"Canım kızım,
Sana mektup yazacağım, çünkü artık başka bir şey yazamıyorum. Bu konuda pek de dertli değilim doğrusunu istersen sen bana belki bugüne kadar yazdığımdan başka türlü bir yazı yazmayı öğretirsin. Kendimi bir sonbahar ağacı gibi hissediyorum. mutlu bir sonbahar ağacıyım ben yere düşen yapraklarımı eğilip topluyorum. Saçıma tutuyorum. Bakın yakışmış mı diye soruyorum. Sonra yaprakları havaya savuruyorum. Ben iki kişilik bir kabilenin me isimli kölesiyim. Çünkü sen acıktığında me diye ağlıyorsun ve bu ismimi seviyorum reis!
Canım kızım, cehaletimden şair oldum
Annesizlikten.
Sen sakın şair olma!"
Rejim tarihsel değildir asla; ezeli ve ebedi olduğuna inanılır; üstelik ebediyet, gerek Hitler, gerekse Mussolini tarafından “zaman” içinde anlaşılmaktadır; Reich bir kez kurulduğunda “bin yıl” yaşayacakur; Mussolini için İtalya “ebediyen” faşist kalacaktır.
İçimizdeki boşluğa tutunarak umut etmeye çalışıyoruz:
Bizim rüyalarımız olmadan dünya güzel olamaz
Bizim şarkılarımız olmadan insan sevmeyi bilemez Bizim merhametimiz olmadan tanrı kimseyi bağışlayamaz
Bizim dudaklarımız gülmeden çocuklarımız çiçek açamaz.
Bir çürümenin ortasında
Utancımıza tutunmuş
İyi seyler düşünerek
Yaşamaya çalışıyoruz.
Şükrü Erbaş bu şiiri ilk Mazlum Çimen'e okutuyor. Ve Mazlum Çimen Erbaş'ın tabiri ile dünyanın en güzel kalbiyle dönüyor:
"Ben sana ne deyim. Boşuna söylemiyorum insanlara, Şükrü, yüreğimin kalemi. Kanımı mürekkep olarak kullanıyor."