Çok komik efendim, bu dünyada her şey çok komik!...
Fuzuli;
Gözüm, cânım, efendim, sevdiğim devletli sultanım
Reklam
Çok komik efendim, bu dünyada her şey çok komik!..
Yemen, Anadolu'nun çektiği acıların bir parçası, hattâ en küçüğüdür. Daha acıklısı var: Verimsiz bir toprağın getirdiklerine beş on kuruş eklemek için memleketinden ayrılıp İstanbul sokaklarında kaybolan zavallılara arkada kalanların hasreti... "Di gel, di gel, dadaş gel!..." diye atılan çığlıklar, bu toprağın üstünde yaşayanların asıl romanlarını, şartların, zaruretlerin gerçek yüzünü verirler. Bunların birinden aldığım: Çerden çöpten yuva kurdum, Uçurmadım bala ben... beytinin bütün bir hayat destanı olabilmesi için bir an gerçek bir romancı muhayyilesine çarpması yeter. Bu halk havaları içinde beni en çok saran "Billûr Piyale" oldu: Nezaket vaktında serv-i bülendim, Salın reftare gel yasemenlikte. Kimseler görmemiş, canım efendim, Sen gibi bir dilber gülbedenlikte. Bezme teşrif eyle, ey çeşm-i âfet! Bu şeb hane halvet, eyle muhabbet Baş üzre yerin var, teklif ne hacet? Sen bir gülsün gezme, her dikenlikte Çağırırım, çağırırım yanıma gelmez, Bülbülden öğrenmiş, dikene konmaz, Yüz bin öğüt versem biri kâr etmez Aslı da beyzadelim, sen safa geldin! Billûr piyalelim, bize mi geldin?
Sayfa 54
-Ümmet çok sessiz değil mi? Tüm dünyada ki Müslümanlar çok sessiz. Hz. Muhammed sadece bizim peygamberimiz değil, onların da peygamberi ama Mescid-i Aksa sadece bizimmiş gibi onu korumak bir tek bize kalıyor. Yanımızda yoklar. Mescid-i Aksa'ya baskınlar düzenlendiğinde, peygamberimizin namaz kıldığı, miraca çıktığı yerler de kardeşlerimizin kanı akıtılıyor, çocuklar öldürülüyor, babalar ve ağabeyler tutuklanıyor, evlerimiz yıkılıyor, zeytin ağaçlarımız sökülüyor, üzerimize bombalar atılıyor ve daha niceleri yapılıyor... Ümmet nerede? Sadece kınıyorlar. Kınamakla Mescid-i Aksa kurtarılmıyor! Ben çok düşündüm anne. Bu sessizliği Rabbime şikâyet ediyorum! Mahşerde Peygamber Efendimizi görünce diyeceğim ki, biz yalnızdık! Senin miraca çıktığın yeri korumaya çalışırken yalnızdık Efendim! Bize karşı kaldırılan silahlar karşısında yalnızdık Efendim! Ayağının değdiği, alnının değdiği toprakları korumaya çalışırken yalnızdık Efendim! İlk ezanını Bilal Habeşi'nin okuduğu mescidimizi korumaya çalışırken yalnızdık Efendim! Bir Cuma namazını Mescid-i Aksa'da kılabilmek için canından olmayı göze alan kardeşlerimle yalnızdık Efendim! Bizi Kıble Mescidi'ne kadınlarla çocuklarla kapayıp, üzerimize ses ve gaz bombaları atıldığında yalnızdık Efendim! Harem-i Şerif'imizi çiğnetmemeye çalışırken yalnızdık Efendim! Kerbelada yalnız kalan Hazreti HÜSEYİN'in gibi, yezitlere karşı yalnızdık Efendim! Susuz kaldık Efendim! Bir bardak su verenimiz olmadı... Fatımalar Hüseyinleri için ağlarken, gelip bir sarılanımız yok. Ümmetin suskunluğunu sana şikâyet ediyorum Canım Efendim!
Sayfa 115
Cemal Bardakçı anlatıyor / Ankara ve Seğmenler
Haymana kaymakamıydım. Vali Vekili yahya Galip imzasıyla bir telgraf aldım, hemen Ankara’ya gel diyordu. Ertesi gün atıma bindim, Ankara’ya gittim. Ozamanlarda başka araç yoktu. Şimdiki Sümerbank’ın yanında taşhan vardı. Atımı oraya bıraktım. Vali Vekili yahya Galip beyi görmeye gittim. Hoşgeldin müdür bey diye beni karşıladı. Beyfendi Biliyorsunuz, ben haymana kaymakamıyım, müdür değilim dedim. Canım o kaymakamlık şimdi orada dursun, sen Ankara polis müdürüsün dedi. Efendim İstanbul’da münasebet kesik, beni kim tayin etti polis müdürlüğüne dedim. Beni kim tayin ettiyse seni de o tayin etti dedi. Polis Müdürlüğü’nde Ekrem bey adında Mülkiyeli bir genç vardı onu evine gönderdim siz birkaç gün istirahat edin, maaşı siz alırsınız, Vazifenizi ben görürüm dedim. İtiraz etmedi bir müddet sonra da İstanbul’a gitti. Ozamanlar Ankara’nın nüfusu 15-20 bin kişiydi. Şehrin sınırları ulustan biraz beri de Osmanlı Bankası’nın olduğu yerden hergele meydanına, oradan cebeci’ye, hamam önüne, saman pazarına, karaoğlan çarşısına ve taş hana uzanırdı. Hükümet binası da oradaydı.
Sayfa 102Kitabı okudu
Geri199
1.000 öğeden 991 ile 1.000 arasındakiler gösteriliyor.