Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Bu uçsuz-bucaksız bozkırın ortasında yitip gitmiş o küçük istasyonda, barakalardan birinin penceresindeki ışık sabaha kadar hiç sönmezdi. O pencerenin ardında, umutsuzluklar içinde, gözüne hiç uyku girmeyen bir kadın vardı. Abutalip Kuttubayev’in ailesi yaşıyordu o küçük barakada. Bu aile, her gün Abutalip’in dönüşünü bekliyordu. Abutalip’in karısı Zarife, geceleri birkaç kez, petrol lambası fitilinin külleşen ucunu kesiyor, bu yüzden birdenbire aydınlık artınca, gözleri, encikler gibi yumulup uyuyan soluk tenli iki çocuğuna takılıyordu. İşte o zaman içi soğuk bir ürperme ile doluyor, yumruklarını sıkıp göğsüne bastırıyor, onları rüyalarında babalarına doğru koşarken hayal ediyordu: Olanca hızlarıyla koşarak, yarışarak, kollarını açarak, ama bir türlü koştuklarına ulaşamadan... Gündüzleri, o küçük aktarma istasyonunda sadece otuz saniye duraklayan trenleri de gözden kaçırmıyorlardı. Vagonlar büyük bir gıcırtı ile durur durmaz fırlayıp koşmak için hep pencereye uzatıyorlardı başlarını. Ama günler gelip geçiyor, onlar babalarından hiçbir haber alamıyorlardı. Sanki babalarını bir çığ alıp götürmüştü ve bunun nerede, ne zaman olduğunu kimse söyleyemiyordu.
Hayaller kurmak, tefekküre dalmak için....
Semerkand'a gidin. Ben ilk defa oraya 1994'ün Ekim'inde gittim. Hayat yolunda çok geç kaldığım bir rüya şehridir. Çocukluktan beri Semerkand hakkında okurdum, şehrin resimlerini görürdüm. Ama gecikmenin bir faydası oldu. O ana dek Doğu ve Batı'daki önemli merkezleri görmüştüm, bu sayede kıyas imkanı buldum ve büyülendim. Semerkand, bozkırın ortasında, medeniyetlerin hülasası olarak ortaya çıkmış bir şehirdir. Bilhassa geceleri Registan Meydanı'nda oturmalısınız. Bu deneyim ateş seyretmek gibidir, büyüleyicidir. Meydanda otururken tefekküre dalıyorsunuz, hayaller kuruyorsunuz. Bu tip dalmalar esasen yazarlara ve müzisyenlere çok ilham verir. Ben de oralarda çok eskilere daldım, düşündüm. Kafamda maziye gittim. Timur'a, Dari İrani döneme, oradan son asrın Rus dönemine.. Buralar bir bakıma Türklüğün geldiği yerlerdir, o dönemlere uzandım. Sonra o meydanın karşışında Uluğbey Medresesi'ni görürsünüz. Ahmet Haşim'in şiirindeki gibi. İslam dünyasında ilim güneşinin, o muhteşem kızıl akşamını Uluğbey Medresesi temsil eder. Dedim ya; Semerkand, Ortaçağ medeniyetinin müthiş bir temsilcisi ve sembolüdür. Hiçbir yerde öylesi yoktur. Günümüze kalmış, korunmuştur; evleri sade ve sakindir. Avlu içinde kerpiç evlerdir bunlar, şehirde gökdelen yoktur. O bölgede bilhassa Semekand ve Buhara'da, ardından da Taşkent'te, gökdelen tarzı binalar göremezsiniz. En çok beğendiğim Yahudi gettosu da Buhara'dadır.
Sayfa 131 - Kronik KıtapKitabı okudu
Reklam
Cengiz Han, Moğol'u şöyle tanımlamıştır; "Gününü yaşarken bir yavru karacadır Moğol. Toy ve şölen günlerinde genç bir taydır. Ne zaman ki savaş gelip çatar, vahşi bir doğan olur Moğol. Yağıların üzerine bir yaşın gibi atılır. Gün gelir yaşlı bir kurt benzeri pusuda gizlenir. Geceleri baykuş gibidir, uyumaz! Moğol değişkendir çünkü bozkırın ürünüdür. Onun yaşamı bozkıra denk olmalıdır"
Bozkır
Bakıp gözlerine ak geceleri Yitir belleğinin uzaklarında, Kürklü anılan dönerken geri Ayrılığın uzun kızaklarında. Açar; sırçalanır gözleri çay çay, Yüzünde bin parça olur dolun-ay... Kader bir buz dağı, umut deli tay; Gam, bozkırın yorgun Kazak'larında. Birden gökyüzünü yırtar "alaş"lar, Yıldızlar ürperir, dünya yavaşlar... Ölüm-aşırı bir yolculuk başlar Zaman ölürken kurt tuzaklarında. En önde bir adam dağlardan ulu... Yüreğinde oba oba öç dolu. Bulmuş karanlıktan sıyrılan yolu; Tan, Osman Batur'un göz-aklarında.
UFAK BİR ANIYA
Çal güzelim o ince dudağından bir parça, Yine aynı yerde dinlerim seni. Bozkırın, dağın, taşın bir yerinde, Gülüşünle çiçekler açarken dinlerim seni. Ben senden sen benden belli ki her cümlede, Her şiirde, şarkı da bir daha rastgelmeli. Senin utanıp kaçınmada, Desen ki bir sevda var demeli. Çal güzelim o ince dudağınla bir ıslık, Aşkın demli
Bozkırın geceleri
Bütün başarılar tek şeye borçludurlar ; “hiç sıkılmadan sessizce gece-gündüz çalışmaktır “ diyor yazar...
Reklam
5)Hayaller kurmak tefekküre dalmak için... Semerkant'a gidin. Hayat Yolunda çok geç kaldığım bir rüya şehridir. Semerkand bozkırın ortasında medeniyetlerin hülelası olarak ortaya çıkmış bir şehirdir. Bir Orta Çağ şehri işte dersiniz ama Barthold' un Soçineniya'sini ve diğer kitaplarını da pazardan alırsınız. Bilhassa geceleri registan meydanında oturmalısınız bu deneyim Ateş seyretmek gibidir büyüleyicidir meydanda otururken tefekküre dalıyorsunuz Hayaller kuruyorsunuz bu tip dalmalar Esasen yazarları ve müzisyenlere çok ilham verir. Sonra o meydanın karşısında Ulubey medresesini görürsünüz Ahmet Haşim'in şiirindeki gibi İslam dünyasında ilim güneşinin o muhteşem Kızıl akşamını uluğbey Medresesi temsil eder. Dedim ya Semerkant ortaçağ medeniyetinin müthiş bir temsilcisi ve sembolüdür hiçbir yerde öylesi yoktur günümüze kalmış korunmuştur evlere sade ve sakindir Avlu içinde Kerpiç evlerdir bunlar,şehirde gökdelen yoktur. o bölgede bilhassa Semerkand ve bu arada ardından da Taşkent'te gökdelen tarzı binalar göremezsiniz. En çok beğendiğim yahudi gettosu da buhara'dadır.
42 öğeden 31 ile 42 arasındakiler gösteriliyor.