En büyük derdim seni sevmem, senin ise beni sevmemen. Hakkındaki bu hükmünün manasını, mahiyetini anlamaya, sebeplerini bulup çıkartmaya çok çalıştım. Kendime bakıyorum, beraber geçirdiğimiz hayatı, bildiğim, hatırlayabildiğim her şeyi yokluyor, araştırıyor fakat bir başlangıç, bir ipucu bulamıyor, bu bahtsızlığa sebebiyet vermek için ne yapmış olduğumu bir türlü hatırlayamıyor, kestiremiyorum. Hakkımda yanlış, hiç de insaflı olmayan bir kanaatin var muhakkak ki, bana değil, şekilleri tahrif eden bir aynadaki aksine bakarak bu kanaate varmışsın.
…
Fakat dinle ; asıl söylemek istediğim şu: Sen benim için daha az da kıymetli olsan, senden daha da az hoşlansam, seni daha da az takdir etsem yine de seni hudutsuz seviyorum zannederdim, sana karşı alakasız olmak gibi korkunç bir vakıayı kendime dahi hissettirmezdim…
Kalbim bu hakikati benden gizlerdi çünkü bence sevmemek hemen hemen cinayet işlemek gibidir ve ben, her kim olursa olsun, bu derece feci bir darbe indirecek kuvveti kendimde asla bulamazdım.
Herkese merhaba
Daha önce iki kez okunmayı deneyip yarım bırakmıştım bu kitabı. Hayatıma girme zamanını doğru ayarlayamamışım galiba:)
Kitapların da insanlar gibi olduğunu düşünmüşümdür hep. Doğru zamanda doğru şekilde hayatımıza girmeliler...
Ama kitabı okuduğum süre içerisinde defalarca yarım bırakma isteği kapladı içimi. Yine mi doğru zaman
Ben yaşadığım sürece, sen bu çığlığı duymayacaksın. Yalnızca eğer ben öldüysem, benim vasiyetim olarak alacaksın, seni herşeyden çok seven ama senin tarafından hiç tanınmayan, seni daima bekleyen ama senin hiç çağırmadığın birinden kalan vasiyet.
Bu kitabı bitirdiğimde, o kadar fanatikçe sevdim ki hemen bir inceleme yapmanın doğru olmadığına karar verdim. Biraz kitap hakkındaki fikirlerim demlensin istedim. Aradan yaklaşık 5 ay geçti ama ben bu kitabı hâlâ çok ama çok seviyorum.
Genelde kitaplarımı çizemem ben, ikinci el bile olsalar, bu kitabı çizmek durumunda kaldım. Çünkü çizdiğim
Birkaç ay önce Ümit Meriç’in ‘’ İçimdeki Cennete Yolculuk’’ kitabını okuduğumda; bu zarafetin, hassas zekanın, cümlelerdeki derinliğin, edebi birikimin genetik mirasının sahibini merak edip Cemil Meriç kitaplarıyla kütüphanemi şereflendirmiştim . Sosyal medyadan, haberlerden, dergilerden ve Dücane Cündioğlu’nun hazırladığı belgeselden kısmen
Değerli Arkadaşlar Bu Başlık ve Yazı Çok Önemlidir ve Lütfen Dikkatli Şekilde Bu Çalışmaya Destek Olun.
Bu Yazı ile bütün ilerideki büyük kişisel gelişim grubumuzun temelleri atılacak.
Öncelikle hepimiz kendimizi tanıma serüvenine girişiyoruz.
4500 yıllık metodoloji olan "ENNEAGRAM" ile tanışıyoruz.
Arkadaşlar, Enneagram doğuştan
çabuk sar yaralarını
sanma ki muafsın
yeni acılardan ..
gece bana yetmiyor
kaçacak deliği yok dünyanın
ışık hiç çığlık atar mı bilmem
ama ben duyuyorum
kulağımı sağır edecek yeryüzünde gördüklerim
Bazı kardeşlerim bana "Abla nasil Risale-i Nurlarla tanıştın diye sualde bulunmuş bende buna seve seve cevap vermek isterim.
Elcevap; üniversite 2. Sınıf'ın vize haftasında iken o günkü sınava çalışmak üzere okul kütüphanesine gitmiştim. Sürekli olarak çalıştığım bir yer vardi her zamanki gibi oraya gittim. Masanın üstünde