"Böyle gelmiş böyle gider" demekten çıkarı olan bütün sömürücüler, bütün aldatıcılar, ve aldatılanlar şunu iyi bilsinler ki: BÖYLE GELMİŞ ama BÖYLE GİTMEYECEK!
Bütün anneler, annelerin en güzeli,
Sen, en güzellerin güzeli.
Onüçünde evlendin,
Onbeşinde beni doğurdun,
Yirmialtı yaşındaydın,
Yaşamadan öldün.
Sevgi taşan bu yüreği sana borçluyum.
Bir resmin bile yok bende,
Fotoğraf çektirmek günahtı.
Ne sinema seyrettin, ne tiyatro.
Elektrik, havagazı, su, soba,
Ve karyola bile yoktu
Yazarın okuduğum 2.kitabıydı. Daha önce Kadın – Erkek Beyni kitabını okumuştum. Dili akıcı ve sürükleyiciydi. Yazarın derdinin salt bir roman yazmak olmadığını hepimiz biliyoruz. Nörobilim uzmanı olan yazarımız bu bilim dalıyla ilgili teknik terimleri harmanlayarak bize bir roman yazmış. Sürükleyici bir romanın yanında bu terimleri bize öğretme,
“Bırak olmasın mezar taşımız,
bir okul bahçesine gömsünler bizi çocuklar koşsun üzerimizde,”
"Bir gün neden? diye soruverir kendi kendine. Benim üstünlüğüm ne? neden Hıristiyan çocuklar dinlerini kendileri seçmedikleri için, cehennem ateşinde yansınlar?
Bir halkı diğerinden üstün kılan, bir şehirden imkanlar bakımından diğerini ayıran ne?
Nigâr Hacızade
Belaruslu gazeteci-yazar Svetlana Aleksiyeviç, savaşı, şahidin anlatma yükümlülüğünü, edebiyatını, ömrü boyunca yanı başında olan sesleri anlatıyor.
Kaybedilmiş Bir Savaş Üzerine: Svetlana Aleksiyeviç’in Nobel Edebiyat Ödülü
Nobel Edebiyat Ödülü’nün bu yılki sahibi Belaruslu yazar Svetlana Aleksiyeviç, 7 Aralık’ta ödül
Merhabalar,
incelememe kitaptan bir alıntıyla başlamak istiyorum, sanki tüm kitap bu alıntı için yazılmış gibi.
“Hepimiz esir değil miyiz, sen esir değil misin? Böyle gelmiş böyle gidecek...”
Tüm kitap bu sözü kanıtlıyor sanki, ya da tam tersini:
"böyle gelmiş ama böyle gitmeyecek... Bir şeyler yapacağız, yapacağız.”
Bana sorarsanız, ben