Bencil Dünya.
Bence bugün dünyadaki en önemli açlığımız çok merkezli bir bakış açısına sahip olmayı istemek olmalıdır.Ne kadar avrupa merkezli bakış açısına suçlar atılsa da ben bunun aşırı milliyetçi toplumlardan kaynaklandığını düşünüyorum.Avrupa da bunun bir parçası olabilir belki de en büyüğü.İnsanmerkezli bakışlar diğer canlıları,erkek egemen bakış açıları kadınları görmezden geliyor bu liste daha da uzayabilir.Mesela ırkçılıkta tek bir insan fizyolojisini merkez almaktan kaynaklanır.Hep bir "Tek"vardır.Bir örnek daha bugünün şehir mimarilerinde normal insanlar esas alınarak oluşturulmuş ve engelli bireyler görmezden gelinmiştir.Evet hem de bunların hepsi bilinçli bir şekilde yapılmış.Halbuki bizim Yeryüzündeki tüm paydaşlarımızı dikkate alarak,bunlarla butünleşerek mutlu olabiliriz.Yani aslında bizim gerçek biz eşitlik fikrini tüm dünyada hakim kılmamız bugün en zaruri meselemiz olmalı.Evet herkes eşit haklara sahip olmalı ama bunu maaş dağıtır gibi hak dağıtmayacaz.Bu anca kibir ve üsttenci bir bakış açısı olur.Ya bu hak dağıtanlar nasıl olurda dağıtıyor.Bunlar kim ya.Ve biz sürekli niye durup durup eşit değiliz diyoruz ki biz böyle daha kötü duruma düşmüyormuyuz?.Biz Eşittik,eşitiz ve her zaman da eşit olacağız.Çözüm peki? çözüm belli hadi milletçe,topluca harekete geçelim hep birlikte okuyarak bilinçlenerek doğuştan hangi haklara sahiptik öğrenelim.
Bizim kuvvetimizdeki hız,  ne bir din adamının dumanlı vaadinden,  ne de bir hülyanın gönlü yakısındandır.  O yalnız              tarihin o durdurulmaz akışındandır.  Bize karşı koyanlar,  karşı koymuş demektir:  Maddede hareketin, 
Sayfa 172Kitabı okudu
Reklam
Okuyunca ayırdığın zamana değdiğini düşüneceksin!
‘Ruhumun feri söndü. Kimse beni görmüyor, feryadımı da duyan yok’. Depresyon bir boşluktan baş aşağı düşmekse eğer, bir el uzansın ve acısına dokunsun istiyor. Sanki ona değecek bir göz zamanı durduracak, filmi geriye saracak ve bize olan biteni baştan anlatacak. On dört yaşında fidanını toprağa vermiş, en zor yerden almış yarayı. Dünyanın
Sayfa 135Kitabı okudu
23 Nisan...
Küçüklüğümüzde 23 Nisan günleri, Ankara’da Devrim İlkokulu bahçesinde siyah önlüklerimiz, beyaz yakalarımızla toplanıp, “Bugün 23 Nisan neşe doluyor insan” diye diye Ulus Alanı’ndaki Atatürk Anıtı’na doğru yürürdük hep birlikte. – Bugün 23 Nisan, neşe doluyor insan… Bugün, ulusal egemenliğimizin kurulması yolunda atılan en güçlü adımlardan
Cumhuriyet - 23 Nisan 1979
Uygarlık toplumun doğa üzerindeki, her şeyi salt doğaya dönüştü­ren zaferidir. Kinik olduğu kadar aydınlanmacı tutumlarıyla bizzat Ya­hudiler bin yıllar boyunca bu zafere katkıda bulundular. Hayatta ka­lan en eski ataerkil toplum, tektanrıcılığın ete kemiğe bürünmesi ola­rak Yahudiler, öteki halklar daha büyüye bağlıyken, tabuları uygarlı­ğın maksimlerine dönüştürdüler. Hıristiyanlığın boşuna elde etmeye çalıştığı şeye Yahudiler ulaşmış gibiydi: büyünün Tanrı'ya ibadet ola­rak kendine karşı dönen gücünden yararlanarak erksizleştirilmesi. Ya­hudiler doğaya benzemenin kökünü kazımakla kalmadılar; bu çabayı ritüelin saf yükümlülüklerine dönüştürdüler. Böylece simgenin etki­siyle mitolojiye geri düşmeden onun uzlaştıran anısını muhafaza ede­bildiler. Bu yüzden ileri uygarlığın gözünde Yahudiler hem geri hem fazlasıyla ileri, hem benzer hem farklı, hem akıllı hem de aptaldır. İlk yurttaşlar olarak önce kendi aralarında üstesinden geldikleri şeyler yüzünden suçlandılar: aşağılık olanın cazibesine kapılma eğilimi, hay­vana ve toprağa yönelik itki ve imgelere tapma. Koşer kavramını icat ettikleri için domuzmuş gibi zulüm görürler. Antisemitistler kendileri­ni Eski Ahit'te yazılanları yerine getirmekle görevlendirirler: Bilgi ağa­cının meyvesinden yedikleri için Yahudilerin toprak olmasının gereği­ni yerine getirirler.
Sayfa 245Kitabı okudu
40 syf.
8/10 puan verdi
·
Beğendi
"Portekiz Mektupları"
Bir mektup... Bir mahvoluş... Ve asla hissettiği şiddetli duyguların karşılığını alamamış bir kadının öyküsü: "Portekiz Mektupları" Bunlar yalnızca bir mektup değil, gizemi çözülmüş olsa bile hala gizemini koruyan; insanın aşkı karşısında ne kadar yenik olduğunu, bir kadının duygularını ( bundan emin olamasakta ) ne kadar güçlü yaşayabileceğini, insanın yaşarken ölmesinin ne demek olduğunu gözler önüne seren bir yapıt! Yapıt diyorum çünkü-bana göre-bu beş mektup bana kendimde anlamlandıramadığım hislerin yazıya dökülmüş hali. Okurken yalnızca küçük su damlacıklarının gözlerinizden değil kalbinizden de aktığını hissediyorsunuz. Özellikle-mektuplarda da geçtiği gibi- 'şiddetli bir aşkın karşılıklı olmayınca hissettirdiği zıt duyguları' az da olsa yaşamış olan biri için mektupların her kelimesi adeta insanın anılarını, hislerini, ruhunu iğneliyor. Kimin yazdığını, gerçekte anonim mi yoksa edebiyatın bir uyarlaması mı olduğunu bilmiyorum. Belki de inanmak istemiyorum. Fakat tüm benliğinizle oturup okumaya başladığınızda sizi ister istemez o büyünün içine sokuyor. Eğer bu karamsar ve aynı zamanda da yoğun duygu selinin akışına kapılmayı düşünürseniz hiç düşünmeden okuyun derim. :)))
Portekiz Mektupları
Portekiz MektuplarıAnonim · Yapı Kredi Yayınları · 2020331 okunma
Reklam
309 öğeden 101 ile 110 arasındakiler gösteriliyor.