceksin; sessizlik boğucu; şu uzun ayrılığa bir özür, bir sitem.... kırk cümle kuruyorsun, ağzını açmadan vazgeçiyorsun. İncinme değil bu, insana olan inancını yitirme. Yaranı evde bırakıp çıkıyorsun sokağa. ☆☆☆
Çırpınıp İçinde Döndüğüm Dünya
Çırpınıp İçinde Döndüğüm Dünya
Şükrü Erbaş
Şükrü Erbaş
☆☆☆ S. 9 resimyukle.io/r/TL1lWHlK8h
Günaydın Yaşamak!
Ceviz ağaçları. Uzun bıyıklı adamlar Toz içinde kadınlar. Cızırtılı bir radyo Yalnızlığı çalıyor. Pencerelere kadar kar Köpekler olmasa herkes ölü. Puhu kuşları bile.
Artık hiç bir şeyden keyif alamıyorum herşey boğucu geliyor boğucu ve bomboş hissediyorum. günler, saatler hepsi çok uzun ve benim yaptığım tek şey sürüklenmek. Ayak uyduramıyorum aniden durup hah, ne ara buraya geldik diyorum. Bilincimi açık tutmakta zorlanıyorum hiçbir şey yokmuş gibi gülebiliyorum ama gülüşüm dudaklarımdayken bile donuyor.
Reklam
Bir insanın sağlığı, umudu yerindeyse ; yürüyerek yollara düşmenin, yeni ufuklara yelken açmanın hiçbir zararı yoktur. İsterse yağmur yağsın hatta fırtına çıksın. Yollar bozuksa aşılır. Insan iyimser haliyle boğucu sıkılmışlığın ötesinde bir yaşam inşa ederek tekdüzeliği sonlandırabilir.
"Nedenini bilmiyorum ama artık hissizleştim. Boğucu yalnızlık duygusundan kimse beni çekip çıkarmıyor."
Stefan Zweig
Stefan Zweig
|
Kızıl
Kızıl
An'dan (030)
Ne kadar sabırsız olursan ol, ne kadar tez canlıyım ben dersen de.. Hayat bir yerde durduruyor seni, hem de olağan akışı içerisinde. Öyle mucizeler beklemene gerek kalmadan, rutinlerin arasından öğretiyor sana dersini.. Sabah kalkmak için güneşin doğuşunu bekletiyor, gece yatmak için batışını.. Kışın üşüyorsun, yazı bekletiyor. Yazın terden sırılsıklam, nemli ve boğucu bir Ağustos sıcağında Aralık gelse dedirtiyor.. Beklemeyi öğreniyorsun işte; marketlerin kasasında uzun kuyruklarda sıkılan, hep acele bir işin varmış gibi direksiyona geçtiğinde trafiği birbirine katan, deli danalar gibi sürekli koşturan, sen.. Elden ayaktan düşünce, ölümü bile bekliyorsun.. m.sarıtaş
ne boğucu filmdin be
“Hüzünlü bir şiir gibiydi her şey. Artık yavaş yavaş anımsıyordum. Günler geçiyordu. Bildiğim tek gerçek buydu. Şairin dediği gibi, kendimi ağır ve müşfik akan bir suyun koynuna bırakmış, gidiyordum.” C Blok (Zeki Demirkubuz, 1994)
1.000 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.