Cinlerden bir kısmına "ifrit" deniliyor. Ragıb el-İsfehanî, ifritin, pis, çetin anlamına geldiğini söylemiştir. Yazır, bundan hareketle, Şeytan gibi insan hakkında da kullanıldığını, ifrit ve nifrit şeklinde ifade edildiğini kaydeder. İbn-i Kuteybe ise, “İfrit, yaratılışı kuvvetli, demektir." (1) Şibli ise, Ebu Amr b. Abdülberr’den
"Nasıl da acımasız geçiyor zaman, değil mi? Kendi kendine mi geçiyor; fark edilmeden, ölçülüp biçilmeden? Ya da ona gelmesini sağlayacak kurlar yapıp tuzaklar mı kuruyorsunuz yoksa lületaşı bacaların ağaran karartıları gibi izlediniz mi onu, süratlendirdiniz mi, belirdiği zaman ortaya çıktığı yerin altında adaklık mum gibi bir aydınlık oluşuyor mu, ona karşı direnebiliyor ya da her gün şükür edebiliyor musunuz? Onu cezalandırıyor, onunla kavga ediyor, ona karşı koyuyor buna rağmen kader gibi derinlerinize işleyişini hissedebiliyor musunuz?"
Kitap Fatih ağabeyin sohbetleri gibi hakikatlerin ağırlıkta olduğu, bizi sarsan birçok konuya değinmişti. İnsanın ne yapıyorum ben diye düşünmesine vesile olan her şeyin herkese ulaşması için dua ediyorum Allah'a. Çünkü en başta kendimiz fark etmeliyiz bazı şeyleri, kendi içimize kapanıp düşünmeliyiz olup bitenleri. Bu kitap da çok şükür buna vesile oldu.
Namaz nefse en ağır gelen emirlerden biri. Elbette bu ağırlık öneminden olsa gerek. İnşallah kılanlar huşu ile eda edebilme, kılmayanlar şeytanın bacağını kırabilme adına hem bu kitaplara hem sohbetler ulaşabilir.
Giyim kuşam zarifliğine değer vermekle beraber, hemcinslerimin üzerindeki elbiselerin dikimindeki kusursuzluk derecesine hiç aldırış etmem çok kere.
Ama bir akşam, Milano’da özel bir toplantıda tanıştığım kırk yaşlarında görünen bir adam, sırtındaki elbisenin pürüzsüzlüğü ve kesilişindeki mutlak güzellikle gerçekten göz alıyordu.
Bilmiyorum
"Artık öyle bir zamandayız ki, -buna da şükür!- karnını doyurabilmek için herkes kendi elleriyle kazmak zorunda toprağını. Başkalarına güvenmeye gelmiyor: Herkes çalışacak. Jean Jacques Rousseau'nun haklı olduğu anlaşılıyor."
Şükür ki bu kitabı okulun kütüphanesinden almışım. Ben ki kitaba verdiğim paraya asla acımam, buna vereceğim para içime otururdu. Egoyu yenmek ile ilgili yazılan bir kitap ancak bu kadar egoistçe yazılırdı heralde. Osho'yu zaten sevmiyorum, benlikte bulmuyorum. Şu ana kadar okuduğum tüm kitaplarının çevirileri çok kötüydü ki bunan da gerçekten kötü. 125. Sayfa da Mevla'na ile ilgili yazdığı satırlar sinirimi zıplattı. Mevlana onluk değilmiş, e Osho da benlik değil zaten. Saçma sapan Nasreddin Hoca fıkraları evriltmiş kendi kendine. Harcanan zamana yazık.