''- Ama siz ne kadar sayarsanız o kadar Bu yaşta hakkım yok ki mutlu olmaya Her şey taze ve güzel Ve çılgın olmaya hazır Benim, - Ama her yaşta mutlu olmaya hakkı vardır insanın...''
Sayfa 637
"Ah, insan nasıl çıldırmaz nasıl Bir çaresizlik, Bir umutsuzluk sarmış her yanı. Aranızdan insanlar geçer. Bulutlar geçer. O, kırmızı mürekkep gibi dudaklarıyla, zoruna Utanarak gülümsemeye çalışır."
Reklam
Turgut Uyar 4 Ağustos 1927 - 22 Ağustos 1985
"Herkes ne zaman ölür; elbet gülünün solduğu akşam!"
Erdal Öz'ün 1986'da yayınlanan anı-romanı "Gülünün Solduğu Akşam" kitabının isim babası ünlü dizeler...Kitabı okuyacak
Büyük randevu. .. Bilsem nerede, saat kaçta? Tabutumun tahtası, bilsem hangi ağaçta?
Genç dimağları gereksiz bir yükle ve faydasız bir bilgi ile dol­durmak büyük hata olur. Tecrübeyle sabittir ki, gençler hafızaların­da yalnız parça parça şeyleri saklarlar ve öğrendiklerinin esaslı taraf­larını ise zihinlerinde tutamazlar. Onların zihinlerinde kalan, hiçbir zaman ifade edilmeyen ayrıntıdır. Zihni tıklım tıklım doldurulmuş genç bir çocuk, bu konular arasında akla uygun, karşılaştırmalı bir ayıklama ve temizleme yapmaktan âcizdir. Bugün ortaokullarda, haftada iki saat beden eğitimi dersi koymak ve bu dersi seçmeli kıl­mak, fikri bakımdan dahi ağır bir hata olur. Bir genç adamın, her gün hiç olmazsa sabah akşam birer saati beden çalışmalarıyla geçmelidir. Bilhassa boksu ihmal etmek olmaz. Bu konuda kültürlü çevrelerde büyük hatalar işlenir. Bu çevrelerin fikirlerine göre boks kaba bir spordur. Ama bir genç eskrim öğrensin ve değerli vakitlerini düello etmekle geçirsin, bu onlara göre hatalı değildir. Halbuki boks ka­dar, kavgacılık ruhunu geliştiren, şimşek gibi seri kararlar vermeğe alıştıran ve vücuda çelik sertliğini veren hiçbir spor yoktur. Gençler için bir fikir ihtilâfından çıkan kavgayı yumrukla halletmek, keskin bir kılıçla halletmekten daha vahşice sayılamaz. Tecavüze uğramış bir kimsenin, saldırganı yumruklarıyla uzaklaştırması, kaçıp polise sığınmasından daha adi değildir.
Hz. Aişe, fetih günü Efendimiz'in (sas) bir merkubun üzerinde Mekke'ye girişini şöyle anlatıyor, " Mekke'ye girerken üzerine bindiği merkubun semerine, neredeyse alnı değecek şekilde giriyordu,"Efendiler Efendisi (sas), mütevazi kişiliği ile bir zamanlar binbir eza cefa gördüğü ve ardından terk etmek zorunda kaldığı bu şehre şimdi muzaffer bir kumandan olarak giriyordu ama nasıl bir tevazuyla giriyordu. Bu tevazu örneği az da olsa ileride yeniden yaşanmıştı elbette bunu yaşayan ve yaşatanlar hep Peygamber Efendimiz'in (sas) yolundan gidenler olmuştu. Mısır Seferi'nden dönerken İstanbul'a gündüz girmeyen ve halk bu muvaffakiyeti bizden bilir ve alkışlar diye Üsküdar'da bekleyerek şehre gece giren Yavuz, Mohaç Meydan Muharebesi'nde dünyanın en büyük ordularını 2 saat içinde yok eden ve dönüşte, "Bu zaferle kalbime gurur girdi. Bu gece yatağımı dehlize serin," diyen Kanuni canlanıyor zihnimizde. Kudüs'ü alıncaya kadar 30 sene çadırda yatan Selahaddinler, İspanya'nın fethi sonrasında, "Unutma dün bir köleydin, bugün muzaffer bir komutansın yarın toprağın altına girip hesap vereceksin," diye kendisini hesaba çeken Tarık bin Ziyadlar ve daha niceleri. Onların hepsi bu güzeller güzelinden almışlardı boyalarının rengini ve dünyaya hayat olmaya çalışmışlardı ömürleri boyunca.
Sayfa 123Kitabı okudu
Reklam
1.000 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.