İnsan... İn-san. İki hece. Sadece beş harf. İyeliksiz, zarfsız.. zamansız.. Ama.. Aması vardı işte. Yalnız gibi görünen, aslında o kadar kalabalık bir varlık ki insan.
Umutları var, mutlulukları, hüzünleri, sevinçleri... Kederleri var, sonra başından aşkın dertleri.. Güldükleri, ağladıkları, sustukları, bağırıp çağırdıkları. Sevdikleri
Bir saattir kitap seçmeye çalışıyorum. Elime bir kitap alıyorum, okumaya niyetleniyorum geriye bırakıyorum. Anlatı okuyacağım diyorum, bir anlatı seçip okumak için gidiyorum, başlayamıyorum. Hikaye okuyayım diyorum, onu da bırakıyorum. Kitap seçme problemim her zaman vardı ama bu defa farklı bir şey de var bunun yanında. İçimde bir sıkıntı var.
Sana Sığındık Allah’ım
Allah’ım,
Bütün hamdler sanadır; sana hamd eder, senden mağfiret dileriz.
Nefislerimizin aşırılıklarından, hatalarından sana sığınırız. Sen kimi hidayet
ettiysen o hidayet bulmuştur. Kimi sapıttırdıysan da o sapık kalmıştır.
Şehadet ederiz ki:
Senden başka hiçbir ilah yoktur. Senin ortağın yoktur. Ve yine şehadet
Pablo Neruda şiirlerini ondan habersiz sevgilisine okuyan postacıya:
''Neden şiirlerimi çalıp sevgiline kendi şiirlerinmiş gibi okudun postacı?" Diye sitem etmiş.
Postacı: "Üstad, şiir yazanın değil ihtiyacı olanındır. Benim o şiirlere ihtiyacım vardı.'' demiş.
Şiirler kelimelerden mısralara evrildikten sonra ortak
Aziz Nesin klasiği daha. Ne iyi etmiş de yazmış. Yoksa bu güzel eserden mahrum kalacaktım. Her ne kadar
Yaşar Ne Yaşar Ne Yaşamaz'ın hikayesini bilsem de, sizin de bildiğiniz üzre okumak gibisi yoktur.
Efendim Aziz Nesin, Yaşar Ne Yaşar Ne Yaşamaz'ı ilk önce 12 bölümlük bir radyo tiyatrosu olarak yazar. Ama kendi kendine yazmaz. Zaten çoğu yazılarını da