Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Yaşam bir ironi
Tarih kitaplarını okurken büyük savaşların gerçekleştiği sırada bütün insanların acı ve ızdırap içinde olduğunu düşünürdüm…sonra o dönemlerde çekilen filmleri izlediğimde hayrete düşer nasıl olur da dünya kanrevan içinde iken, hergün binlerce insan ölür iken açlıktan ya da bombalardan, bir grup insan hala eğlencesini devam edebiliyordu. yoksa onlar aynı dünyanın insanları değilmiydiler? Aynı dünyada yaşamıyorlar mıydı…düşünür dururken büyüdüm ve dünyanın korkunçluğunun farkına varmakla kalmayıp bizzat kendim şahit oldum. Gazze’de bir baba minik meleğinin cansız bedenine sımsıkı sarılırken son bir veda son bir gözyaşı son bir öpücük alnına kondurur iken, travmatize olan bir çocuk olan biteni anlam veremeyip şaşkın bakışlarıyla kameralara bakariken ben telefonumun başına oturmuş onları izliyorum, çayımdan bir yudum daha alırken boğazım düğümleniyor ve elim ayağım buz kesiyor . Artık ne hissettiğimi bile bilmiyorum, insan duygularına nasıl yabancılaşır bilmiyorum ama hissedemiyorum…hayat bir yerde yaşanmaz bir hal almışken bir kitle ölür iken de devam edebiliyormuş… işte bu ironiye anlam veremiyorum. Dinlediğim şarkıların anlamı değişmiş benim de duygularım…ama hayat devam ediyormuş inatla ve hiç olmadığı kadar acımasız, ciddi ve bizimle dalga geçermişçesine…
GECE YARISI YOLCULARI | 16
Oradaydılar, el ele.. Ne sebep olmuştu yataklarına başka birini almaya?? Peki ne engel olabilirdi şu an onların yüzlerine tükürmeye? İçi yanıyordu. Gerçekten içi yanıyordu. Onun içi yanarken, eşi buz gibi bakışlarla ona bakıyor, yanan sigarasını söndürmeye çalışıyordu. Ama izmariti küllüğe değil, komodine basıyordu. 'Salak!' diye geçirdi
Reklam
Rune tarafından se­vilmek baş döndürücü bir sıcaklık hissi veriyordu. Rune tara­fından nefret edilmekse kutupta ki buz tabakasında dikilmek gibiydi âdeta.
213 syf.
·
Puan vermedi
·
25 saatte okudu
Selam. Ayın bir diğer okuduğum eseri Leonid Andreyev’in Şeytanın Günlüğü oldu. Aynı zamanda yazardan okuduğum ilk kitabım oldu. Akıcı ve ilgi çekici konusuyla benim gibi sizde bir oturuşta bitireceksiniz eminim. Canı sıkılan şeytan, dünya hayatını merak etmiş yeryüzüne inip, milyarder Henry Wandergood’u öldürüp onun bedenine girer. Böylece hem
Şeytan'ın Günlüğü
Şeytan'ın GünlüğüLeonid Andreyev · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 20193,017 okunma
Artık yalnızca Ben ve gölgem vardık. Beyaz yolda ikimiz yürümeye başladık; Ben ve gölgem kâh duruyor kâh yürümeye devam ediyorduk. Yol kenarındaki bir taşın üzerine oturdum, Kara gölgem hemen ardıma doğru sıvıştı. İşte burada, duyduğum o büyük huzur toprağa, yeryüzüne karıştı; ay, buz gibi olmuş alnıma serin bir öpücük kondurdu.
Sayfa 73 - İş Bankası Kültür YayınlarıKitabı okudu
"Geçmişin ölmek istemediği, geleceğin doğmayı reddettiği bir bölge"de, yaşlı adam kenarları iyice yıpranmış, sararmış Mushaf'ın önünde, kurumuş ve çatlamış dudaklarını kıpırdatıyor usulcacık. Mushaf'ın sayfalarını incitecekmişçesine özenle çevirip, ileri geri hafif kıpırdanışlarla, hayatın damarlarını çatlatacak bir coşkuyla okuyor. Dünya kıpırdayan dudaklarının arasında kalmış ve okuduğu için dönüyor. Dünya vücudunun salınımlarına ayak uydurmuş da dönüyormuş gibi. Mushafın sayfalarını çevirmeye devam ediyor yaşlı adam. Zaman sayfaların arasında akıyor. Sayfayı çevirmezse tarih orada kalıverecek. Her şey susacak, her şey duracak, herkes zifiri bir suskuda yolunu kaybedecek... Gözlükleri burnunun ucuna kadar düşmüş. Gözlerinin etrafında çukurlar bir anda ıslanıveriyorlar. Gelini ve dört çocuğuyla aynı evde kalıyor. Birazdan yemeğe oturacaklar. Kadın kaya gibi duran ekmekleri bir tencereye koyup suyun içinde yumuşatmaya çalışıyor. El- Halil'de kuşatma sürüyor çünkü. Uzun namlulu silahlar, evinden çıkan kim olursa olsun, alnına, kalbine buz gibi bir öpücük kondurup duvarın ötesine taşıyor. Çocukların elleri taş tutabilecek kadar güçlü olsun diye, elinde ne varsa sofraya koyuyor kadın.
Sayfa 48
Reklam
Ayağını çekerse iz çabucak kaybolur, sanki orada daha önce kimse yürümemiş gibi. Zamanla bütün izler kaybolup gider. Yalnızca ayak izleri değildir unutulan; su da suyun altındaki de unutulur. Geriye bir tek hava kalır. Saçakları yalayan rüzgâr, baharda çabucak eriyen buz kalır. Ne hatırlanmayanın, zihinlerden silinip gidenin nefesi, ne de onun bir öpücük için feryat eden sesi.
Sayfa 91 - Sel yayıneviKitabı okudu
ADAM HENRY'NİN BALADI
Aldım tahta çarmıhımı sürükledim dereye. Gençtim, aptaldım, bir düş yiyordu içimi: Kefaret çılgınlıkmış, yükü aptallar taşırmış. Ama hayatı kurallara göre yaşa denmişti pazarları. Kıymıklar omzuma battı, çarmıh kurşun gibi ağırdı, Hayatım dardı, sofuydu, ölüyordum az kaldı, Dere şen şakrak hopluyor, güneş oynaşıyordu, Ama ben gözlerim yerde yürümek zorundaydım. Sonra bir balık çıktı sudan, pullannda gökkuşağı . Sudan inciler oynaştı, gümüşi teller gibi aktı. "Ôzgür olmak istiyorsan çarmıhını at suya!" Yükümü boğdum nehirde, erguvanın gölgesinde. O nehrin kıyısında diz çöktüm kendimden geçip O yaslandı omzuma, tatlı mı tatlı bir öpücük verdi. Ama sonra daldı buz gibi dibe, kayboldu temelli, Boğuldum gözyaşlanna trompetleri duyana kadar. İsa suyun üstünde durup konuştu benle: "Şeytanın sesiydi o balık, öde bedelini. Yahuda'nın öpücüğüyle ele verdi adımı. Kendi
Sayfa 126 - Yapı Kredi YayınlarıKitabı okudu
Kalp atışlarım hızlanmıştı ve onun yanında olmaktan çok mutluydum. Birlikte olmamızda bir sıcaklık ve doğruluk vardı.
222 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.