Başkalarının dışarı çıktıkları saatte eve dönmek, başkala­ rı ortadan kaybolduğunda ortaya çıkmak, her fı rsatta duvar renkli paltoyu sırtında taşımak, ıssız yolları aramak, tenha sokakları tercih et m ek, salıbedere hiç katılmamak, kala­ balıklardan ve şenliklerden uzak durmak, refah içindeymiş gibi görünüp yoksul bir yaşam sü r mek, zengin olduğu halde anahtarı cebinde, mumu kapıcısında olmak, arka kapıdan girmek, gizli merdivenden çıkmak gibi garip alışkanlıklar , bu anlam veriler n eyen ilginçlikler , hava kabarcıkları, yüzey­ deki kaçamak kıvrımlar sıklıkla dehşet verici bir derinlikten ka ynaklanırlar.
Kur'an (Rabb'in) der; İkra', Oku, Çalış, Gayret et
Tecelli etmedin bir kerre, Allah'ım, cemâlinle! Şu üç yüz elli milyon rühu öldürdün celâlinle! Oturmuş eğlenirlerken senin -hâşâ- zevâlinle, Nedir ilhâdı imhâlin o sâmit infiâlinle? Nedir Islâm'ı tenkilin bu müsta'cel nekâlinle? *** Sus ey divâne! Durmaz kâinatın seyr-i mu'tâdı. Ne sandın? Fıtratın ahkâmı hiç dinler mi feryâdı? Bugün, sen kendi kendinden ümid et ancak imdâdı; Evet, sen kendi ikdâmınla kaldır git de bîdâdı. Cihan kanûn-i sa'yin, bak, nasıl bir hisle münkadı! Ne yaptın? "Leyse li'l-insâni illâ mâ-se'â" vardı!..
Sayfa 388
Reklam
Robert Louis Stevenson'un hafızalara kazınan, "umutla yolculuk etmek gideceğin yere varmaktan daha iyidir" hükmü, şu akışkan hale gelmiş modern dünyamızda hiç bu kadar doğru tını kazanmamıştı Varılacak güzergahlar değiştiğinde, değişmeyenlerse cazibelerini yürüyebilen insanlardan, sürülecek arabalar ve havalanacak uçaklardan daha hızlı kaybettiklerinde, hareket halinde kalmak varılacak yerden daha önemlidir. O anda yapılan her şeyi alışkanlığa dönüştürmekten kaçınmak, kendi geçmişinin mirasına bağlanmaktan uzak durmak, o anki kimliğini adeta modası geçince değiştirilecek bir gömlek giymek, geçmişin derslerini kenara atıp, geçmiş becerileri hiç duraksamadan ve pişmanlığa kapılmadan hor görmek.
Sayfa 40 - Ayrıntı YayınlarıKitabı okudu
O zamana değin, çocukken insana sonsuz gibi görünen bir yolda yılların yavaş yavaş ve hafiçe geçtiği, böylece hiç kimsenin akıp gittiklerinin ayırdına varmadığı bir yolda, hep ilk gençliğinin kaygısızlığıyla ilerlemişti. İnsan bu yolda, sakin sakin, çevresine merakla bakarak ilerlerdi. Aceleye gerçekten hiç gerek yoktu, ne arkanızda sizi sıkıştıran ne de tabii, bekleyen birileri bulunurdu. Arkadaşlarınız kaygısız, oynamak için sık sık durarak ilerlerdi. Evlerinin kapısından büyükler size dostça selam verir ve suç ortaklığı dolu gülüşlerle ufku gösterirlerdi; böylece yürek yiğitçe ve tatlı arzularla çarpmaya başlar ve insan kendisini az ötede bekleyen harikulade şeylerin umudunu tatar; gerçi o şeyler henüz uzaktadır ama bir gün onlara ulaşacağı kesin, tartışmasız bir biçimde kesindir. Daha çok yol var mıdır? Yoo, şu ilerideki nehri geçmek, şu yeşil tepeleri aşmak yeterlidir. Belki de varmışızdır bile. Şu ağaçlar, kırlar, şu beyaz ev belki de bizim aradığımız şeylerdir. Bir an, bunun doğru olduğuna inanıp orada durmak isteriz. Sonra, kulağımıza ileride daha iyisinin olduğu çalınır ve tasasız bir biçimde yeniden yola koyuluruz.
Çocukluktaki boyutlarla daha sonraki boyutlar çok farklı oluyor. Tekrar çocukluğundaki mekânlara gidip de baktığın zaman hakikaten hayretler içinde kalıyorsun.
Kendi içine çekil ve bak. Hâlâ kendini güzel bulmuyorsan eğer, güzel bir heykelin yapıcısı gibi hareket et; burasını kesip, şurasını düzeltiyor, bu çizgiyi daha hafif, şu diğerini daha saf hale getiriyor, tâ ki eserinin üzerinde sevimli bir çehre belirinceye kadar. Aynı şeyi yap sen de:... heykelini yontmaktan geri durma hiç...
Reklam
850 öğeden 231 ile 240 arasındakiler gösteriliyor.